Karar gazetesi bugün ilk sayısıyla çıktı
Bir süredir internetten yayın yapan Karar gazetesi bugün ilk sayısıyla okurlarıyla buluştu.
Yaklaşık 1.5 yıl önce Star Medya Grubu’ndaki görevlerine son
verilen Mustafa Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert ve Mehmet Ocaktan’ın
kurucuları arasında yer aldığı Karar.com, gazeteleşmeye giderek ilk
sayısını çıkarttı. Haklarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan
çizgisine kıyasla Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakın bir yayın
politikası izleyeceği yorumları yapılan Karar’da genel yayın
yönetmenliği koltuğunda İbrahim Kiras oturuyor. İktidara yakın
medyadan ayrılan isimlerin kurduğu ilk gazete olma özelliğini
taşıyan gazetenin Ankara temsilciliğini Yusuf Ziya Cömert
üstlenecek. İşadamı Mehmet Aydın'ın sahibi olduğu gazetede Etyen
Mahçupyan, Hakan Albayrak, Beşir Ayvazoğlu ve Elif Çakır gibi
yazarlar yer alıyor.
Yayın yönetmeni, 'Karar'ın hikayesi'ni yazdı
Kiras'ın Karar'ın bugünkü (7 Mart 2016) nüshasında yayımlanan
yazısı şöyle:
Dahi ressam Picasso, bir restoranda yemek yerken, restoran sahibi
ayağına kadar gelen bu fırsatı değerlendirmek için, ünlü ressamdan
hatıra olarak peçeteye bir şeyler çizmesini istemiş. Picasso
masanın üstündeki peçeteye bir şeyler karalayıp adama uzatmış,
“borcunuz 80 Frank” diyerek... Adam “ama 2 dakikada çizdiğiniz şey
nasıl 80 Frank eder?” diye itiraz edecek olmuş; “2 dakika değil”
demiş Picasso, “40 yıl artı 2 dakika.”
***
Bugün ilk sayısını elinizde tuttuğunuz Karar Gazetesi’nin de
hazırlanma süreci topu topu birkaç ayı buldu. Ama bizim de
arkamızda bir “kırk yıl” var... Kırk yıl sözün gelişi belki ama
Karar’ı meydana getiren kadronun basın ve yayın alemine bugün adım
atmış kişiler olmadığını bilenler biliyor.
***
Mehmet Ocaktan, Yusuf Ziya Cömert, Mustafa Karaalioğlu ve Hakan
Albayrak’la ilk defa Yeni Şafak Gazetesi’nin kuruluşunda bir araya
gelmiştik. Gerçi her biriyle daha da eski yıllara uzanan
arkadaşlığımız ve mesai ortaklıklarımız vardı. Mesela Ocaktan ve
Cömert’le İzlenim Dergisi’nde de birlikteydik. Karaalioğlu ve
Albayrak “eski” Zaman Gazetesi’nde birlikte çalışmışlardı. Sonradan
hem ülkemizin hem de her birimizin başına çorap örmeye kalkışan
paralel ahlak sahibi bir cemaatin eline geçip bugünkü hazin sonuna
ulaşan gazetede... (Bu ‘ekibin’ en genç üyesi Elif Çakır ise Star
Gazetesi günlerimizde katılacaktı aramıza. Cesareti ve bitmeyen
heyecanıyla...)
YIL 1995: Karar’ın çekirdeğini oluşturan kadro 20 yıl önce
Yeni Şafak Gazetesi’nin kuruluşunda da bir aradaydı.
1995’in 23 Ocak günü yıllardır süren kuraklık, ümitsizlik, yeis ve
karanlığın ardından Yeni Şafak için kolları sıvamıştık. Çok zor
zamanlardı. Nitekim iki yıla kalmadan 28 Şubat karanlığı bütün
ülkeye çökmüştü. Yarını düşünmeden, ikbal hesabı yapmadan darbeye
karşı durduk. Hukuksuzluk bitmedi ama ümitler de tükenmedi… Aradan
yıllar geçti, 2000’li yıllarla birlikte Türkiye yeni maceralara
yelken açtı. Dünyadaki değişimin de paralelinde bir değişim
sürecine girildi; demokratikleşme yolunda art arda ciddi adımlar
atıldı. Ama “ancien régime”in egemenliği çabucak ve kolayca
bitmedi. Hukuk yine ayaklar altındaydı. Kendisini millet iradesinin
yerine koyan vesayet düzeni hala ayaktaydı. O günlerde de
mücadelenin içindeydik… Parti kapatma girişimlerine, 27 Nisan
muhtırasına, bitmek tükenmek bilmeyen cuntacı hamlelere karşı hep
mücadele safında yer aldık. Hiç kimseden korkmadan, tehditlere
aldırmadan, Türkiye’nin ihtiyacı olduğuna inandığımız “değişim”
konusu üzerine yazdık, konuştuk. Türkiye vesayetten kurtulurken
oradaydık ve her sürecin bir ucundan tutma onurunu yaşadık. Ama
hakkaniyet ve demokrasi duygusunu hiç kaybetmeden… Sözgelimi
Ergenekon yargılamalarında “kurunun yanında yaş da yanmasın”
diyerek,“cuntalarla mücadele hukuktan ayrılarak olmaz”
diyerek...
Nitekim 7 Şubat 2012 girişimiyle birlikte uyarılarımızın
haklılığını başkaları da anladı. Bugün Karar’da buluşan
arkadaşlarımla birlikte 7 Şubat girişimi 17/25 Aralık’ta paralel
darbe teşebbüsüne dönüştüğü zaman da arkamıza bakmadan en ön
saftaydık. Tehditlere, baskılara aldırmadan hukuk sistemimizin ve
demokrasinin karşı karşıya bulunduğu bu en büyük tehdide karşı
hakkın ve hukukun gücüyle mücadele vermekten geri durmadık.
Siz sormadan ben söyleyeyim... Adı geçen arkadaşlarımla belki her
zaman her konuda hemfikir olmadık ama daima inandıklarımızı
savunmak konusunda birbirimizden hiç ayrı düşmedik. Ülke
sorunlarının çözüm yolları konusunda yine farklı görüşlerimiz
olabilir ama bizim için önemli olan görüşlerimizin farklılığı
değil, hassasiyetlerimizin ve temel değerlerimizin ortaklığı.
***
Karar Gazetesi’nin arkasındaki “40 yıl”ı anlatma ihtiyacı duyduğum
için adlarını zikrettiğim arkadaşlarla sınırlı değil elbette bu
prensip. Gazetenin bütün yazarları ve yazı işleri mutfağındaki
bütün arkadaşlarım için de geçerli. Hepimiz aynı yolda, aynı
presipler etrafında, aynı istekler doğrultusunda bir araya
geldik... Çünkü biz bu ülkede herkesin inandığı gibi yaşaması, adil
ve eşit muamele görmesi fikrinin insanlarıyız. Daha fazla hukukun,
daha çok özgürlüğün insanları… Dün en karanlık zamanlarda ne isek
bugün de oyuz; yarın yine o olmaya devam edeceğiz. Başka bir şey
bilmeyiz, bilmek de istemeyiz.
YIL 2016: Karar Gazetesi ile birlikte uzun, meşakkatli bir
yola yeniden çıkıyoruz...
Bugün yeniden büyük bir heyecan yaşıyoruz. Karar Gazetesi’yle
birlikte uzun, meşakkatli, aynı zamanda keyifli ve
verimli olacağını umduğumuz bir yola çıkıyoruz. Türkiye’nin içinden
geçtiği şartlarda gazete çıkarmanın, medyada var olmanın,
fikirlerimizin sözle, yazıyla ifade bulmasının ne demek olduğunu
biliyoruz.
İyi ve adil bir ülke ancak daha çok fikrin özgürce ifade
edilmesiyle mümkündür. Buna inanıyoruz, bunun için yola
çıkıyoruz.
Allah mahçup etmesin.
'Yeni bir medya lazım'
Aralarında Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman, Star Başyazarı
Ahmet Taşgetiren, Star yazarı Beril Dedeoğlu'nun da bulunduğu
isimler, Karar'ın çıkışını şöyle yorumladı:
Asaf Savaş Akad (Ekonomist): Yürütme, yasama ve
yargı arasındaki ilişki, kuvvetler ayrımı ilkeleri üzerinden
yeniden inşa edilmeli. Bağımsız-tarafsız yargı sistemi kurulmalı.
Temsil adaleti ile güçlü kamu yönetimi arasındaki denge sağlanmalı.
Özgürlüklerin önü açılmalı.
Hayrettin Karaman (İlahiyatçı): Fayda demokrasisi
ile özgürlük demokrasisi arasında denge kurmuş demokratik Anayasa
gerek. İçeride huzur, asayiş ve istikrarı sağlayabilmek için
düşman (cephe) sayısını asgariye indirmenin siyasi, sosyal, hukuki
ve uluslararası alanlarda tedbirleri alınmalı.
Emre Gönen (AB uzmanı): Türkiye’nin en önemli
sorunu çoğulculuk. Türk Kürt’e, Sünni Alevi’ye, Gayrimüslim
Müslüman’a, Atatürkçü mütedeyyine benzemek zorunda değil. Son 13
senedir önemli bir tek parti iktidarı var. Önemli şeyler de
yaptılar fakat tıkandığımız nokta çoğulculuk.
Kemal Karpat (Tarihçi): Demokrasi olmadan ekonomik
gelişme olmaz. Bunu, AK Parti döneminde gördük. Türkiye’nin
geleceği konusunda çok olumlu düşünüyorum. İktidar-muhalefet bugün
eski kalıplarla düşünüp tartışıyor. Türkiye bir çembere alınarak
yönetilemez.
Beril Dedeoğlu (Uluslararası ilişkiler uzmanı):
Başkanlık sistemi tartışmasında “Demokrasinin yolunu açacak sistem
hangisi ise o doğru olandır” diyorum. Mesele rejimin başkanlık ya
da parlamenter sistem olması değil, demokrasinin yolunu hangisinin
açtığıdır.
Yusuf Şevki Hakyemez (Anayasa hukukçusu):
Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var. Değiştirilemez
niteliği olan ilk üç madde dahil gözden geçirilmeli. Başkanlık
istikrarla ilgili sorunları çözmek için isabetli bir tercih
olabilir.
Ümit Fırat (Yazar): Türkiye’de kutuplaşmayı
geriletecek toleransa ve yeni bir dil inşasına ihtiyaç var.
Herkesin kendi doğrularında ısrar ettiği, diğerlerine kulaklarını
tıkadığı bir toplumun sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değil.
İhsan Arslan (Siyasetçi): Adaletin hakim olduğu,
farklılıkların bir arada yaşadığı bir ülkede yaşamak istiyorum.
Bizim coğrafyamızda demokrasi ve özgürlükler ne yazık ki tam
gelişmedi. Demokrasinin gelişmesi için çabalar var ama yeterli
değil. Birey olarak yaşadığımız sorunlardan sorumluyuz. Sadece
yöneticilerimiz değil, yönetilen halk da sorumlu.
İlter Turan (Siyaset bilimci): Öncelikle
kutuplaşmış politikanın sona erdirilmesine ihtiyaç var. Dış
politikanın ilerlemekte olduğu yönü de gözden geçirmek lazım.
Türkiye, Ortadoğu’nun iç mücadelelerine ortak olmaması gerektiği
kadar ortak olmuştur. Bu sebepten hem kendi iç huzurunda
sarsılmalar olmakta, hem de önemli ölçüde kaynak boşa gitmekte.
Gülay Göktürk (Gazeteci): Demokrasimizin en önemli
ihtiyaçlarından birinin, bu dezenformasyon ortamının şaşkına
çevirdiği geniş okur kitlelerinin güven duyabileceği bir medya
yaratmak olduğunu düşünüyorum. Bu da ancak taraf olan ancak
partizanca davranmayan, otosansür uygulamayan, yapıcı
eleştirileriyle yapıcı tartışmalar üretebilen bir yayın çizgisiyle
mümkün olabilir.
Bekir Karlıağa (Felsefe tarihçisi): Önceliğimiz
kökü mazide olan bir gelecek ideali ile gençlerimizi donatmak
olmalı. Gözümüz hep gelecekte olmalı. Bunun için en güçlü
yanlarımızı ortaya çıkarmalıyız. Bizim en güçlü yanımız da
kültürümüz, medeniyetimiz, düşüncemiz ve tarihi mirasımızdır. Bu
tarihi miras ile çocuklarımızı donatmalıyız. Bunun tek yolu
ülkede istikrar
Ahmet Taşgetiren (Yazar): Türkiye ve Ortadoğu 1.
Dünya Savaşı sonrası kodlarını taşıyor. Bir tür küresel vesayet söz
konusu. O vesayetin oluşturduğu sistem yapılanması var. Siyasette,
eğitimde, hukukta, uluslar arası ilişkilerde bunu hissediyoruz. Bu
vesayetin kaldırılması girişimleri engelleniyor. Toplum olarak önce
bu kodun kırılması gerektiği idrak edilmeli.
Ali Yaşar Sarıbay (Siyaset bilimci): Anlaşıldı ki,
demokratlar olmadan demokrasi olmuyor. Sağlıklı bir demokrasi için
sağlıklı tartışmalar yapılmalı. Bugün Türkiye’de sürdürülen
tartışmalardaki kötü üslup, olumlu sonuç alınmasını
engelliyor. Her kesimin düzgün üslup ile demokrasi tartışmasına
katılması gerekir. Özellikle demokratlar bu işe el vermelidir.
İŞTE İLK SAYI VE GAZETENİN KÜNYESİ: