31 Ağu 2012 09:01 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:05

"KANIN DURMASI İÇİN; AHMET HAKAN PLANI"

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, akan kanın durması için üçüncü bir cümleye ihtiyaç duyulduğunu iddia etti!

Kanın durması için: Ahmet Hakan planı

KAFAMI sağa çeviriyorum...

Duyduğum cümle şu:
“Yanı başımızda bir diktatör halkını katlederken Türkiye tabii ki muhalifleri silahlandıracak.”
Kafamı sola çeviriyorum.
Şu cümleyi duyuyorum:
“Türkiye bu işe hiç bulaşmamalı, muhalifleri silahlandırmamalı, emperyalizmin oyuncağı olmamalı.”
Duyduğum sadece bu iki cümledir.
“Üçüncü” cümle?
İşte o yok.

* * *
Oysa bir üçüncü cümle olmalı.
Mutlaka olmalı.
Çünkü...
- “Türkiye hiç bulaşmamalı” cümlesi de...
- “Türkiye muhalifleri silahlandırmalı” cümlesi de...
Şu anda Suriye’de yaşanan mezalime çare olamıyor.

* * *
Türkiye’nin Suriye’de olup bitenlere sessiz kalmasını talep etmek, vicdanen kabul edilecek bir talep değildir.
Onu geçelim.
Ama Türkiye’nin Suriye’deki muhalifleri silahlandırıp cenk meydanına sürmesine de gözümüz kapalı razı olamayız.
Çünkü...
- Muhaliflerin silahlandırılması demek, Esad rejiminin daha da zorlanması demek...
- Esad rejiminin daha da zorlanması demek, daha da çok kan dökülmesi demek...
Bu durumda “Tabii ki kan dökülecek, bu işler kolay değil” denilebilir mi?
Akan kan, Esad rejimini çökertmek adına “ödenebilir bir bedel” olarak görülebilir mi?
Bu vicdana sığar mı?

* * *
“Türkiye’nin planı” belli:
- Muhalifleri silahlandırmak.
- Çıkan çatışmayı izlemek...
- Halep’te, Şam’da taş üstünde taşın kalmayacağı bir süreci gözlemlemek.
- Silahlı muhaliflerin galip gelmesini beklemek...
- Ve sonunda Esad’ın gittiğini, Suriye’nin özgürleştiğini ilan etmek.

* * *
İşte söylüyorum:
- Bu plan, Esad’ın zulmünün ortaya çıkardığı tablodan çok daha beter tablolara yol açar.
- Bu planın garantisi yoktur: Sonunda Esad devrilmeyebilir de...
- Bu plan belirsiz bir zamana işaret etmektedir. Zamanı yoktur. Esad’ın gidişi bir haftada da gerçekleşebilir, bir ayda da, bir yılda da... Belki de beş yılda...
- Bu plan bedel ödemeyi göze almamış sıradan Suriye halkını, bedel ödemeye zorlamaktadır. Ahali zorunlu olarak bir iç savaşın içinde kalacaktır, kanı dökülecektir.
- Bu plan Suriye içindeki etnik ve dinsel oluşumların işin içine bodoslama girmesine yol açacak ve iç savaşın taraflarını çeşitlendirecek bir plandır.

* * *
Oturduğumuz yerden, herhangi bir bedel ödemeden...
“Oh ne güzel! Türkiye muhalifleri silahlandırıyor! Esad’ın sonu yakındır” falan diyerek vicdanımızı rahatlatabiliriz.
Ama unutmayalım ki:
Olan Suriye halkına oluyor ve daha da olacak.
Biz vicdanımızı rahatlatırken bütün bedel Suriye halkına ödetilecek.

* * *
Peki ne yapmalı?
- Yapılması gereken bıkmadan, usanmadan, inatla, ısrarla iç savaşsız bir çözümü aramaktır.
- Zalim rejimi berhava etmek için uluslararası toplumu göreve çağırmaktır.
- Yaptırımları artırmak, Esad’ı zorlamaktır.
- Suriye’de silahsız mücadeleyi öngören muhaliflere kulak vermektir. Onların bastırılan sesinin çıkmasını sağlamaktır.
- Silahsız mücadeleyi öngören muhaliflerin “derhal ateşkes” talebini iki tarafa da empoze etmektir.
- Kanın durmasını sağlamaktır.
Diyeceksiniz ki:
“İyi ama bunlar yapılırsa Esad durmaz, katliamlara devam eder.”
Ben de derim ki:
“İyi de muhalifleri silahlandırarak ve iç savaş çıkararak Esad’ın kan dökmesini mi önlemiş oluyorsunuz, yoksa ülke çapında akan kanın daha da artmasına mı yol açmış oluyorsunuz?”

Ahmet HAKAN / HÜRRİYET