14 Mayıs 2012 14:34 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:39

KCK İDDİANAMESİ GAZETECİLİK LİTERATÜRÜNE YENİ KAVRAMLAR SOKTU!

KCK'dan yargılanan gazetecilerle ilgili hazırlanan iddiname ile gazetecilik literatürüne yeni bir kavram girdi..

KCK soruşturması kapsamında tutuklu olarak yargılanan gazetecilerle ilgili hazırlanan iddiname ile gazetecilik literatürüne "örgütsel haber" kavramı da girdi. Savcı, sağlık ve taciz haberlerini de "Devletin imajını bozacak haberler" diye niteleyerek, "terör örgütü üyeliği"ne delil saydı.

Birgün Gazetesi'nin haberine göre, KCK soruşturması kapsamında 20 Aralık 2011'de çoğu gazeteci, 36’sı tutuklu 44 kişiye yönelik yapılan operasyonla ilgili iddianame, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi 'nce kabul edildi. "KCK Basın Komitesi"nden olduğu iddia edilen gazeteciler için yazılan iddianamenin büyük bir kısmını, ev aramalarında çıkan not defterleri, kitaplar, CD'ler, saç tokası, küpe gibi deliller oluştururken diğer bir kısmını ise gazetecilerin haberleri oluşturdu.

"Devleti sıkıntıya sokan" gazeteciler
Gazeteciler, haber izlemek için gittikleri eylemlerden dolayı "örgüt propagandası yapmak" ve "eylemlere katılarak örgüte yardım etmek" gibi gerekçelerle suçlanıyor. İddianamede, gazetecilerin KCK 'nın Basın Komitesi üyesi oldukları ileri sürülerek, bunun kanıtı olarak da yazdıkları haberler, çektikleri fotoğraflar ve haber amaçlı telefon konuşmaları sayılıyor. Birgün muhabiri Zeynep Kuray ve Ömer Çelik’in de içinde yer aldığı gazeteciler için hazırlanan iddianamede, gazetecilerin, "Türk Devletini sıkıntıya sokacak, kamuoyu önünde küçük düşürecek haberler peşinde koştuğu..." iddia ediliyor. Gazetecilerin 12’si “örgüt yöneticiliği”yle 32'si ise “örgüt üyeliği”yle suçlanıyor. Gazeteciler için ilk duruşma tarihi 10-14 Eylül olarak belirlenirken, gazetecilerin tahliye talebi ise reddedildi.

İddianamede, Birgün muhabiri Zeynep Kuray’ın, uzun bir süre Meclis gündeminde de yer alan "Bingöl’de askeri operasyonda kimyasal silahlarla öldürüldüğü iddia edilen 8 PKK’lının" haberini yapması genişçe yer buluyor. Kuray’ın Bingöl 'de sekiz PKK’lının öldürülmesinde kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığını araştırması ve bu konuda uzmanlarla yaptığı görüşmeler iddianameye delil olarak konuldu. Kuray'ın haber amaçlı iletişime geçtiği ANF ile yaptığı görüşmeler de iddianamede talimat olarak değerlendirildi. Kuray'ın yaptığı haber ise iddianamede “kamuoyunu manipüle etmek ve halkın bir bölümünü devlete karşı kışkırtmak” olarak değerlendiriliyor.

Kuray'ın Van depreminin ardından yapılan bir yardım kampanyasının haberini yapması ve burada yer alan hesap numaralarıyla ilgili bir yanlışlık dolayısıyla yaptığı telefon görüşmesi de iddianamede "terör örgütüne yardım" olarak nitelendi.

Adliye muhabirliği de "terör" suçu
Kuray'ın 25.11.2011’de haber izlemek için adliyede bulunması ve buradan haber geçmesi ise savcılık tarafından “savcılıkla şüpheli müdafileri arasında yaşandığı iddia edilen sorunları eş zamanlı olarak örgütün yayın organına bildirdiği bunu yaparken de soruşturma savcısının isimini vererek örgütün yayın organlarınca savcının hedef gösterildiği” ifadeleriyle yer alıyor. Kuray'ın haber yapmak amacıyla BDP Sultangazi ilçe teşkilatının açılışına gitmesi ve oradaki açılışı ve açılışın ardından yapılan yürüyüşü haber olarak geçmesi de savcı tarafından "örgüte yardım ve yataklık" olarak ifade ediliyor.

Yeni kavram: "Örgütsel haber"
Gazeteci Zeynep Kuray'ın BDP milletvekili Özdal Üçer ile görüşüp demeç alması da iddianamede suç sayılıyor. İddianamede, Kuray'ın zaman zaman haber gönderdiği ANF'den telif ücretini istemesi ve gönderdiği haberlerin ne zaman yayınlanacağını sorması da iddianamede yer aldı. Savcı, iddianamede gazetecilik ilişkilerini "Kuray örgütsel haber yapmaya çalışıyor" diye yorumladı.

Deprem haberleri örgüt propagandası sayıldı
Birgün ve DİHA muhabiri Ömer Çelik için iddia edilen suçlamalar da Çelik'in yaptığı haberlerden oluşuyor. Çelik'in haber geçmek için gittiği eylemler iddianamede “eylemleri sempatizan kitleye DİHA aracılığıyla duyurdu” olarak değerlendiriliyor. Çelik'in Van depremine ilişkin haberleri de savcı tarafından “T.C. aleyhine kara propoganda” olarak nitelendi. Çelik'in insan hakları kapsamında yaptığı haberleri ise "halkı kışkırtmak" ve "örgüt propogandası" olarak nitelendiriliyor.

DİHA muhabiri Çağdaş Kaplan'ın da yaptığı haberler iddianamede "örgüt üyeliğinin" delili olarak sayıldı ve savcı, "Haber vermekten ziyade örgüt propagandası yapıyor" yorumunda bulundu. DİHA'nın KCK'nın Basın Komitesi'nin yayın organı olduğunu ileri süren savcı, Kaplan'ın yaptığı haberleri iddianamesinde "terör" suçunun delili olarak sıraladı. Savcı, Kaplan'ın gazeteci olarak takip ettiği eylemleri de "örgütsel faaliyet" olduğunu ileri sürdü. Savcının, Kaplan'ın "örgüt üyeliğine" delil olarak gösterdiği haberler arasında, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın açıklamaları da yer alıyor.

"Normal gazetecilik", "örgütsel habercilik"
Savcı iddianamesinde gazetecilerin "normal gazetecilik" yapmadığını, "örgütsel habercilik" yaptığını ileri sürerek, gazetecilik literatürüne de yeni bir kavram ekledi. İddianamede, gazeteci İsmail Yıldız'ın "normal gazetecilik" yapmadığı, "örgütsel habercilik" yaptığı iddia ediliyor: “…şüphelinin katıldığı tüm eylemlere gazetecilik faaliyeti dolayısıyla katılmayıp tamamen örgütsel haber yapmak amacıyla görevli olarak katıldığı değerlendirilmiştir.”

Gazeteci İsmail Yıldız, iddianamede, hükümeti kötüleyen haberler yapmakla da suçlandı. İddianamede, "Örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda Türkiye ’deki gündem üzerinde değerlendirmelerde bulunduğu, değerlendirmede bulunurken Türkiye Cumhuriyeti devletini, Hükümetini kötülediği…” denildi.

"Gazeteci görünümün altında..."
İddianamede, gazetecilerin haberleştirmek için izledikleri eylemlere “gazeteci görünümü altında' eylemci/görevli olarak katıldıkları" da iddia edildi. İddianamede, "Söz konusu eyleme şüphelinin de (İsmail Yıldız) gazeteci görünümünde katıldığı ve buradan elde ettiği görüntü ve haberleri örgütün yayın organlarına aktardığı…” denildi. KCK kapsamında 36'sı tutuklu 44 gazeteciye ilişkin iddianame gazetecilik örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası(TGS) Başkanı Ercan İpekçi, Terörle Mücadele Yasası olduğu sürece her hangi bir gerekçeyle insanların "terörist" suçlamasıyla cezaevine atılabileceğine dikkat çekti ve yasanın kaldırılması gerektiğini vurguladı. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay da TMY'nin kaldırılması gerektiğini vurguladığı açıklamasında, iddianamenin kendilerine göre yok hükmünde olduğunu kaydetti.