''KADİR İNANIR BİR TAHT BEN İSE BİR SANDALYEYİM''
Türkan Şoray ile Kadir İnanır'ın başrolleri paylaştığı “Dila Hanım”, bu kez televizyon izleyicisiyle buluşuyor.
1977’de Necati Cumalı’nın aynı adlı eserinden beyazperdeye
uyarlanan, Türkan Şoray ile Kadir İnanır’ın başrolleri paylaştığı
“Dila Hanım”, bu kez televizyon izleyicisiyle buluşuyor.
Türk sinemasının unutulmaz eserlerinden “Dila Hanım”ın dizi
versiyonunda, İnanır yerine Erkan Petekkaya, Şoray yerine Hatice
Şendil adı var.
Kocasını öldüren adamdan intikam almaya and içen Dila Hanım’ın, hiç
tanımadığı bu adamla tesadüfen tanışıp aşık olması ve aşkıyla
düşmanlığı arasında sıkışıp kalmasını konu alan dizinin ana
karakteri Petekkaya, ustalara saygıda kusur etmiyor: “Kadir İnanır
taht, ben sandalyeyim!”
Yeni diziniz hayırlı olsun. Ne zamandır “Dila Hanım”
çekimleri nedeniyle Adana’dasınız?
- Yaklaşık bir aydır buradayız. Çekimler 13 Ağustos’ta
başladı.
Set ortamı nasıl, İstanbul’u terk edip Adana’ya gelmek sizi
zorlamış olmalı...
- Setteki tek sıkıntı sıcaklık... Bilirsiniz, burası çok sıcak bir
şehirdir. Halkı bile sırf bu yüzden kaçıp gidiyor hatta. Ama onun
dışında her şey çok güzel... Ekipte neredeyse herkes birbirini
tanıyor zaten. Hep birlikte en iyisini yapmak için uğraşıyoruz.
Heyecan, keyif, stres, hepsi bir arada...
Hasret derdine de çözüm bulmuşsunuz zaten. Ailenizi
beraberinizde getirmişsiniz.
- Evet, evi toptan Adana’ya taşıdık. Eşim zaten burayı çok
seviyordu, sorun olmadı.
Doğru, zaten Adana’da bir geçmişiniz var.
- Evet, ben “Beyaz Gelincik”i çekerken de birlikte buradaydık.
Oğlum Cano buraya geldiğinde 9 aylıktı, 3,5 yaşındayken ayrıldık
Adana’dan.
AT BİNMEKTEN
KORKUYORUM
Çekimleri biraz izleme fırsatı buldum da, epey zorlu
sahneler varmış. At binme sahnelerinde nasılsınız
mesela?
- Sormayın, at binme sahnelerinden çok korkuyorum ben. Bir at
binmekten, bir de motosikletten korkarım zaten.
Sizi korkutan at mı yoksa düşüp yaralanmak mı?
- Düşmek... Bir de riske girmememiz gerekiyor. Bana bir şey olsa
dizi biter. Ya senaryoyu değiştirmek zorunda kalırlar ya da beni
(gülüyor)...
Ekibin belkemiğisiniz yani...
- Estağfurullah, öyle bir şey demek istemiyorum. Bu risk sadece ben
değil bütün oyuncu arkadaşlarımız için geçerli. Bir arkadaşımız
attan düştü, 15 gündür çekim yapamıyor mesela, set aksadı o
yüzden.
Hep bir kontrol halinde olmak zorundasınız anladığım
kadarıyla...
- Tabii, tatilde bile dikkat ediyoruz kendimize. Kayak yapmıyorum
sırf bu yüzden. Bir kaza geçirirsek, sahalardan kim bilir ne kadar
uzak kalırım.
ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ FRAGMANI KAPTANI
AĞLATTI
Siz “Dila Hanım”a başladınız ama hâlâ herkes “Öyle Bir
Geçer Zaman ki”nin Ali Kaptan’ı olarak anıyor adınızı. “Ali
Kaptan’ın dizisi başlıyor” dendiğini bile duydum. Nasıl
sileceksiniz akıllardan o karakteri?
- Gerçekten Ali Kaptan bir fenomen oldu. Bu da bana inanılmaz keyif
veriyor. Bir doktorun hastasının hayatını kurtardığında yaşadığı
haz gibi! Bizim de mesleğimizin zevki bu. O karakteri unutturma
meselesine gelince... Hele bu iş bir başlasın da... Zamanla herkes
“Dila Hanım”daki Rıza Bey’e de alışacaktır.
Bir de siz “Öyle Bir Geçer Zaman ki”yi zirvede bıraktınız.
Halkın hem diziye hem de Ali Kaptan’a ilgisi, sevgisi
inanılmaz...
- Kısmet... Oynadım ve bitti işte. Artık başka bir roldeyim
oynuyorum. Bütün emeğimi, alın terimi yeni işime harcıyorum. Tabii
şunu inkar edemem, “Öyle Bir Geçer Zaman ki” hayatımın mihenk
taşlarından biridir. Benim için çok önemli bir roldü. Zordu
da...
Ne açıdan zordu o rol?
- Bıçak sırtı bir karakterdi. Kaba kaçabilirdi, kötülüğün dozunu
kaçırabilirdim. O da hiç iyi olmazdı.
Siz Ali Kaptan’ı nasıl görüyordunuz?
- Ben ona kötü biri gözüyle bakmadım. Kişilik bozukluğu olan,
kişilik parçalanmaları yaşayan bir adamdı. Dediğim gibi hayatıma da
çok şey kattı. Meslek hayatımda yeri çok büyük ve önemlidir.
Dizi Ali Kaptan’sız nasıl olur dersiniz?
- Benim orada görevim bitti, başka bir maceraya atıldım. Ama ekip
aynı güzel çizgide devam edecek, ondan eminim. Ve ben de yeni
bölümleri zevkle takip edeceğim. Zaten yeni sezon fragmanını
izlerken gözlerim doldu.
Merak ediyorum, hiç “Ali Kapkan keşke ölmeseydi” diye
düşündüğünüz olmuyor mu?
- Yok... Benim o dizideki misyonum bitmişti. Buna rağmen orada
kalmam beni sıkıntıya sokardı. Mutsuz olursan bu durum ekrana
yansır. O zaman da seyirciyi üzersin. Sonuçta kendi kariyerini
tehlikeye atarsın. Senin için “başarısız” derler.
FİLMİ BİR KEZ İZLEMEM YETTİ
“Öyle Bir Geçer Zaman ki”den sonra bir süre dizi
çalışmalarına ara vereceğiniz söylenmişti.
- Yok, “Artık oynamayacağım” diye bir şey söylemedim. Sadece çok
yorulduğumu dile getirdim. Dönem dizisi çekmek çok güç bir iş
çünkü...
Peki, sizi “Dila Hanım”da oynamaya nasıl ikna
ettiler?
- “Dila Hanım” çok güzel bir iş. Senaryoyu o kadar sevdim ki, beni
ikna etmeleri için özel çaba göstermelerine gerek kalmadı. İnşallah
başarılı oluruz. Bir de bu çok büyük bir sorumluluk, herkes filmle
diziyi kıyaslamaya kalkacak.
Siz “Dila Hanım”ı kaç kez izlediniz?
- Bu sorunun geleceğini biliyordum. Açık söyleyeyim, bir kez...
Ruhunu görmem yetti, daha fazla izleyip etkilenmek istemedim.
Kadir İnanır’ın rolündesiniz. Bu sizi geriyor
mu?
- Kadir abi Türkiye’nin en iyi oyuncularından biri. Hayranıyım, çok
severim. Ama ortada kıyaslama getirecek bir durum yok. Şimdi taht
ve sandalyeyi kıyaslayamazsın ki! Biri taht, biri sandalye... Biz o
tahtların yanında anca sandalyeyiz yani.
KADİR ABİDEN TÜYOLAR ALDIM
Aynı karakteri canlandırdığınız için bu kıyaslama normal
aslında...
- Ona bakarsan bir tiyatro oyununu da dünyada bin farklı kişi
oynar. Sinirleniyorum, bozuluyorum! Dilin kemiği yok, herkes
birbirine pislik atıyor. Bu eleştiriyi kaldıramadığımdan değil.
Aksine eleştiriye her zaman açığım. Setten sonra ışıkçısından
çaycısına herkese “Nasıl oynadım” diye sorarım. Kötü de
diyebilirler, olabilir yani, bu normal bir şey. Ama eleştirinin de
bir dozu olmalı. Özellikle internet ortamında isteyen istediği
hakareti yapabiliyor.
Kadir İnanır ile konuştunuz mu?
- Evet, konuştum filme başlamadan önce. Fikrini aldım. Neye dikkat
etmem gerektiğini sordum. Uzun uzun anlattı, benim hiç fark
etmediğim detayları söyledi. Ustalık işte böyle bir şey.
Ne gibi tüyolar verdi?
- Söyleyemem, ikimizin arasında...
Son olarak... Sizi zayıflamış gördüm. Yeni rolün gereği
miydi bu?
- Evet, 6 kilo verdim. Ama dizi için değil. Yazın çok yüzdüm, onun
faydası oldu. Fazla kiloyu sevmem zaten.
HİÇBİR ZAMAN JÖN OLMADIM
Jön kavramı artık geçmişte mi kaldı sizce?
- Jön diye bir şey yok, ben inanmıyorum. Bu tanım bana fazla
magazinel geliyor. Sadece oyuncu diye bir şey vardır. Jön ne demek
yani... 50-60 yaşında da acayip oynarsın. Jön tanımı dediğin gibi
geçmişte kaldı. Günümüzde sadece iyi oyuncu, kötü oyuncu var.
Önemli olan da iyi oynamak, jön olmak değil.
Siz jön değilsiniz yani...
- Ben hiçbir zaman jön olmadım... Jönlük başka bir şey değil
mi?
Kendinize haksızlık etmiyor musunuz? Bu zaman kadar çok iyi
projelerde çok iyi işler çıkardınız...
- Senin düşündüğün tarzda jönün açılımına bakarsan doğru. Ama ben
jön tanımına senin gibi bakmıyorum. O tanım çok eskilerde kaldı.
Ayrıca kendimi hiçbir zaman jön olarak görmedim.
Büşra BOZOK AYTEK / HÜRRİYET