KADINLAR BEHZAT Ç'Yİ NEDEN SEVİYOR?
İtiraf edelim ki ‘maço' bir dizi Behzat Ç. Buna rağmen sağlam bir ‘AB grubu' seyirci kitlesi var.
Behzat Ç.’yi neden seviyoruz?
İtiraf edelim ki ‘maço’ bir dizi Behzat Ç. Buna rağmen sağlam bir ‘AB grubu’ seyirci kitlesi var. Hele kadınlar, Behzat’a hasta! Peki bunca argoya rağmen neden bu kadar tutuldu? Neden bu kaba, taşralı adamlar gönlümüzde yer etti?
“Televizyonun en delikanlı dizisi hangisi?” diye soracak olsanız, şüphesiz “Behzat Ç.-Bir Ankara Polisiyesi” yanıtını alırsınız. Pazar akşamlarının bir numaralı dizisi, geçen hafta ‘öpüşme sahnesi’ nedeniyle rekor kırdı. Bu yorum bence Türk izleyicisine düpedüz haksızlık. Zira 30’uncu bölümde, öyle bir aksiyon, gündeme gönderme ve şahane diyaloglar vardı ki reytingi, sadece kahramanımızın ‘French Kiss’inin zıplattığını hiç sanmıyorum!
Geç takibe aldığım ve yerli diziler arasındaki tartışmasız tek favorim olan Behzat Ç.’yi her seyredişimde şunu soruyorum: Erkekler tamam da kadınlar neden Behzat Ç.’nin hastası? Neredeyse her kadın arkadaşımın Behzat Ç.’ye bayılmasının tek sebebi, hırpani başkomiserin cool tipinden ibaret olamaz! Bir kere dizi, epey maço: Küfür ve argolar uçuşuyor, sürekli bip’leniyor... Her cümle “Gel la, git la” diye bitiyor... Öyle ki bazen “LAA! Yeter LA!” diye bağırasım geliyor. Dövüş, vurdu-kırdı, sorgulamalar da ‘Bromance’in (erkek romansı) vücuda gelmiş halini, erkekler kulübünün bir versiyonunu yansıtıyor Behzat Ç.
Kadınlar bayılıyor
Öyleyse nedir bu dizinin karakterlerini kadınlara bu kadar sevdiren? Her şeyden önce, gerçekçilikleri... Behzat Ç. sayesinde biz kadınlar, erkek dünyasının içine davetsiz misafir gibi dalmanın zevkini yaşıyoruz. Duygularını ifade etmekten aciz, kaba-saba, bazen şapşallaşan, kadınlar konusunda beceriksiz erkekler, bize hiç yabancı değil. Kaldı ki öküzlükleri bile sempatik gelebiliyor. Çünkü bu adamların ruhlarında dönen fırtınaları biliyoruz. Defolarına rağmen iyi, harbi adamlar olduklarından eminiz. İkincisi, maçoluklarına rağmen kadınları dışlamıyor, seviyorlar. Polis kahramanlarımız, bazen taşralı saflığıyla, bazen saygıyla karışık, genelde kadınlara mesafeli duruyor. Ama ‘yaratık’ veya ‘seks objesi‘ muamelesi çekmiyorlar. Pavyon kadınına da saygılı yaklaşmasını biliyorlar. Ofisteki tek dişi elemanı bazen ezmeye kalksalar da genelde koruyup kolluyorlar.
Akıcılık ve sahicilik
Kaldı ki kadın karakterler, az ama öz. Sözünü sakınmayan savcı hanım, akıllı genç polis memuresi, cici özgür genç kız, modern tesettürlü genç kadın gibi tiplemeler çok başarılı. Ayrıca muhafazakar, evinin kölesi bir anne kadar, “Höt” diyen bir müdire hanım da karşımıza çıkıveriyor. Tek tip bir kadın modeli sunmuyor, çok şükür.
Behzat Ç.’nin genel olarak bu kadar tutulmasının asıl nedeniyse, kaliteli çekimler ve iyi bir polisiyenin verdiği heyecandan ibaret değil... Diyaloglar çok doğal. Sanki senaryo yazılmamış da o anda yaşanmış kadar akıcı, sahici. Bu sahicilik, Harun’un müstakbel zevcesi türbanlı genç kadınla sahnelerinden kemirilirken kırıntıları dökülen galetaya, insomniyak başkomiserin saçının dağınıklığından mesai sonrası yuvarlanan biralara, dizinin her anında var.
Son bölümde gazeteci tutuklaması, intihar etmiş süsü verilen bir site yöneticisi emekli bir albay, gömülü silah kuşkusu, Emniyet’in içindeki gruplaşmalar ve Kemalist teyzenin “Ay bunlar da her yeri sardı” diye türbanlıya hakaret etmesi gibi güncel konular gayet zekice kotarılmıştı.
İşte bu nedenle, dizinin reytingini öpüşmeye bağlamak çok yüzeysel kalıyor. Ha o da sahici mi, sahici! Behzat Ç. hayranlarının tek bir dileği var: Umarız ünlendikçe temposu, doğallığı hiç bozulmaz, reklam bombardımanı yüzünden keyfimizin içine edilmez.
1 Mayıs kutlu olsun.
Mehveş Evin/Milliyet