JAMES BOND BATMAN OLMAYA ÖZENİRSE!
Skyfall Daniel Craig'li Bond filmlerinin en iyisi ve serinin geri kalanından farklı bir hikayesi var. Yoksa Bond'u emekli mi ediyoruz?
Dört önemli filmle yeni bir vizyon haftasına merhaba diyoruz. Uzun
zamandır beklenen yeni 007 macerası Skyfall haftanın en göze gelen
yapımı... Bu defa serinin diğer filmlerinden farklı olarak, yorgun
ve intikam peşinde bir ajan öyküsü izleyeceğiz. Adana Altın Koza
Film Festivali’nde sürpriz bir şekilde "En İyi Film" ödülünü alan
politik sinema örneği Babamın Sesi’ de sınırlı sayıda (13) kopya
ile seyirci karşısına çıkıyor. Ülkemizde, festivallerde alınan
ödüller genelde gişeye yansımaz. Bu defa da bir sürpriz
beklemiyorum. Haftanın geri kalan iki filminden biri Özcan Deniz’in
yönettiği ve başrolünü üstlendiği Evim Sensin... Film mendil
ıslatan romantik bir Kore yapımının uyarlaması. Özellikle bayan
seyircilerin bu hafta tercih edeceği yapım olacaktır diye
düşünüyorum. Bu hafta çift olarak film izlemek zor. Erkekler
Bond’a, kadınlar Özcan Deniz’e... Ancak eşinizle, sevgilinizle
birlikte salona girecekseniz Hayalimdeki Aşk çok keyifli bir
alternatif.
Açıkçası bu hafta hepsi görülmesi gereken dört önemli film var,
biri mutlaka sizin için. Yolunuz sinemadan ayrı düşmesin, iyi
seyirler efendim.
Skyfall / Skyfall 007 / Aksiyon, Macera / 155
dk
Yönetmen: Sam Mendes
Oyuncular: Daniel Craig, Helen McCrory, Ralph Fiennes, Ben
Whishaw, Bérénice Marlohe, Javier Bardem, Naomie Harris, Judi
Dench, Tonia Sotiropoulou, Albert Finney, Ola Rapace
Filmi izleyebileceğiniz salonlar
Özet: MI6 ciddi bir saldırıya uğrar ve kurumun değerleri temelden
sarsılır. M’e karşı sadakat testinden geçen ajan James Bond kişisel
bedelleri ağır olsa da, tehdidi bulup her ne pahasına olursa olsun
yok etmelidir. Zira MI6’yı ciddi riske sürükleyen isim Silva adında
gözü kara, gizemli bir adamdır... Sinema tarihinin en uzun
soluklu aksiyon film serisi olan gizli ajan 007 James Bond’un nefes
kesen macerası bu sefer İngiltere, Rusya ve Türkiye ekseninde
Avrupa’yı merkezine alıyor. Serinin 23. filmi olan Skyfall’da
2000’li yılların son Bond’u olarak Daniel Craig’i izlerken ünlü
aktöre M rolünde seyircinin alıştığı üzere Judi Dench, Silva
rölünde Javier Bardem, hükümet görevlisi Mallory olarak Ralph
Fiennes, seksi Bond kadınları olarak ajan Eve rolünde Naomie Harris
ve Severine rolünde Bérénice Marlohe eşlik ediyor.
Murat Tolga Şen’in yorumu:
Dikkat: Okuyacağınız kritik
bazı sürpriz bozanlar (spoiler) içerir. Bundan hoşlanmayan
okurlarımızın önce filmi izlemesini tavsiye ederim.
Bu izlediğim kaçıncı James Bond macerası, belli değil!
Çocukluğumdan beri 007 numaralı gözüpek İngiliz ajanının
serüvenlerini izlemek için sinemanın yolunu tutuyorum. O zamandan
bu zamana her şey değişti. Düşmanlar, kadınlar, Bond’un kendisi…
Değişmeyen tek şey eşsiz İngiliz küstahlığı olsa gerek…
Skyfall, Bond filmlerinin sonuncusu ancak seyrettikten birkaç gün
sonra düşündüm de, zincire eklenmiş bir halkadan çok kendi içinde
kıymetlenen farklı bir macera seyrediyoruz/seyredeceğiz. Şimdiye
kadar hiçbir Bond macerası bu kadar kişisel bir intikam öyküsüne
dönüşecek şekilde yazılmamıştı. Uluslararası komploların İngiliz
çıkarları doğrultusundaki bozucusu ya da yön vericisiydi Bond.
Skyfall onun katıldığı değil, merkezinde olduğu bir serüven.
Bu defa dünyayı karıştıran İngiliz gizli istihbaratı MI6’nın
kendisi tehdit altında ve düşmanlar kurumun değerlerini sarsmayı
hedefliyor. Filmin kötü adamı da içlerinden biri, Bond’dan önceki
gözde ajan bile diyebiliriz. Egzotik diyarlarda geçen Bond
maceraları bu kez İngiltere’nin derdine düşüyor ama ajanlar “her
yer bizim memleket” dercesine Türkiye dahil dünyanın çeşitli
ülkelerinde fink atmayı ihmal etmiyorlar.
Son Bond macerasının ne kadar kişisel olduğundan bahsetmiştim,
şimdi bunu biraz açalım. Bu bölümdeki ezeli düşman Javier Bardem’in
canlandırdığı Silva… Aslında Bond’la dertleri aynı... Sistemin
onları işine geldiği gibi kullanıp sonra da fırlatıp atmasından
ikisi de rahatsız. Tabi Silva’nın hayal kırıklığı ve bu yüzden
öfkesi daha fazla… Bu yüzden ‘M’in peşine düşüyor ve önündeki tek
engel James Bond… Bond’u kendi yanına çekme çabası sonuç vermeyince
ikisini birden avlamaya karar veriyor ve kozlar finalde Bond’un
İskoçya’daki aile yadigârı malikanesinde paylaşılıyor.
Peki, biz buraya kadar ne görüyoruz. Silva’nın saç kesimi ve
gülüşüyle Joker’i ne kadar andırdığını ve terör yaratma
sebeplerinin aynılığını fark edeceksiniz mutlaka. Aynı Joker gibi,
terörü yaratırken kendisine adanmış kişilerle çalışıyor. Ruh hali
ve metodlarıyla, bir Bond ‘kötü adamı’ olmaktan çok Batman’dan
ödünç alınmış gibi duruyor. Haklı bir çıkış noktası olan zavallı
bir ruh… Son hesaplaşma vakti geldiğinde karşılaştıklarımız daha da
ilginç. Bond’un bir yetim olduğunu öğreniyoruz. Tıpkı Bruce Wayne
gibi kendine ait bir malikânesi var ve hatta Bruce’un sadık
yardımcısı, akıl hocası Alfred karakterinin bile bir muadili
mevcut; usta oyuncu Albert Finney’in canlandırdığı
Kincade…
Güzel ve şehvetli kadınların yer almadığı, bir tür ajan
eğlendiricisine dönüşmediği bir Bond filmi düşünülemez. Günümüzün
politik doğrusalcılığıyla düşünürsek, çok cinsiyetçi bir bakış
açısıdır bu… Son Bond filminde öyle olmadığını sanıyorsanız
yanılıyorsunuz, Daniel Craig’in canlandırdığı Bond’un kadınlarla
hiç arası yok. Sevişmeyi umursamıyor ama iyi beceriyor. Kadınların
ne düşündüğü de umurunda değil, Diğerleri gibi (Mesela Pierce
Brosnan) kompliman falan da yapmıyor, neredeyse aseksüel bir duruş
ama yeri geldiğinde bir damızlık olduğunu hatırlıyor, bize de
hatırlatıyor. Seviştikten sonra kadına ne olduğuysa umurunda bile
değil!
Bu aşırı esinlenme hali bir zayıflık gibi düşünülmesin. Türün
ustası olduğunu ispat eden Sam Mendes’in elinde son James Bond
filmi Skyfalll büyük bir gösteriye dönüşüyor. Geçmişteki kadar
dublör sekansının yer almadığı ama finalde yükselen hikayenin doğru
sinemalaştırılmasıyla kıymetlenen bir aksiyon. İzlerken bu kadar
ırkçı, cinsiyetçi ve umursamaz bir karakterle nasıl olup da
özdeşleşebildiğimi sordum kendime ama film kendi cevabını verdi; o
bir yetim!
Skyfall yılın en iyi seyirliklerinden biri olarak mutlaka sinemada
izlenmeyi hak ediyor. İyi seyirler…
Hayalimdeki Aşk / Ruby Sparks / Romantik, Komedi / 104
dk
Yönetmen: Jonathan Dayton, Valerie Faris
Oyuncular: Antonio Banderas, Paul Dano, Alia Shawkat, Zoe
Kazan, Chris Messina, Annette Bening, Aasif Mandvi, Steve
Coogan
Filmi izleyebileceğiniz salonlar
Özet: Calvin hızlı yükselen kariyerinde verimsizleşmeye başlamış,
ilhamını yitirmiş bir yazardır. Bu durumu ortadan kaldırmak için
kendine yeni bir hayal kurar ve seveceğini düşündüğü bir kadın
karakter yaratır. Karakterin adını da Ruby koyar. Ruby’i bir hafta
sonra kanlı canlı kanepede oturuyorken gören Calvin kelimelerinden
doğan ve karşısında nefes alan Ruby’i görünce ne yapacağını
şaşırır...
Murat Tolga Şen’in yorumu:
Tahminlerimin ötesinde çok keyifli bir film... Gözüktüğü kadar
hafif bir yapım değil, satır aralarında aşka dair güzel şeyler
söylüyor. İlle de sinemada izlemeniz gerekmez ama bence oraya kadar
gitmişken mutlaka şans verin.
Babamın Sesi / Dram / 88 dk
Yönetmen: Orhan Eskiköy, Zeynel Doğan
Oyuncular: Zeynel Doğan, Base Doğan, Gülizar
Doğan
Filmi izleyebileceğiniz salonlar
Özet: Basê Elbistan’da yalnız başına yaşar. Hayatındaki tek
beklentisi büyük oğlu Hasan’ın evine dönüp herkes gibi bir hayat
kurmasıdır. Eve gelen sessiz telefonların Hasan’dan geldiğine
inanmaktadır. Aynı günlerde Diyarbakır’da yaşayan küçük oğlu Mehmet
baba olacağının haberini alır. Yeni bir eve taşınır. Eşyaların
arasında babasına gönderilmek üzere kaydedilmiş annesinin ve kendi
çocukluk sesinin olduğu bir kaset bulur.
Mehmet babasının kaydettiği kasetleri bulmak ve annesini
Diyarbakır’da yaşamaya ikna etmek için Elbistan’a gider.Mehmet
annesini Hasan’dan başka bir şey düşünmez halde bulduğunda yavaş
yavaş onun dünyasına girmeye başlar. Base’nin yapmayı istediği
tamiratları; bahçe işlerini yapar. Bir yandan da babasının
gönderdiği kasetleri arar. Ancak Basê, geriye kalan kaset
olmadığını söyleyerek Mehmet’i kasetlerin varlığından uzaklaştırmak
istese de bunu başaramaz.Mehmet kasetleri ararken ailesiyle ilgili
bilmediklerini öğrenmeye başlayacaktır.
Murat Tolga Şen’in yorumu:
Son yıllarda tüm dünyada yükselen bir sinemasal trend var. Sinema
olma halini boşverip duyarlılık üreten, güçlü meselelere dokunmayı
tercih eden filmler izliyoruz. Bunun çok hoşuma gittiğini
söyleyemem. Aslolan görüntülerle hikaye anlatma çabası ise Babamın
Sesi bu açıdan sınıfta kalıyor. Tarkovsky’e saygı duruşu gösteren
filmlere de Nuri Bilge Ceylan’ın ilk zamanlarından bu yana epey
alıştık. Babamın Sesi Anadolu’nun sinema dilini kullanabilen
bir film değil... Bizim derdimiz ama bize ait olmayan bir duygusal
bakış açısı... Adana’ da, Gözetleme Kulesi gibi, kendisinden çok
daha iyi filmlerle yarışıp ödülü kazanması ise benim için hala
anlaşılamayan bir durum... Politik duyarlılığı olan seyirciler
mutlaka izlesin, sinemaya ’eğlenmek’ için gidenler ise uzak dursun.
(İkisi de suç değil)
Evim Sensin / Dram, Romantik
Yönetmen: Özcan Deniz
Oyuncular: Özcan Deniz, Fahriye Evcen, Sait Genay, Özay
Fecht, Levent Öktem, Güneş Hayat, Teoman Kumbaracıbaşı, Kayhan
Yıldızoğlu, Barış Yalçın, Volga Sorgu
Filmi izleyebileceğiniz salonlar
Özet: Kırılmış kalbinin yaralarını üzerinde taşıyan Leyla başından
geçen bir ayrılığın sonunda baba evine döner ve bir yanda kırılan
kalbini bir yanda otoriter babası Selim’le olan bağını onarmaya
başlar. Çocukluk evinin kapısından adımını attığında hayatının en
zor 4yilina girdiğinden habersizdir Leyla ile yolu
kesişinceye kadar yalnızca kendisi için yaşamış olan İskender,
yetimhanede büyümüş ve hayatı boyunca hiç evi olmamış bir adamdır.
Belki de meslek olarak başkalarına ev yapmayı seçmesi
bundandır.
Kazara yaşanan ilk bakışmanın üzerinden uzun bir zaman geçse de
filizlenen aşk hızla ilerler. Biri aşktan, biri yalnızlıktan
nasibini almış, dünyaları taban tabana zıt çiftimiz herşeye rağmen
aradıklarını birbirinde bulur. İskender, birine ait olma, yarını
planlama, bir kadının kocası olma duygularından oldukça uzak ve bu
kavramlara yabancıdır. Ama Leyla, kalbini iyileştiren adama bütün
bu karanlık noktalarından çıkacağı yeni bir dünya armağan
eder. İkisinin ozene bezene kurduğu dünyanın üstüne bir kabus
çökene kadar.Onun evi artık Leyla’dır.
Murat Tolga Şen’in yorumu:
Eleştirmenler burun kıvıracak ancak yeni bir Aşk Tesadüfleri Sever
vakasıyla karşı karşıya olabiliriz. Gişede patlamaması için hiç bir
sebep yok. Seyirci bu tür filmleri seviyor, bir duygusal açlığa
karşılık geliyor bu gibi işler... Uyarlama senaryo oldukça
başarılı, uyarlanmış olduğunu bilmemiz de bir dürüstlük örneği...
Genç seyircinin çok ilgisini çekecek bir yapım. Sonu gişede
umduğunu bulamayıp DVD’de patlayan İncir Reçeli gibi de olabilir.
İyice düşen bilet satışlarından dolayı salonlar bir can simidi
bekliyor. Kimbilir, belki de bu film...
twitter.com/murattolga