06 Haz 2010 08:22
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:21
''KEMAL BEY İLE BİRKAÇ KEZ BULUŞTUK!'' DENİZ BEY'İ NASIL BİTİRDİ?
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Baykal ile yaşadığı yol ayrımını, Kemal Kılıçdaroğlu ile siyasi birlikteliğinin başlangıcını, çarpıcı bir röportajla ortaya koydu.
“Ege’de Son Söz” Gazetesi’nden Ümit Yaldız’a verdiği röportajda Sav, özetle şunları söyledi:
Kaset, gerçekten komplo
Kaset olayı çok feci, ayıp bir olaydı. Gerçekten komploydu. Bir ana muhalefet liderine böyle bir komplo düzenlenmesi ayıp. O kaseti sürmek, yaygınlaştırmak, dağıtmak daha büyük ayıptı. Böyle bir rezalet olamaz. Rezalet Deniz Baykal’ın eyleminden dolayı değil. Bu işten dolayı bir skandaldır dedim. Üzüldük. Ondan sonra kasetin artçı depremleri oldu. Sonunda üç günlük, kendisiyle sanıyorum dertleşme ve hesaplaşmadan sonra Deniz Bey istifa noktasına geldi. İstifasından benim haberim olmadı. Yani benimle bölüşmedi istifa kararını . İstifa ettiği gün, ben onun 53 yıllık dostuyum, arkadaşıyım, genel sekreteriyim. Belki benle oturup o konuyu konuşsaydı, onu daha büyük, farklı boyutlarda tutabilirdik. Veya istifadan sonraki aşamalar konuşulup, beraber o da değerlendirilebilirdi. Ama istifada bir dönüş kararlılığı vardı. İstifadan sonra benim Salı günü TBMM’de yaptığım bir konuşma var. ‘Genel Başkan Deniz Baykal, Türkiye’nin en sıkıntılı, sorunlu döneminde genel başkanlıktan ayrıldı. Bizi kendi göbeğimizi kesmekle yüz yüze bıraktı. Bundan sonra göbeğimizi biz keseceğiz. Parti kesecek’ dedim. Gruptan çıktıktan sonra da basını ters köşeye yatırdım.
Baykal mitingi fos çıktı
Hafta sonuna doğru geliyoruz. Bir grup arkadaşımız (Deniz Bey’in eteğine yapışmış arkadaşlarımızın) Deniz Baykal’ı döndürme çabaları da alabildiğine sürüyor. O Gençlik Kolları’nın saçma sapan eylemi mesela. Nitekim çok cılız bir kalabalık oldu. 60 bin kişi bekliyorlarmış, 1500 - 2 bin kişi ancak vardı. Mitingin fos çıkmasından da beni sorumlu tutuyorlar. Çarşamba günü MYK’da konuştuk. Deniz Bey’in, kimsenin hamiliğine ihtiyacı olmadığını söyledim. Bir gün sonra Perşembe akşamı (13 Mayıs) evde, kendi kendime epey tartıştım. Ölçtüm, tarttım, biçtim. Sindiremiyorum CHP’nin adaysız kurultaya gitmesini; eli kolu bağlı, Godo’yu bekler gibi? Delegeler imzayı verecek, Deniz Baykal oturduğu yerden gelecek.
Eşlerimize bile söylemedik
Birkaç kez buluştuk. Kimsenin bilmediği, bilemeyeceği bir yerde ve kimse de bilemedi. Ne o karısına söyledi ne ben söyledim. Bu değerlendirmeyi rahatlıkla ona da yaptım. Kemal Bey de buna uydu. (O zaten ağzı sıkı bir siyasetçidir) Adaylığını açıklaması için pazar erken, salı da geç olurdu. Pazartesi en uygun gündü adaylık açıklamak için. Zaman da öğleden önce olmalıydı. Basının da alarmda olacağı bir olay çünkü. Kemal Bey, benim destek vaat edeceğimi biliyor, ama ne söyleyeceğimi bilmiyordu. Basın mensupları açıklamadan sonra hurra geldiler, doldular odaya. ‘Kemal Bey kısa bir açıklama yaptı. Ben Kemal Bey’i dinleyip iyice anlayayım. Bakalım detayında ne var?’ dedim. Bunları bir merak aldı mı dışarı çıkarken? Sonra kapıda o açıklamayı yaptım. Medyada da örgütte de kamuoyunda da müthiş bir etki bırakmış o açıklama.
Tam bir hedef saptırmaydı
Kemal 11.30’da açıklamasını yaptı. O kadar bir hedef saptırma yaptım ki ben o açıklamadan önce. Bu binadaki basın koordinatörlüğü bile fark edemedi bunu. Bana sordular SMS gönderelim mi, bu toplantıya ilişkin diye? ‘Hayır. Ne münasebet. Kemal kendi olanağı ile yapsın, partinin olanağını niye kullanayım onun için’ dedim. Bunlar zannettiler ki biz Kemal’le ayrıyız ve ben onu paramparça edeceğim! Tam bir hedef saptırmaydı o. Gürsel Tekin ki Kemal Kılıçdaroğlu’nu elinde tuttuğunu, yönlendirdiğini düşünen bir siyasetçi, basın toplantısından beş dakika önce televizyondan haberi oldu.
Hürriyet
Kaset, gerçekten komplo
Kaset olayı çok feci, ayıp bir olaydı. Gerçekten komploydu. Bir ana muhalefet liderine böyle bir komplo düzenlenmesi ayıp. O kaseti sürmek, yaygınlaştırmak, dağıtmak daha büyük ayıptı. Böyle bir rezalet olamaz. Rezalet Deniz Baykal’ın eyleminden dolayı değil. Bu işten dolayı bir skandaldır dedim. Üzüldük. Ondan sonra kasetin artçı depremleri oldu. Sonunda üç günlük, kendisiyle sanıyorum dertleşme ve hesaplaşmadan sonra Deniz Bey istifa noktasına geldi. İstifasından benim haberim olmadı. Yani benimle bölüşmedi istifa kararını . İstifa ettiği gün, ben onun 53 yıllık dostuyum, arkadaşıyım, genel sekreteriyim. Belki benle oturup o konuyu konuşsaydı, onu daha büyük, farklı boyutlarda tutabilirdik. Veya istifadan sonraki aşamalar konuşulup, beraber o da değerlendirilebilirdi. Ama istifada bir dönüş kararlılığı vardı. İstifadan sonra benim Salı günü TBMM’de yaptığım bir konuşma var. ‘Genel Başkan Deniz Baykal, Türkiye’nin en sıkıntılı, sorunlu döneminde genel başkanlıktan ayrıldı. Bizi kendi göbeğimizi kesmekle yüz yüze bıraktı. Bundan sonra göbeğimizi biz keseceğiz. Parti kesecek’ dedim. Gruptan çıktıktan sonra da basını ters köşeye yatırdım.
Baykal mitingi fos çıktı
Hafta sonuna doğru geliyoruz. Bir grup arkadaşımız (Deniz Bey’in eteğine yapışmış arkadaşlarımızın) Deniz Baykal’ı döndürme çabaları da alabildiğine sürüyor. O Gençlik Kolları’nın saçma sapan eylemi mesela. Nitekim çok cılız bir kalabalık oldu. 60 bin kişi bekliyorlarmış, 1500 - 2 bin kişi ancak vardı. Mitingin fos çıkmasından da beni sorumlu tutuyorlar. Çarşamba günü MYK’da konuştuk. Deniz Bey’in, kimsenin hamiliğine ihtiyacı olmadığını söyledim. Bir gün sonra Perşembe akşamı (13 Mayıs) evde, kendi kendime epey tartıştım. Ölçtüm, tarttım, biçtim. Sindiremiyorum CHP’nin adaysız kurultaya gitmesini; eli kolu bağlı, Godo’yu bekler gibi? Delegeler imzayı verecek, Deniz Baykal oturduğu yerden gelecek.
Eşlerimize bile söylemedik
Birkaç kez buluştuk. Kimsenin bilmediği, bilemeyeceği bir yerde ve kimse de bilemedi. Ne o karısına söyledi ne ben söyledim. Bu değerlendirmeyi rahatlıkla ona da yaptım. Kemal Bey de buna uydu. (O zaten ağzı sıkı bir siyasetçidir) Adaylığını açıklaması için pazar erken, salı da geç olurdu. Pazartesi en uygun gündü adaylık açıklamak için. Zaman da öğleden önce olmalıydı. Basının da alarmda olacağı bir olay çünkü. Kemal Bey, benim destek vaat edeceğimi biliyor, ama ne söyleyeceğimi bilmiyordu. Basın mensupları açıklamadan sonra hurra geldiler, doldular odaya. ‘Kemal Bey kısa bir açıklama yaptı. Ben Kemal Bey’i dinleyip iyice anlayayım. Bakalım detayında ne var?’ dedim. Bunları bir merak aldı mı dışarı çıkarken? Sonra kapıda o açıklamayı yaptım. Medyada da örgütte de kamuoyunda da müthiş bir etki bırakmış o açıklama.
Tam bir hedef saptırmaydı
Kemal 11.30’da açıklamasını yaptı. O kadar bir hedef saptırma yaptım ki ben o açıklamadan önce. Bu binadaki basın koordinatörlüğü bile fark edemedi bunu. Bana sordular SMS gönderelim mi, bu toplantıya ilişkin diye? ‘Hayır. Ne münasebet. Kemal kendi olanağı ile yapsın, partinin olanağını niye kullanayım onun için’ dedim. Bunlar zannettiler ki biz Kemal’le ayrıyız ve ben onu paramparça edeceğim! Tam bir hedef saptırmaydı o. Gürsel Tekin ki Kemal Kılıçdaroğlu’nu elinde tuttuğunu, yönlendirdiğini düşünen bir siyasetçi, basın toplantısından beş dakika önce televizyondan haberi oldu.
Hürriyet