KADININ FENDİ BU DEFA KADINI YENDİ!
Biri kocanızı elinizden almaya kalksa ne yapardınız? Geriye Kalan bu sorunun cevabını arıyor. Murat Tolga Şen'den haftanın filmleri&...
Denizlerde av yasağı kalktı, balıkçıların ağlarına bolca hamsi,
bizim gözlerimize de tam sekiz film takıldı bu hafta.
Korku filmlerinin son haftalardaki yoğunluğu Sır ve Ruh ile devam
ediyor. İkisi de ilgiyi hakeden yapımlar. Okullar açılacak diye
bunalıma giren çocuklarınızı mutlu etmek istiyorsanız Cesur’a bilet
alabilirsiniz ancak haftanın filmi 48. Antalya Uluslararası Altın
Portakal Film Festival’inden “en iyi yönetmen” ve “en iyi kadın
oyuncu” ödülleriyle dönen Geriye Kalan… Herkesi dram sandığı bu
film bence ince işlenmiş, etkileyici bir gerilim. Ayrıca Sex and
the City tadını özleyenler için Şimdi Gel de Gör Beni adında bir
film daha giriyor gösterime ancak gitmeye de, görmeye de çok
hevesli olmayın, neresinden baksanız silik bir yapım.
İşte iyisiyle, kötüsüyle haftanın filmleri!
Geriye Kalan / Dram / 101 dk
Yönetmen: Çigdem Vitrinel
Oyuncular: Erkan Bektas, Devin Özgür Cinar, Sebnem Hassanisoughi,
Burak Tamdogan
Özet: 7 yıldır evli olan Sevda’nın güzel ve düzenli dünyası kocası
Cezmi’nin kendisini aynı hastanede çalışan Zuhal’le aldattığını
fark etmesiyle sarsılır. Cezmi’yle olan evliliği Sevda’nın
hayattaki en büyük başarısıdır. Cezmi onun koruyucusu, güvencesi,
sosyal ve duygusal sığınağıdır. Yalnız kalmaktan, küçük kızını
babasız büyütmekten, evini ve gelecek hayallerini kaybetmekten
korkar. Öteki kadın Zuhal ise birkaç yıl önce kocasından ayrılmış,
10 yaşında hasta bir oğlan çocuğuyla yalnız kalmıştır. Bütün yalnız
kadınlar gibi yetersiz bir zaman ve enerjiyi çok fazla şey arasında
paylaştırmaya, ayakta durmaya çalışır. Cezmi, Zuhal’in endişeli ve
yorgun hayatına beklenmedik bir heyecan, özlediği bir cinsellik ve
erkeklerin sağlayabildiği türden bir güvenlik duygusu getirir.
Sevda annesinin de öğüdüyle, Cezmi’ye hiçbir şey sezdirmeden
evindeki saat gibi düzeni sürdürmeye devam ederken, aynı ev kadını
titizliğiyle Zuhal’in peşine takılır. Evine bile girmeyi başararak
onun günlük alışkanlıklarını, düzenini, saatlerini öğrenir. Her
geçen gün Cezmi’nin kendisini bu ilişkiye biraz daha kaptırışını
izler. Zuhal’in eski kocası Mustafa’nın, karısını yeniden kazanmak
için geri dönüşüyle üçlü arasındaki nazik denge tamamen alt üst
olacak ve şiddet yüklü bir sona sürükleneceklerdir.
Çiğdem Vitrinel’in filmini geçen yılın Altın Portakal’ında
ıskalamıştım. İzledikten sonra buna epey üzüldüm çünkü karşımda
hikayesi olan ve bunu derli-toplu anlatabilen bir film vardı.
Modern ilişkiler üzerine ilginç şeyler söylüyor Çiğdem
Vitrinel… Atıf Yılmaz’ın 80’lerde yaptığı sinemayı yıllar
sonra ileriye taşımak gibi bir amacı var sanki.
Tabi bir başyapıt değil bu ama harika oyunculuklara sahip sıradışı
bir sosyal gerilim. Gerçi işin gerilim kısmı, dramatik yapıyı öne
çıkarmak için yönetmen tarafından baskılanmış ama bu malzemeden bu
kadar.
Anlamadığım şeyler de var, mesela bir kadın yönetmenin filminde
bile ki senaryo da onun ve kardeşinin elinden çıkma, geleneksel
ahlakçı yapının kendini koruması bana epey ilginç geldi. Her şeyden
sonra “baştan çıkaran” kadının cezalandırılması ve kutsal aile
düzenin korunması biraz fazla geleneksel ve hatta erkek egemen
bakış açısı değil mi?
Ruh / The Pact / Korku / 89 dk
Yönetmen: Nicholas McCarthy
Oyuncular: Caity Lotz, Casper Van Dien, Agnes Bruckner, Mark
Steger, Haley Hudson, Kathleen Rose Perkins, Sam Ball, Anjini
Taneja Azhar, Bo Barrett, Dakota Bright
Özet: Nicole ve Annie, annelerinin vefatından sonra çocukluklarını
geçirdikleri eve döner. Evde kaldıkları gece kız kardeşler,
aralarında esrarlı bir varlık olduğunu hissederler. Rahatsız edici
rüyalar gören Annie, tuhaf sesler yüzünden gece yarısı irkilerek
yatağından kalkar. Annelerinin resminin yanında, tanımadıkları bir
kadının resmi vardır. Annelerinin geçmişinde gizli ve korkunç bir
gerçek olduğunu hissederler.
Yeni bir "tekinsiz ev" filmiyle karşı karşıyayız, yine hayaletler,
kurbanlar ve medyumlar göreceğiz ancak bu defa söz konusu olan
metruk ve gotik bir malikane değil, sıradan bir yaşamın sürdüğü
basit bir apartman dairesi...
Ruh, hakkında ne kadar az şey bilerek izlerseniz o kadar keyif
alacağınız filmlerden biri... Yönetmeni Nicholas McCarthy aslında
bir kısa filmci. Zaten filmin fikri de aynı adlı kısa filminden
geliyor.
Kısa filmi uzun çekmeye kalktığınızda yaşayacağınız en büyük sorun
yayılan zamana eldeki malzemeyi aynı seyir tatmini ile
yerleştirebilmek sanırım. McCarty, gizem ve merak unsurunu sonuna
dek (korku filmlerinin klasik bitiş numarasını saymazsak) devam
ettirebiliyor ancak filmi fazla diyalogsuz ve yavaş... Dehşet
sahnelerinin arasında seyirciyi ilgilendirmeyen, hikayeye yön
vermeyen o kadar çok şey oluyor ki. Özellikle Bill karakterinin
başına gelenler...
Filmin fikir değil ancak duygu bakımından en yakın benzeşi ise
Paranormal Activity... Ruh, korku filmi meraklıları için iyi bir
seçenek... Tüm kusurlarına rağmen etkileyici bir hikayesi var.
Oyunculuk her zaman ki Hollywood standartlarında... Yönetmenlik
anlamında da yetkin bir iş sayılabilir. Hele ki Türk sinemasının
tür adına ürettikleriyle kıyaslarsanız, karşınıza epey usta işi bir
film çıkacaktır.
Şimdi Gel De Gör Beni / Lola Versus / Komedi / 87
dk
Yönetmen: Daryl Wein
Oyuncular: Greta Gerwig, Joel Kinnaman, Zoe Lister Jones, Hamish
Linklater, Bill Pullman, Debra Winger, Maria Dizzia, Jonathan Sale,
Ebon Moss-Bachrach, Adriane Lenox
Özet: Lola, uzun süredir birlikte olduğu sevgilisi tarafından
düğünlerinden sadece üç hafta önce terk edilen 29 yaşında bir
kadındır. Yakın arkadaşları Henry ve Alice’in yardımıyla, Lola
30’larına yaklaşan bekar bir kadın olarak dünyadaki yerini bulmaya
çalışırken, bir dizi maceraya atılır.
Daryl Wein epey de bir aktörlük tecrübesi olan ve daha önce çektiği
Breaking Upwards’den de anlaşılacağı üzere bu “ayrılmış şehirli
genç insan” fikrini sömürmekten başka bir numarası olmayan bir
yönetmen… Bir şekilde Woody Allen’dan da etkilenmiş gibi duruyor
ama onun yönetmenliğinin yanına bile yaklaşamaz.
Filmin Lola dahil tüm karakterleri arazlarla dolu ve onların
karakterlerini belirleyen şey bunlar olmuş… Bu bencil
alışkanlıkları bir ayrıcalıkmış gibi taşıyorlar ancak hayat
tarafından ne zaman sınansalar hemen çöküveriyorlar. Sonrası
feryat, figan… Aşk, dostluk gibi kavramların bu insanların arasında
gerçek bir karşılığı yok. Yüceltilmiş ama içi boşaltılmış bir
şeyleri yaşıyorlar. Lola’nın aşk arayışındaki en önemli test aracı
ise seks yapmak. Aslında bu kadar irdelemek bile gereksiz, bir şey
aradığı ya da bir şeylere karşı mücadele falan verdiği yok. O
büyümemiş bir çocuk sadece… Eski önemini istiyor sadece. Epey
bencilce bir istek yani ve seyirci daha başından bunun farkına
varıyor. Bu da sinemanın gerekliliklerinden biri olan “özdeşleşme”
haline büyük darbe veriyor. “Sen kendi derdine yan” deyip salondan
koşarcasına çıkmak istiyorsunuz.
Sizi bilmem ama ben bu “Sex and the City” özentisi kurgu
karakterleri izlemekten hoşlanmıyorum. Şimdi Gel de Gör Beni gerçek
bir sinemasever için sadece vakit kaybı. Dramının ciddiye alınacak
bir tarafı olmadığını yazdım, komedisi de güldürmüyor. Bunun
üzerine bir de Dört Nikah Bir Cenaze’yi izlerseniz farkedeceksiniz
ki, Amerikalılar farklılaşalım derken sıkıcılaşıyor.
Lola Versus’un hikayesine karşı olmasanız bile iyi diyebileceğiniz,
sıkılmadan seyredebileceğiniz bir film yok ortada… Halbuki ne çok
umutlanmıştım. Daha girişte baş aşağı bakan Lola’nın gözlerinden
gördüğümüz o ters dönmüş okyanus planını izlerken. Yönetmen biz
farklı bir öykü anlatacağının işaretini veriyor sanmıştım. Ne
yanılmışım!
İnsanın kendini dünyanın merkezi sanması bir tür modern yaşam arazı
sanırım. Ama bu yüceltmemiz değil, aşmamız gereken bir sorun gibi
geliyor bana… Açıkçası o kadar iyi film vizyon şansı bulamazken
neden bizde ‘sinemada’ gösterildiğini de anlayamadım. Elbette artık
bir ülkeye dönüşmüş İstanbul’da bu filmi de çok sevecek insanlar
çıkacaktır.
Son uyarı: Bu kesinlikle bir ‘kadın’ filmi… Sözüm erkek sinema
izleyicilerine Sevgiliniz ya da eşiniz tarafından ayrılmakla tehdit
edilmedikçe uzak durun!
Cesur / Brave / 3 Boyutlu Animasyon / 100 dk
Yönetmen: Mark Andrews
Orijinal Seslendirme: Emma Thompson, Kelly Macdonald, Kevin McKidd,
Robbie Coltrane, Julie Walters, Billy Connolly, Craig Ferguson,
John Ratzenberger
Özet: Merida, Kral Fergus ve Kraliçe Elinor’un okçuluk konusunda
oldukça yetenekli ama bir kadar da deli fişek kızlarıdır. Kaderinin
kendi elinde olduğuna inan Merinda, ülkede yüzyıllardan beri gelen
bir geleneğe karşı çıkar. Lord MacGuffin, Lord Macintosh ve Lord
Dingwall bu yetenekli, kızıl saçlı kızdan hiç hoşlanmazlar ve
Merida’nın kararları krallık içerisindeki düzeni bozar. Bilge
Kadın’a başvurduğunda ise uğursuz bir dileğin onu beklediğini
öğrenir. Merinda ardı sıra gelen tehlikeli güçlerin farkına varır
ve daha fazla gecikmeden korkunç laneti ortadan kaldırmaya
çalışırken bir aynadan da gerçek cesaret ile yüzleşir...
Disney, Pixar ortaklığından yeni bir film Cesur ancak çok da
etkilendiğimi söyleyemem. Öncelikle Disney’in bayat bisküvi
tadındaki ahlakçı hikayeleri Pixar’ın tüm yaratıcılığını öldürmüş.
İskoç ezgileri, mitleri, ayıların postları, Merida’nın hayranlık
uyandıran saçları… bunlar çok güzel görünüyor ancak hepsi bu… Tabi
çocuklar sevecektir, korkmaz iseler şayet.
Sır / The Tall Man / Gizem, Gerilim / 106 dk
Yönetmen: Pascal Laugier
Oyuncular: Jessica Biel, Jodelle Ferland, Stephen McHattie, Jakob
Davies, William B. Davis, Samantha Ferris, Katherine Ramdeen, Kyle
Harrison Breitkopf, Teach Grant, Alicia Gray
Özet: Cold Rock kasabasına karanlık çökmüştür. Kasabadaki
çocuklar arkalarında ne bir delil ne de bir görgü tanığı
bırakmaksızın teker teker kaybolmaktadır. Fakat etrafta kulaktan
kulağa bir efsane yayılmaktadır; uzun boylu, dev gibi esrarengiz
bir adam ortaya çıkıp çocukları çgötürmektedir ve çocuklardan bir
daha haber alınamamaktadır. Fakat Julia’nın (Jessica Biel)
efsanelere ya da hurafelere ayırcak vakti yoktur. Duygusal anlamda
dağılmış, ekonomik anlamda çökmüş bir maden kasabasında hemşire
olan Julia’nın iş ve ev hayatı dışarıdan bakıldığında normal
gözükmektedir. Ta ki dehşet onun kapısını çalana kadar... Gecenin
bir yarısı duyduğu seslere uyanan Julia, oğlunun (Jakob Davies)
odasına doğru koşar ve yatağın boş olduğunu görür. İri yarı bir
siluet kucağında oğluyla merdivenlerden aşağıya inmektedir. Adamı
kovalamaya başlayan Julia’yı hiçbir güç durduramayacaktır ve
oğlunun hayatını kurtarmak için gözünü karartıp her türlü riski
alacaktır. Kararlı bir yapıdaki dedektif Lt. Dodd (Stephen
Mchattie) ve kasabanın şerifi (William B. Davis) bu bilmeceyi
çözmeye çalışacaktır: Bu esrarengiz adam kim? Çocuklara ne oluyor?
Cold Rock kasabası sakinleri umutsuzca araştırmalarına devam edecek
ve bu soruların cevaplarını öğrenecektir. Fakat buldukları
cevaplarla yer yerinden oynayacaktır.
Şaşırtmacalarla dolu epey ilginç bir gizem öyküsü anlatıyor Sır.
Filmin gidişatı hakkında hiçbir şey bilmeden izlemeniz keyif
almanız için şart, o yüzden fazlaca bir şey okumadan sinemanın
yolunu tutun. Türün meraklıları için şiddetle tavsiye edeceğim bir
film. Jessica Biel’ de hiç fena oynamıyor.
Bahse Var Mısın? / Lay the Favorite / Komedi / 94
dk
Yönetmen: Stephen Frears
Oyuncular: Bruce Willis, Catherine Zeta-Jones, Vince Vaughn,
Rebecca Hall, Joshua Jackson, Joel Murray, Laura Prepon, Frank
Grillo, John Carroll Lynch, Corbin Bernsen
Özet: Beth, Vegas’a gelir ve Las Vegas’ın en başarılı kumarbazı
Dink için çalışmaya başlar. Ancak yakınlaşmalarından şüphelenen
Dink’in karısı Tulip araya girer. Dink’ten ayrılan Beth, Rosie’nin
ekibine katılır. Erkek arkadaşı hapse girme tehlikesiyle karşı
karşıya kalınca Beth, her türlü riski göze alır, Tulip’e rağmen
Dink’le yeniden güçlerini birleştirir.
Elena / Dram / 109 dk
Yönetmen: Andrei Zvyagintsev
Oyuncular: Nadezhda Markina, Andrey Smirnov, Aleksey
Rozin
Özet: Dönüş ve Sürgün filmleriyle tanıdığımız Andrei Zvyagintsev
son filminde, önceki filmlerinde olduğu gibi, yine bir ailenin
yaşadığı olaylardan yola çıkarak usta işi bir hikaye anlatıyor.
Elena bakıma muhtaç, zengin ve yaşlı bir adamla evli olan bir
hemşiredir. Bir gün adam kalp krizi geçirir ve vasiyetini
hazırlamaya başlar. Elena, hazırlanan vasiyete dahil olmadığını ve
adamın tüm varlığının onu hiç sevmeyen kızına bırakıldığını
öğrenir. Bu olaylar üzerine Elena, önceki evliliğinden olan işsiz
oğlunun geleceği için umutsuzluk ve çaresizliğe kapılır. Zaman
zaman gerilim, zaman zaman kara film, zaman zaman ahlaki
çatışmalarla örülü olan “ELENA”, "Sophie’nin Seçimi" gibi bir karar
etrafında günümüz Rusya’sında ahlak ve fedakârlığı sorguluyor.
Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış Jüri Özel Ödülü, Asia
Pasific Screen Ödülleri’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu
ödüllerinin yanı sıra, Durban, Sevilla, Ghent, River Run gibi
festivallerden sayısız ödül alan filmin müziklerinde Philip Glass
imzası bulunuyor
Mutluluğa Boya Beni / Le Tableau / Animasyon / 76
dk
Yönetmen: Jean-François Laguionie
Özet: Bitmemiş bir resim üzerindeki bir şato ve çiçeklerle dolu bir
bahçedeyiz. Bu tabloda resmedilip renklendirilmiş Toupin’ler gücü
ele geçirmiştir. Toupin’ler, çizimleri yarım kalan Pafini’leri
devre dışı bırakmışlardır. Şimdi Ramo, Lola ve Plume düzeni yeniden
sağlamak ve arkadaşlarını kurtarmak için ressamı bulmak üzere
yollara düşecek, bir dolu macera yaşayacak, başka resimlere
gideceklerdir.