Jöleli Yiğit İçin ‘vermek Vakti!’

Habertürk TV’nin eski Genel Yayın Yönetmeni ve Habertürk Gazetesi’nin eski yazarı Yiğit Bulut’un adı, işsiz kaldıktan sonra birçok “önemli görev” için geçti.
Önce Başbakan’ın Başdanışmanı olduğu söylendi ama bu haber fos çıktı…
Sonra kuruluş çalışmaları süren bir haber kanalının başına geleceği iddia edildi; bu da gerçekleşmedi.
Ardından iktidara yakın bir başka medya grubunun başkanı olacağı dile getirildi… Tahmin edebileceğiniz gibi o da olmadı…
Aslında bu durum Yiğit Bulut için pek de yeni değildi:
Çünkü seçimlerden önce uzun bir süre AKP’den Milletvekili aday adayı olacağı konulmuş ama beklenen olmamıştı.

Yani gerçek olmasa bile birileri Yiğit Bulut’un PR’ını başarıyla yürütüyor, özellikle bazı internet siteleri onun “transfer” haberlerini yapmaya yetişemiyordu…
Ama tüm bunlar bile genç yöneticinin önünü açmaya yetmiyordu…
Sonunda; üç ay kadar önce evine çekildi Yiğit Bulut ve derin bir sessizliğe büründü…
O artık “işsiz bir gazeteci”ydi…
Bir zamanlar en sert muhalifken, neredeyse bir gecede “U” dönüşü ile bir numaralı yandaş olmuş, Başbakan’ı, bakanları defalarca programlarına çıkarmış, methiyeler düzmüştü…
Ama özellikle milletvekilliği aday adaylığı ile ilgili haberler, Başbakan’ın nezdinde güvenilirliğini sarsmıştı…
Yani artık ağzıyla kuş tutsa, kimseye yaranamaz hale gelmişti…
Hatta Habertürk’teki görevlerine son verilmesi bile; Başbakan’dan gelen “olumsuz işaretler”e bağlanıyordu…
Tam deyimiyle ortada kalmıştı Yiğit Bulut:
Hızlı muhalif dönemlerindeki arkadaşlarına göre “güvenilmez bir dönek”, sonradan girdiği “yandaş medya”dakilere göre ise “itibarı olmayan ve istenmeyen adam”dı…

Evinde oturduğu üç ay boyunca bu darboğazı aşmanın yollarını düşündü genç gazeteci… Ve kararını verdi:
Mesleğine dönmesinin tek koşulu vardı; o da başta Başbakan olmak üzere iktidar partisinin yetkililerinin güvenini yeniden kazanmak…
Bu yüzden AK Parti Gençlik Kolları’ndan gelen teklifi kabul etti ve güven tazeleme operasyonuna “taban”dan başlama kararı aldı.
Çok değil daha üç yıl öncesine kadar CHP örgütlerinin toplantılarına katılıp, AKP’yi eleştirirken; bundan böyle AK Parti toplantılarına katılıp CHP’yi yerden yere vuracaktı.

Ama egosu öylesine yüksekti ki, pazarlama konusunda asla taviz vermiyordu:
Hiçbir profesyonel karşılığı olmayan bu görevi bile bazı internet siteleri ondan ve PR’cı arkadaşlarından aldıkları gazla “Yiğit Bulut AK Parti’nin Konferans yüzü oldu” şeklinde haberleştirdiler…

İşin özünü anlattım:
İşsiz Yiğit Bulut’un, iktidarla güven tazelemesi gerekiyor ve AK Parti de ondan gelen yoğun salvolar karşısında böyle bir formül bulmuşa benziyor.
Eğer “parti neferi” gibi çalışıp emek verirse, elbette bunun karşılığını gazetecilikte ya da siyasette alacak…
Zaten o da bunu bildiği için, bu konuyla ilgili olarak attığı twitte, “Sessizlik bitiyor. Şimdi vermek vaktidir” başlığını kullandı…
Anlaşılan o ki; Yiğit Bulut bundan böyle Anadolu’yu karış karış gezerek AKP Gençlik Kolları’yla bir araya gelecek, yani kendi deyimiyle “verecek”, sonra ise “alma vakti”nin gelmesini bekleyecek…
***
Gazetecilik etiğinde “vermek, almak” gibi şeyler yoktur:
Çünkü gazeteci, sadece işini yapar ve karşılığında maaşını alır!
Vermeyle, almayla ilgilenmez…
Zaten bununla ilgilenmeye başladığında da artık gazetecilik yapamaz…
Yapsa bile, onun gazeteciliğinden kimseye bir hayır gelemez…
***
Daha önce de yazmıştım:
Yiğit Bulut’un meslek hayatı kitaplaştırılmalı ve bütün iletişim fakültelerinde zorunlu ders olarak okutulmalı…
Böylece geleceğin gazetecileri, “bir gazetecinin nasıl olmaması gerektiğini” canlı örnek üzerinden öğrenmeli.
Keşke bu dersi Yiğit Bulut’un kendisi verse…
En azından en iyi bildiği işi yapmış olur!

VAROL ERSOY