Karar Gazetesi'nden Davutoğlu çıkışı: Yenilenme tasfiye ile olmaz!
"Davutoğlu’nun önünün açılması gerekirken bunun tam aksinin yapılmak istenmesi hiç mantıklı değil"
Karar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras, dün akşam
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la yaptığı görüşmenin ardından AK
Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevini bırakma kararı alan
Başbakan Ahmet Davutoğlu'yla ilgili olarak "Bahsedilen yenilenmenin
mevcut Genel Başkan’ın tasfiyesiyle gerçekleşemeyeceği ortada"
dedi. Kiras, yazısında "Bir yanıyla yeni bir yüz, ama bir yanıyla
da fabrika ayarlarının temsilcisi olarak görülüp benimsenen
Davutoğlu’nun önünün açılması gerekirken bunun tam aksinin yapılmak
istenmesi hiç makul ve mantıklı değil. Hayırlısı olsun…"
ifadelerine yer verdi.
İbrahim Kiras'ın, "Davutoğlu'ndan sonra AK Parti" başlığıyla
yayımlanan (5 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
"14 yıllık iktidar yıpranmasına rağmen AK Parti’nin hâlâ seçmenin
yaklaşık yarısının oyunu alabiliyor olması sebepsiz değil. Bence
bunun üç temel sebebi var: İlki elbette toplumun büyük bir
bölümünün AK Parti’nin bugüne kadarki icraat ve politikalarına onay
ve destek vermesi. İkincisi toplumumuzda tarihi ve sosyokültürel
temelleri olan gerginlik ve kutuplaşma ikliminin gerek sağda
gerekse solda seçmeni toparlayıp konsolide etmesi. Üçüncüsü ise
rakiplerin iktidar alternatifi olarak görülme potansiyelinden uzak
oluşları. Dolayısıyla AK Parti’nin alternatifsiz görünmesi.
Nitekim 7 Haziran’da çeşitli sebeplerle iktidar partisine sırtını
dönen ciddi bir kitle o dönemde diğer partilerin hükümet olma
yeterliğinden uzak olduğunu görünce -belki kerhen- tekrar AK
Parti’ye yöneldi. Ne var ki dışarıda mevcut olan bunca avantajın
değerlendirilmesi içeride konjonktüre uyumlu politikalar üretecek
bir mutfağa ve bunları sunacak bir vitrine ihtiyaç duyuruyor.
Ayrıca bu “dışarıdaki”avantajların kırılganlığı ve konjonktüre
bağımlı oluşu akıldan uzak tutulmamalı ve hiç kimseyi rehavete sevk
etmemeli.
Buna rağmen parti içinde hangi saiklerin eseri olduğu tam
anlaşılamayan birtakım kıpırdanmaların son günlerde iyice su yüzüne
çıkmış olması düşündürücü. Açıkçası, kendilerini Cumhurbaşkanı
Erdoğan adına konuşup pozisyon alıyor gibi gösteren belirli bir
grubun Başbakan Davutoğlu’nu hedef alan çıkışları AK Parti için
öngörülmesi zor bir geleceğin kapısını zorlama girişimleri.
Dışarıdan bakanlar için, yani ülke nüfusunun tamamına yakını için
“Erdoğan ile Davutoğlu arasında nasıl bir problem yaşanıyor
olabilir” sorusuna cevap bulmak kolay değil. Suriye meselesinden
Başkanlık sistemi konusuna, Paralel Yapı’yla veya PKK terörüyle
mücadele yöntemlerine kadar bütün “majör” konularda aynı yerde
duruyor görünen iki liderin AK Parti camiasında iki ayrı kutbun
temsilcisi gibi algılanması için bir sebep yok. Davutoğlu’nun
başbakanlığının ilk döneminde yolsuzlukla suçlanan dört bakanın
Yüce Divan’a gönderilmesi konusunda, daha sonra şeffaflık veya etik
yasasının çıkarılmasında ikilinin ters düştüğü biliniyor olsa da
bilhassa son dönemde dışarıya yansıyan anlaşmazlık konuları parti
tabanında ciddiye alınacak seviyede sayılmaz. Dolayısıyla tavanda
oluşmuş görünen kırılmanın tabandaki etkileri hiç de olumlu
olmayacaktır.
Haddizatında 7 Haziran seçimleri iktidar partisinin belirli
konularda derlenip toparlanmasına ihtiyaç olduğuna ilişkin ciddi
bir uyarı anlamı taşıyordu. Nitekim o süreçte partinin en yetkili
sözcüleri halkın mesajını aldıklarını ve partiyi “fabrika
ayarlarına” döndürmek konusunda gerekenin yapılacağı taahhüdünde
bulundular. 1 Kasım seçimlerinde alınan sonuç biraz da buna
müteallikti. Ne yazık ki 1 Kasım’da astronomik bir artışla alınan
yüzde 49,5 oydan sonra bu doğrultuda çok fazla çaba harcandığını
söyleyemeyiz.
Şimdi “Davutoğlu’yla yürümüyor” sloganı atanların bu istedikleri
gerçekleşirse halka verilmiş bulunan söz konusu taahhüdün yerine
getirilmesini temin için nasıl bir adım atılacağı da merak konusu.
Diğer yandan, bu meseleyle bağlantılı olarak, AK Parti’nin artık
kendini yenilemesi ve bugünün şartlarına göre yeni politikalar
üretmesi zaruretini görmezden gelerek yürünecek bir yolun “eski
güzel günlerin”seçim sandığına ulaşması muhal olur. Seçmenin
tabiatı gereği her zaman bir yenilik arayışı içinde olduğu göz
önüne alınırsa iktidar partisinin kendi içinde alternatif
politikalar üretemeyişinin dışarıda alternatif siyasi kadroların
yelkenini şişireceği gerçeği de unutulmamalı. Zaten MHP’deki genel
başkanlık mücadelesine gösterilen yakın ilgi bu tehlikenin fark
edilmiş olduğunu gösteriyor.
Ama bahsedilen yenilenmenin mevcut Genel Başkan’ın tasfiyesiyle
gerçekleşemeyeceği ortada. Bir yanıyla yeni bir yüz, ama bir
yanıyla da fabrika ayarlarının temsilcisi olarak görülüp benimsenen
Davutoğlu’nun önünün açılması gerekirken bunun tam aksinin yapılmak
istenmesi hiç makul ve mantıklı değil. Hayırlısı olsun…"