*Nasıl yani?
Sohbet ederken bir baktık, garip bir türkü barın ortasındayız. Halaylar ve türküler...
*Bir adadasın ve yanında sadece bir kişi olacak. Kimi seçerdin?
Yanımda Hafsa (sevgilisi Hafsanur Sancaktutan) olsun isterdim. Çünkü biz birlikte çok iyi zaman geçiriyoruz. O adayı kendi evimiz yaparız.
*Oyunculuğun sendeki karşılığı ne?
İşim ve bütün hayatım.
*Oynamazsan ölür müsün?
Ölmem ama sürünürüm. İşini iyi yapıp beğenildiğinde insan bir tatmin yaşıyor. Sürekli olmasa da zaman zaman bunu yaşamak istiyorsunuz. Hayatta bir işe yaramak önemli ve psikolojiyi ayakta tutan bir şey. O yüzden oynamasam üzülürdüm.
*28 yaşındasın. Her yeni işin başladığında sosyal medyada gündem oluyorsun. Havalanıyor musun?
Yok. Belki de alıştığımız için... Ailemde uzun zamandır görmediğim insanlarla karşılaştığımda aslında tanındığımı, izlendiğimi ve benimle zaman geçirmek istediklerini fark ediyorum. Bunlar bende şükür duygusu uyandırıyor. Sevilmek güzel bir şey.
*Şöhretin en zor yanı ne?
Sonsuz bir durum olmadığını algılamak ve buna göre yaşamak biraz zor. Şöhret de hayat gibi, her an sonlanabilecek bir şey... Bu sebeple şöhrete büyük anlamlar yüklememek lazım.
*‘Romeo ve Juliet’ oyunun devam ediyor. Sahneye çıktığın ilk günü hatırlıyor musun?
Hem uçaktan atlamış hem de ateş üzerinde yürümüş gibi hissettim. Ellerim, dizlerim titredi. Heyecan kotamı doldurdum. O ilk günden sonra daha da sakin bir insan oldum galiba. O kadar insan beni canlı canlı izledikten sonra kamera karşısına geçmek daha az heyecanlandırdı.