Kayseri neden “Hedef” seçildi?..
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, “Kayseri saldırı”sının gayet bilinçli seçilmiş bir “Hedef” olduğunu ileri sürdü…
Farkındayım; alçak terör odağı kudurmuş şekilde saldırıyor. Bulduğu her fırsatta üzerimize gelmeye devam ediyor. Ve –maalesef- öyle anlaşılıyor ki bazı kavrayış yetersizlikleri, zafiyetler ve kesin yumruğu indirecek iradi müdahaleyi karşısında bulmadığı sürece de bu saldırılarına devam edecek. Artık kınama, mızmızlanma safhalarını çoktan geçtik. Taksit taksit ölmenin yerine peşin peşin bir “çare” geliştirmek gerekiyor.
Ne var ki terörü kendi içinde körlemesine bir hareket, hiçbir “mantığı” ya da “amacı” olmayan bir eylem biçimi sanmak fevkalade yanıltıcı olur. O seçtiği tüm hedefleri stratejik veya taktik düzeyde bir sonuç almak için yapıyor. Bunun askeri, siyasi, psikolojik, vb cepheleri var. Aynı şekilde bunu belli “Mesajlar”a yedirerek gündeme getiriyor. İşte son “Kayseri Saldırısı”da bütün bunlardan bağımsız değil.
KAYSERİ BOŞUNA HEDEF SEÇİLMEDİ?..
Peki o halde Kayseri birdenbire neden hedef seçildi? Bugüne kadar adı pek terörle birlikte anılmayan “Huzurlu” sayılabilecek ilimiz Kayseri şimdi niçin hedef oldu? Bunun cevabı aslında çok basit. Olayı saldırıya uğrayan askerlerimizin birliğine bakınca anlamak mümkün. Söz konusu şehit askerlerimiz Kayseri 1. Komando Tugayı’nın askerleriydiler de onun için elbette.
Bu durumda “Kayseri 1. Komando Tugayı” ne anlama geliyor? ( “Kayseri Hava İndirme Tugayı” olarak da bilinir) Şu anlama geliyor: İlgili tugayımız TSK’nın en seçkin birliklerinden. Komando ve Hava İndirme harekatı konusunda tam uzman bir birim. 1965 yılından beri etkin ve çok önemli harekatlarda en önemli görevleri üstlenmiş, Türkiye’nin ilk komando tugayı olmuş, (Kıbrıs, İç Güvenlik, Çelik, Çekiç, Güneş, Hakkari Yüksekova-Şemdinli, Kuzey Irak Sınır ötesi, vb gibi harekatlarda üstün başarı madalyası sahibiler.) durumdalar.
TSK’nın “muharip” sınıfında bir birliğimizdir. (Üç ayrı kışlada konuşlanmışlardır) Dünyadaki benzeri örnekleriyle rahatlıkla yarışabilecek kapasitededir. Son derece ileri ve modern teknoloji silahlarla donatılmışlardır. Çok kritik görevlerde yer almışlardır. (Örneğin Kıbrıs Harekatı’nda Girne’nin alınması, Sınır Ötesi Harekat’ta hiç şehir vermeden dönme, 02 Ağustos 2012 tarihindeki Suriye sınırları içindeki “Süleyman Şah Saygı Karakolu” emniyetini alma, PKK’ya karşı yürütülen operasyonlarda 700 PKK’lıyı etkisiz hale getirme ve 50’den fazla sığınağı imha etme, vb) Söz konusu tugayın gerek sınırlarımız içinde gerekse de sınır ötesinde bundan sonra da görevler üstleneceği bellidir. Yanı sıra keskin nişancı ve uzak mesafede gözetleme timleri, kar motoru ile yaralı tahliyesi, buzlu sulardan ve karlı araziden geçme, mayınlı tuzakları bozma, vb eğitimine sahip bu komandolar dosta güven düşmana korku salmaktadır.
PKK’nın dağ ve şehir kadrolarına karşı yılmadan mücadele veren tugayın öncü-savaşçı unsurları bilhassa Cizre ve Sur operasyonlarında aktif görev almışlar, hendekleri kapatıp, bubi tuzaklarını bozmuşlardır. PKK’ya ağır darbe vuran bu birliğin üyeleri PKK açısından bir “kâbus” haline gelmişlerdir. Bunu bir köşeye not etmiş olsalar gerek!
BU SALDIRI BİR TÜR “İNTİKAM” SALDIRISIDIR DA!..
İşte özellikle son dönemlerde Güneydoğu Anadolu bölgesinde birçok operasyona imza atan birliğimiz mensupları ister istemez PKK’nın baş hedefleri arasındaydı. Bu anlamda hedef seçilmeleri “tesadüfi” değildir. Mevcut haliyle tugay mensubu askerlere yönelik saldırı bir tür “intikam saldırısı”dır da. Gayet bilinçli seçilmiş bir hedeftir. Sembolik anlamı büyüktür.Muhtemelen altından gene “TAK” imzası çıkacaktır.
Verilmek istenen mesaj genelde Türk ordusuna özelde ise 1. Komando Tugayı’nın seçkin askerlerinedir. (Bunlar çarşı iznindeki silahsız askerleri hedef seçerek aslında ne kadar alçak olduklarını bir kere daha ispat etmişlerdir) Normal şartlarda bu birliğin karşısına çıkamayanlar kurdukları kahpe tuzak ile akılları sıra aynı birliğimizi korkutmayı ve moralini bozmayı hedeflemişlerdir.
Fakat muhtemel saldırının mesajı belli ki çok önceden sezilmiş ve gereğinin yapılacağının “Karşı-mesaj”ı da zaten aylar önce verilmiştir. 29Ekim törenleri esnasında 1. Komando Tugayı’nın mensuplarının hep birlikte kent merkezinde yeminlerini zikretmeleri bu manaya gelmektedir. “Bizi yıldıramayacak ve karşınıza çıkmaktan alıkoyamayacaksınız” demektir. Şimdi bu “irade” kırılmak istenmiştir.
O yüzden hamaset dolu nutuklara da, sözüm ona çok açıklayıcı analizler yapmaya da, “arkasındaki karanlık güçler” edebiyatı parçalamaya da hiç gerek yoktur. (En çok da Başbakan Yıldırım’ın “Bu saldırılar bizim hızlı trenle buluşmamızı geciktirir ama engelleyemezler. Modern havalimanını geciktirir ama engelleyemezler. Otoyolları yapmamıza engel değiller.” sözüne güldüm. Teröre halen bu seviyeden bakıyorsak vay halimize. Belli ki gene olayı kendilerine yontmuşlar!) Olan biten bellidir. Etnik kinden gözü dönmüş ve Türkiye’yi, Türk insanına nefes aldırmamaya yeminli yapı tekrar harekete geçmiştir. Misyonlarına ve tabiatlarına uygun davranmışlardır.
Bunlar akılları sıra Türkiye’yi, Türk insanını böylesi adice yöntemlerle dize getirebileceklerini zannetmektedirler. Evet, belki çok zarar verebilirler, belki çok kan ve gözyaşı akıttırabilirler. Ancak Türkiye’nin bunlara pabuç bırakacağını zannediyorlarsa çok yanılıyorlar. Çabaları beyhudedir…
İnanın bana; döktükleri kanda boğulacaklardır!..
18.12.2016.
[email protected]