27 Mar 2011 09:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:10

''JAPONYA'DA DEĞİL AMA TÜRKİYE'DE NÜKLEER TEHLİKE VAR! AL SANA NÜKLEER TEHLİKE!''

Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, Japonya'da nükleer tehlikeye kapılmayan iki muhabirin Türkiye'de nasıl tehlike atlattıklarını yazdı!

Al sana nükleer!

Libya Mibya dalgasına bi türlü yazamamıştım, Suriye patlamadan aradan çıkarayım şunu bari.

*
Japonya 9’la sallandı, Star Haber’in şövalyeleri Turgut Erat ve şef kameramanımız Mustafa Şap, ilk uçakla uçtu. İzlemişsinizdir mutlaka, hazin tabloların yanı sıra, artçı depremleri bile canlı yayında aktardılar. Ve, ekranlara yansımayan çok enteresan bir hadiseye şahit oldular.
*
Gazze’ye Mavi Marmara’yı gönderen İnsani Yardım Vakfı, Tokyo Camisi’nde bağış topladı, bu bağışlarla bisküvi filan aldı, apar topar kamyonet kiraladı, tsunaminin vurduğu Sendai kentine doğru yola çıktı. Bizim çocuklar da oraya gidiyordu... Peş peşe otobana girdiler, ki, şak, polis durdurdu. Sendai’ye gitmek için özel izin kâğıtları gerekiyordu. Gösterdiler izin kâğıtlarını... Polis, bizimkilere “Gidebilirsiniz, buyrun geçin” dedi. Ancak, İnsani Yardım Vakfı gönüllülerine “Siz gidemezsiniz” dedi. Turgut baktı ki, kamyonete izin vermiyorlar, bastı frene, indi, gitti polisin yanına “Kardeşim, size yardım götürüyorlar, niye engelliyorsunuz?” diye sordu. Polis ne cevap verdi biliyor musunuz?
*
“Muayenesi yok!”
*
Evet... O imkânsızlıklar ortamında anca bulunan, alelacele kiralanan köhne kamyonetin muayene tarihi geçmişti, trafiğe çıkmasına bu yüzden izin vermiyordu polis.
*
9 şiddetinde sallanmış, okyanus memleketi yutmuş, üstüne nükleer santral patlamış, hâlâ, trafiğe çıkan araçların muayenesini kontrol ediyor... Çünkü, biliyor ki o Japon polis, doğal afete amenna ama, insani vurdumduymazlığa göz yumulması mümkün değildir. Biliyor ki, nükleer santral dahil, yaşadığımız faciaların birinci sebebi, gereğini yapmayan insandır.
*
Döndü Türkiye’ye Turgut’la Mustafa... “Gidin radyasyonunuzu ölçtürün” dedik. Çünkü, ahali burda suşi yemeyi bile kesmişken, telefonda yalvarmamıza rağmen, bizi dinlememiş, patlayan nükleer santralın burnunun dibine kadar girmişlerdi. (Bu mesleği yaptığım için kendimden iğrendiğim haftalardan biriydi, çünkü, Turgut’la Mustafa’yı oraya gönderirken, mesleğin gereğini yapacaklarını, böyle bi şeye kalkışacaklarını biliyordum aslında.)
*
Çok şükür, temiz çıktılar...
Ve, taaa Japonya’ya göndermemize rağmen, nükleer felaketle ilgili en müthiş haberi İstanbul’da yakaladılar.
*
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki Nükleer Tıp Merkezi’ne gittiler. Ki, İstanbul’daki en önemli
radyasyon ölçüm merkezlerinden biridir. Hasta kayıt odasında beklerken, bu manzarayı gördü Turgut, çıkardı cep telefonunu çekti, bana getirdi.
*
Semavere dokunmayın
Elektrik kaçırıyor...
*
Ha memlekete nükleer santral kurmuşsun.
Ha evine tüp bağlatmışsın yani!

Yılmaz ÖZDİL / HÜRRİYET