"KANALTÜRK'E DAHA FAZLA CEZA VERİN"!..SERDAR AKİNAN RTÜK'E NEDEN BÖYLE BİR ÇAĞRI YAPTI?..
RTÜK,KANALTÜRK´e seçim öncesi ana haber bültenlerinde "tarafsız yayın yapma" ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle program durdurma cezası verdi. Hükümete yakınlığıyla bilinen TV 24´e de aynı gerekçeyle daha ağır bir ceza verildi.
Kanaltürk'ü derhal kapatın
Kanalları zaplarken KANALTÜRK'e takılıverdim. Tuncay Özkan ve Kerimcan Kamal karşılıklı sohbet ediyorlar. Ekranın altında "Kaçkisiyizbiz.com"adlı sitenin tanıtımı dönüyor.
RTÜK, KANALTÜRK'e seçim öncesi ana haber bültenlerinde "tarafsız yayın yapma" ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle program durdurma cezası verdi.
Hükümete yakınlığıyla bilinen TV 24'e de aynı gerekçeyle daha ağır bir ceza verildi.
Ancak KANALTÜRK'ün verdiği tepki bu kararın ötesinde bir nedene ve anlama sahip.
Tuncay Özkan, Tandoğan mitingiyle etkisi gizlenemeyecek boyutlara ulaşan dev sivil demokratik tepkisel sürecin mimarıdır.
O meydanlara çıkan endişeli yığınlar, 23 Temmuz sabahı çok ciddi bir yenilmişlik duygusu içine girdi.
23 Temmuz sonrası memlekette oluşan toplumsal ayrışma, her ne kadar büyük medya tarafından görülmese de, ciddi boyutlarda...
Başbakan Erdoğan'ın, "uzlaşırım" sözü, inisiyatifi dışında gelişen birçok nedenden ötürü, gerçekleşmedi... Tuhaf ama bence o ve çevresindeki birkaç akil adam yüzde 53'ün endişesini kısmen paylaşıyor.
Yani durum sadece toplumsal barış açısından bile iyi gitmiyor...
Neden mi?
Şu birkaç endikatöre bakalım. Nedenleri kavrarız...
KANALTÜRK'ün başına gelenler, Emin Çölaşan'ın kovulması, medya sermayesinde yeni bir dizayna geçilme sürecinin başlaması, medya yöneticilerine veya medya patronlarına açılan telefonlar, sermaye çevrelerinin sessizliği, belli güç odaklarının artık susmayı tercih etmesi...
Ancak bence çok daha önemlisi AK PARTİ'nin emir komuta zinciri 23 Temmuz itibarıyla dağıldı.
AK PARTİ'nin, hocadan teslim aldığı en mühim miras bir cemaat anlayışı içinde yürüyen yapısıydı.
Lider Erdoğan'dı... Herkes onun ağzına bakarak pozisyon alırdı.
Gelinen noktada sanılanın aksine bu iktidar artık sadece Gül'le paylaşılmıyor.
Ortaya kolektif ama kontrolsüz bir zihniyet çıktı.
Yani AK PARTİ gibi bir yapı içinde artık "biz" var... En tepeden en aşağıya; dikey ve yatay karar mercilerine şu son dört yıl içinde yerleşen bazı kimseler artık meşrebine göre tutum ve davranışlar sergileyebiliyor...
O "biz"i oluşturan yapı il bazında, ilçe bazında muğlak bir söylem üzerinden "karar alıyor" veya bir şeyleri "dayatıyor". Bunun illa ki kötü niyetle yapılıyor olması gerekmiyor ama nihayetinde kafalarına göre bir normal oluşturup "gereğini", özellikle 23 Temmuz'dan itibaren, büyük bir özgüven içinde yapıyorlar.
Ancak Türkiye çok farklı sosyal dinamiklere sahip bir ülke.
İktidar el değiştiriyor. Bu vaziyetten ciddi endişe duyan bir kesim var.
Düne kadar "öteki"yi tanımlayan elitist yapının belli mekanizmaları vardı.
Şimdi , "öteki" alanı tanımlıyor.
Bugüne kadar kendisine "öteki" muamelesi yapanlara "artık sensin öteki" demeye başladı. Rahatsızlık burada...
Bu ilişki biçimini yapay bir ekonomik yapı destekliyor. Güç aldıkları yegane payanda çökerse ne olacak? Düşünmüyorlar.
Tuncay Özkan "yeni öteki" olarak adlandırılabilecek bu endişeli yığınlar adına çok mühim bir işe soyundu.
Bugün hiçbir siyasi parti liderinin konuşamadığı enerji, hırs, birikim ve vizyonla konuşuyor.
Kanaltürk'ün başlattığı bu hareketin çok ciddi sosyal ve siyasal bir karşılığı var.
İki günde 100 bin kişiyi aştılar. Tamamı adı sanıyla belli...
O nedenle de demokrasi açı