*28 yaşındasın. Her yeni işin başladığında sosyal medyada gündem oluyorsun. Havalanıyor musun?
Yok. Belki de alıştığımız için... Ailemde uzun zamandır görmediğim insanlarla karşılaştığımda aslında tanındığımı, izlendiğimi ve benimle zaman geçirmek istediklerini fark ediyorum. Bunlar bende şükür duygusu uyandırıyor. Sevilmek güzel bir şey.
*Şöhretin en zor yanı ne?
Sonsuz bir durum olmadığını algılamak ve buna göre yaşamak biraz zor. Şöhret de hayat gibi, her an sonlanabilecek bir şey... Bu sebeple şöhrete büyük anlamlar yüklememek lazım.
*‘Romeo ve Juliet’ oyunun devam ediyor. Sahneye çıktığın ilk günü hatırlıyor musun?
Hem uçaktan atlamış hem de ateş üzerinde yürümüş gibi hissettim. Ellerim, dizlerim titredi. Heyecan kotamı doldurdum. O ilk günden sonra daha da sakin bir insan oldum galiba. O kadar insan beni canlı canlı izledikten sonra kamera karşısına geçmek daha az heyecanlandırdı.
*Romeo bir tarafın var mı?
Var. Evde biraz daha fazla... Hafsa’yla baş başa kaldığımızda daha enerjiğim. Güzel ve büyük iltifatlar yapıyorum, iltifat konusunda Romeo’yum.
*Bir yandan da ‘Kasaba Doktoru’ dizin devam ediyor. Karakterini nasıl anlatırsın?
Kasaba doktorlarından birini canlandırıyorum. Asi ve adapte olmaya çalışan bir karakter. Ciddi çocukluk travmaları var. Doktor olma hikâyesi de babasını hastane koridorunda kaybetmesiyle başlıyor.
*Role nasıl hazırlandın? Doktor dizileri, filmleri mi izledin veya doktorlarla vakit mi geçirdin?
Ameliyat videoları izledim. Çok garip ve insanüstü bir durumdu. Doktorlara saygım katlanarak arttı, inanılmaz zor bir meslek.