Karar yazarını isyan ettiren olay! "Melih Gökçek'in edep dışı fotoğrafı..."
Karar gazetesinin yazarı Mehmet Doğan yazısında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından istifa ettirilen Melih Gökçek’i hedef aldı.
Karar gazetesi yazarı Mehmet Doğan, "Asıl kaybımız: Edeb!" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Doğan yazısında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından istifa ettirilen Melih Gökçek’i hedef aldı.
Doğan yazısında şu ifadeleri kullandı:
“21. yüzyılda az zamanda çok kazancımız oldu. Maddî şartlarımız iyileşti; refah arttı, millî gelir yükseldi. Daha geniş yollar, daha büyük köprüler yapıldı, yüksek hızlı tirenler devreye girdi. Memleketin her yerinde üniversiteler, yüksek okullar açıldı…
Maddî gelişmeye, genişlemeye, büyümeye muvazî bir manevî gelişme oldu mu? İmam hatipleri çoğalttık, ilahiyatları artırdık, büyük camiler yaptık… Örtü meselesini hallettik…”
“EN BÜYÜK KAYBIMIZ EDEB”
İslamcı görüşleriyle tanınan Doğan, yazısını şöyle sürdürdü:
“Maneviyat cephesinde durum nasıl peki? Daha âdil miyiz? Daha hakkaniyetli miyiz? Daha mütevazı mıyız? Emaneti ehline verme konusunda ne haldeyiz?
‘Önce ahlâk ve maneviyat’ şiarını ne yaptık?
En büyük kaybımız edeb!
Ramazan var, edebi yok. Bayrama eriştik, edebinden yoksunuz. Ya edepsizliği edep sanmamıza ne demeli? Büyük şehirlerde insanca yaşamak kanun, nizam, tüzük, yönetmelikle olmaz. Edeble olur. Edeb bir haldir, ilânı gerekmez.
Biz bayramlarda yaşayan büyüklerimizi olduğu gibi geçmiş büyüklerimizi de ziyaret ederiz. Ankara’da kabristan maaşallah dolu, hiç olmazsa bunu unutmamışız. Geçen yıllarda eski başkanın büyük kıt’ada resimleri gözümüze çarpardı, bu defa rastlamadık. Eşimizin memleketine yöneldik, onun büyüklerine bir Fâtiha okumak için.”
“BAŞKANIN BÜYÜK KIT’ADA RESMİNE SELÂM VERMEDEN BU TÜRBEYE GİTMEK MÜMKÜN DEĞİLDİ”
Ankara’da yaşadıklarını da kaleme alan Mehmet Doğan, şu ifadeleri kullandı:
“Çamlıdere, Ankara’nın hayli yeni ilçelerinden. Ormanlık alanda bir bucak iken 1950’lerde ilçe yapılıyor. Osmanlı döneminde ‘Şeyhler karyesi’, yani köyü. 1907 Ankara Salnamesi’nde burada ‘Hazreti Ömerülfaruk Radyallahuanh efendimizin sülale-i tahirelerinden Şeyh Ali Semerkandî kuddise sırrullah hazretleri’nde söz ediliyor. Yani burada onun yatırı var. Şeyh Ali Semerkandi ile tanışıklığımız 1967’de, Çamlıdere’nin bir köyünde bir yıl vekil öğretmenlik yaptığımız günlerdedir.
Kasabının bir kenarında ağaçlıklar içinde üstü kiremit örtülü bir kabir. Yolumuz düştükçe bir Fatiha okurduk. İşte 21. Yüzyılda birileri bu kabri keşfetti. Yeni definler başladı, göz boyamak için sun’i su kanalları yapıldı, su şelale gibi elektrik gücüyle akıtıldı. Bir süre sonra Ankara Büyükşehir belediyesi buraya el attı. Mübalağalı kapılar, yapılar inşa edildi. Ali Semerkandi’ye vecizeler uyduruldu, sağa sola yazıldı. Tabii üç sene evvel görevden ayrılmak zorunda kalan başkanın büyük kıt’ada resmine selâm vermeden bu türbeye gitmek mümkün değildi. Ben bu manzaradan sonra “edeb yahu” diyerek Çamlıdere ziyaretini kestim. Yüksek yapılar-kapılar dedik de, aslında çevre rant alanına tahvil edildi. Dükkânlar, yeme içime mekânları…Neyse, “başkan gideli epey zaman oldu, bu bu edebe mugayir durum da düzeltilmiştir” diye, bu bayram uğrak verdik.
Ne gezer!
Eski başkanın resmini selâmlamadan ziyaret hâlâ mümkün değil! Milletin önemsediği manevi bir büyüğün kabrinin bulunduğu yere resimli reklam koymak edep dışı.”
“MEĞER YENİ BAŞKANIN RESMİ DEĞİL, ŞEKER AVUÇLAMIŞ BİR ÇOCUĞUN RESMİ İMİŞ”
“Şehirler başkanların reklam tasallutu altında” diyen Mehmet Doğan yazısını şöyle noktaladı:
“Bu edebe aykırı uygulama 1980’lerde başladı, Ankara’nın eski başkanı bu işi öyle ileriye vardırdı ki, Ankara’nın asırlık parklarına bile ismi yazılı ışıklı tabelalar koydurdu. Sanki parkı o yaptırmış! Asfalt dökmek, kaldırım yapmak belediyenin olağan işlerinden. Bir de bakarsınız ki her tarafa ‘Asfaltınız Hayırlı olsun’pankartları. Tabii başkanın beşuş çehreli resmi ile beraber! Bu yetmez, sizin adınıza teşekkür pankartları da (tabii belediye tarafından) asılır. ‘Müthiş başkana teşekkür ederiz, filan sokak sakinleri’!
Can sıkıntısı içinde Ankara’ya döndüm. Şehrin girişinde büyük ilân tahtalarında bayram tebriklerine gözüm takıldı. ‘Bayramımız mübarek olsun’ Resim de var. Biraz yüzüm asıldı. Meğer yeni başkanın resmi değil, şeker avuçlamış bir çocuğun resmi imiş…
İlla edeb, illa edeb!”