Karaalioğlu'ndan o gazetecilere telekulak çağrısı! Mesleğin hiç mi haysiyeti yok?
Çok sayıda gazeteciye isim isim seslenen Mustafa Karaalioğlu, cemaatin kurduğu telekulak tezgahına gazetecilerin neden sessiz kaldığını sorguladı.
Star gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu, çok sayıda gazeteciye
isim isim seslendiği yazısında cemaatin telekulak operasyonuna
medyadan gereken tepkinin gelmediğini yazdı.
Selam örgütü davası kapsamında 7 bin kişinin telefonlarının
yasadışı şekilde dinlendiği ve dinlenen isimler arasında sayısız
gazeteci ve medya patronu olduğunu hatırlatan Karaalioğlu, cemaatin
kurduğu telekulak tezgahına gazetecilerin neden sessiz kaldığını
sorguladı.
İSİM İSİM GAZETECİLERE SESLENDİ!
Star yazarı, dinleme dkandalı karşısında medya meslek örgütlerinin
de gereken tepki göstermediğini söylerken birçok gazetecinin ismini
vererek "sessiz kalmayın" çağrısı yaptı. Umur Talu, Amberin Zaman,
Aslı Aydıntaşbaş, Ferai Tınç, Kadri Gürsel, Hasan Cemal, Cengiz
Çandar'a seslenen Karaalioğlu "cemaatin seçilmiş hükümeti devirme
planına bir Stockholm Sendromu kıvamında ve bir celladına aşk
tadında hayranlık duyanlar yarın sakın karşımıza geçip “basın
özgürlüğü” bahsi açmasın." dedi.
İşte Karaalioğlu'nun yazısındaki ilgili bölüm:
Daha iyi anlaşılsın diye sırayla yazacağım. Yazacağım ki yarın
kimse “Ben orada değildim” diyemesin...
Ankara ve İstanbul’daki Gazeteciler Cemiyeti neden cemaatin bu
amansız telekulak organizasyonuna karşı sessiz? Aynı
organizasyondan hükümet aleyhine çıkan çıkmayan bütün cümlelere
açıklama yağdıran cemiyetin sessizliğini biri bize izah etsin.
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin de... Basın Konseyi’nin de... Artık
içimizden birisi olan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün de...
Neredeyse tek malzemeleri Türkiye basını olan, IPI’ın, CPJ’nin
de...
Hani nerede tek kelime kınama, kaygı, endişe mesajı!
Belli ki bazıları içten içe “Ah keşke o telefonları cemaat değil de
hükümet dinliyor olsaydı” hayıflanması geçiriyorlar da mesleğin hiç
mi haysiyeti yok?
Gazeteci arkadaşlarım...
Kendi patronu, yöneticileri dinlenen Habertürk’ün etik konusunda
herkesi komplekse sokan kalemi Umur Talu neden tek kelime
yazmadı?
PKK eylemlerinden içeride yatanları bile gazeteci istatistiğine
sokup Türkiye’yi dünyaya rezil ettirme gayretine şahit olduğumuz
gazetecilerin konu cemaat olunca sesleri neden çıkmaz?
Evet gazeteci arkadaşlar... Amberin Zaman, Aslı Aydıntaşbaş, Ferai
Tınç, Kadri Gürsel, Hasan Cemal, Cengiz Çandar vs.vs.
Sesiniz neden çıkmıyor meraktayız. Yoksa hala, “Keşke o telefonları
cemaat değil de hükümet dinleseydi, ne güzel kükrerdik” noktasında
mısınız?
Veyahut da devir öyle bir devir ki “seçilmiş” hükümetin işine
yarayan bir satır sadır olmasın noktasında sabit mi
duruyorsunuz?
Tam hükümet tepelenmek üzereyken, cemaat 10 yıldır yapılamayanı
yapmak yolunda büyük adımlar atmışken bizi de dinlemiş ne önemi var
mı diyorsunuz?
Öyle ya da böyle ne diyorsunuz? Susarak geçmez, bir kaç kelam
edeceksiniz. Edeceksiniz ki bu darbenin tarihi yazılırken size bir
rol biçilebilsin... Yarın gazetecilik etiği, basın özgürlüğü
konuşulurken kimi dikkate alacağımız, kimi almayacağımız
anlaşılsın.
Bugün, medyayı kuşatan telekulak organizasyonuna ses çıkarmayanlar,
cemaatin seçilmiş hükümeti devirme planına bir Stockholm Sendromu
kıvamında ve bir celladına aşk tadında hayranlık duyanlar yarın
sakın karşımıza geçip “basın özgürlüğü” bahsi açmasın.
17 Aralık ve sonrası yaşanan dinleme, tape, montaj vs rezaletleri
sadece siyaset tarihine değil aynı zamanda zaten pek iyi bir sicile
sahip olmayan medya tarihine de kara bir leke olarak
kaydedilecek.
Mesleğini bir siyasi nefret aracı olarak pervasızca kullananların
öyküsünü kimse yazamazsa bu ülkenin yenilikçi, demokrat ve
özgürlükçü medyası yazacak, kimsenin şüphesi olmasın...
Yazının tamamı için tıklayınız