Karlov suikastinin görüntüleri Türk muhabire ödül getirdi!
Associated Press (AP) Foto Muhabiri Burhan Özbilici, World Press Photo Vakfı’nın verdiği uluslararası önemli prestije sahip yılın basın fotoğrafı ödülünü kazandı.
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Rus Büyükelçi’yi öldüren polis memuru
Mevlüt Mert Altıntaş’ı görüntüleyen Özbilici saldırı anında
insanlar kaçışırken soğuk kanlı bir şekilde deklanşöre basarak o
anı ölümsüzleştirmişti. Suikastçı polisi ve salonda yaşananları an
be an fotoğraflayan Özbilici, Hürriyet’e, “Bu başarı benim
birikimim. Bu başarıda sevdiklerimin, dostarımın, meslektaşlarımın
payı büyük. Ben orada sadece işimi yaptım” dedi.
BU ÖDÜLÜ KAZANAN İKİNCİ TÜRK
AP Foto Muhabiri Özbilici, 1955 yılından bu yana düzenlenen
yarışmada büyük ödülü kazanan ikinci Türk oldu. 1984 yılında
Erzincan Depremi’nde çektiği kare ile Hürriyet Foto Muhabiri
Mustafa Bozdemir bu ödülü kazanan ilk Türk olmuştu. Her yıl 128
ülkeden 6 bine yakın fotoğrafçının katıldığı ve 90 bin fotoğrafın
değerlendirildiği yarışmada Yılın Basın Fotoğrafı 16 kategoride
dereceye giren fotoğraflar arasından seçiliyor. Ödül alan
fotoğraflar her yıl 45 ülkede açılan sergilerle 4 milyondan fazla
kişiye ulaşıyor. Yarışmanın ödülleri ise Nisan ayında Amsterdam’da
düzenlenen törenle sahiplerini bulacak. Organizasyonu düzenleyen
1925 yılında kurulan World Press Photo Vakfı’nı Hollanda Kraliyet
ailesi destekliyor. 1955 yılında verilen ilk ödüldeki fotoğrafta,
Danimarka’daki bir yarışçının motosikletten düştüğü an kareye
yansımıştı. Sonrasında ise hafızalara kazanan ve tarihe geçen
kareler bu yarışma ile dünya basın fotoğrafı tarihine taşındı. Ödül
alan kareler ikonik hale geldi; Vietnam’da bir napalm saldırısı
sonrasında koşan çıplak bir kız, kendini yakan Budist rahip,
Tiananmen Meydanı’nda tankların önünde duran gösterici bu
organizasyonda ödül alan fotoğraflar arasında yer aldı.
POYİ’DE DE ÖDÜL
AP Foto Muhabiri Burhan Özbilici, yine dünyanın en önemli basın
fotoğrafçılığı organizasyonları arasında yer alan ve kısa adı POYİ
ile anılan “Picture Of The İnternational”da da Spot News
kategorisinde birinci oldu.
İŞİMİ YAPTIM FOTOĞRAF ÇEKTİM
Burhan Özbilici, AP için o fotoğrafların hikayesini kaleme alırken
rutin bir sergi açılışı olarak düşündüğü etkinlikte çekeceği
fotoğrafların, Rusya-Türkiye ilişkileri temalı haberlerde
kullanabileceklerini düşündüğünü, ancak sevdiği bir diplomatın
ölümüne tanık olduğunu aktarmıştı. Özbilici, o fotoğrafın öyküsüne
ilişkin özetleş şunları söylemişti:“Sanat galerisine gittiğimde
açılış başlamıştı. Karlov’un konuşmaya başlamasıyla büyükelçiye
yaklaştım. Büyükelçi konuşurken ne kadar sakin ve alçakgönüllü
sözler söylediğini düşündüm. Sonra birbirini izleyen silah sesleri
geldi ve panik oluştu. En az sekiz silah sesi yükseldi. Kıyamet
koptu. İnsanlar çığlık atıyor, kolonların arkasına ya da masa
altlarına saklanıyor, yere yatıyorlardı. Korktum, kafam karıştı,
bir duvarın arkasına sığındım ve işimi yaptım, fotoğraf çektim.
Büyükelçinin bedeni yere düştü, benden birkaç adım öteye. Ne
gerçekleştiğini anlamam birkaç saniyemi aldı. Bir adam önümde
ölmüştü, bir hayat gözlerimin önünde yitip gitmişti.
ÖLSEM BİLE GAZETECİYDİM
Polis Mevlüt Mert Altıntaş, salondakilere silah tutarak Türkçe ve
Arapça konuşmalar yaptığı sırada kendimi uygun bir yere konumladım.
Başta suikatçiyi neyin harekete geçirdiğini anlamadım. Çeçen bir
militan olabileceğini düşündüm. Ancak daha sonra Halep’le ilgili
bağırdığını söylediler. Saldırgan galeyana gelmişti. Büyükelçinin
bedeninin yanında geziniyor, duvardaki bazı fotoğrafları yere
çalıyordu. Ben elbette korkmuştum ve saldırganın bana doğru dönme
tehlikesini biliyordum. Ama biraz ilerledim ve onu çektim.
Düşündüğüm şuydu, ‘Buradayım. Yaralansam ya da ölsem bile ben bir
gazeteciyim. İşimi yapmak zorundayım.’ Hiç fotoğraf çekmeden
kaçabilirdim ama insanlar bana ‘Neden fotoğraf çekmedin’ diye
sorarsa doğru düzgün bir cevap veremezdim. Çatışma bölgelerinde
fotoğraf çekerken ölen arkadaşlarımı ve meslektaşlarımı bile
düşündüm. Fotoğrafları servis etmek için ofise döndüğümde şok
oldum. Saldırganın fotoğraflarında büyükelçi konuştuğu sırada
arkasında yer aldığını görünce inanamadım. Sanki bir arkadaş ya da
bir koruma gibiydi.”