İYİ YAZAR NASIL OLUNUR?... SERDAR TURGUT BÜYÜK YAZAR OLARAK KİMİ ÖRNEK GÖSTERDİ?...
O bir şeylerle yazarsınız yazınızı hep. İster heyecan deyin ister tutku, buna ne derseniz deyin ben bir şeyler diyorum buna.
İYİ YAZAR OLMAK
Yazıyla yaşamını kazanmak, işin içinde olmayan insanlara daima kolay gelir. Mektup yazmayı beceren her insan kendisinin yazar olabileceğini zannettiğinden, yazı yazarak yaşayan insanlar hakkında `Ne var onların yaptıklarında; birkaç satır kalem oynatıp para kazanıyorlar, işte o kadar´ diye düşünebilir.
Tahmin edeceğinizden çok fazla sayıdadır bu tür insanlar ama onlar bile iyi yazarı içgüdüsüyle seçtiklerinin farkında değillerdir. Yazı yazmaya çalışan, bu mesleğe kendisini adamış olan çok sayıda insan vardır etrafta ve okuyucu, bazen bilinçli bazen bilinçsiz olarak bu yazarlar arasından bazılarını seçer, onlara doğru ellerinde olmadan çekilir.
Garip bir magnetizm söz konusudur bu durumda. Okuyucu neyin kendisini çekmekte olduğunu anlayamaz da. Üstelik bu çekimi sağlamakta her zaman tek bir neden söz konusu değildir. Bazen yazarın kurduğu tek bir cümle yeterli olabilir çekimi sağlamakta, bazen de yazarın tavrı, ideolojisi etkili olur.
İyi yazar, her çekim nedeninden kendinde bir parça bulundurmayı başarabilen insandır. Bu insanlardan ortalıkta fazla yok gayet tabii ki... Çok nadiren çıkar, o kimyayı içinde oluşturup tüm unsurları bir araya getirenler.
Yazarlık bir yaşam tarzıdır ve ileride iyi yazar olacak insan gençliğinin ilk aşamasında kendisini belli eder.
Ben Karl Marx´ın hayatını incelerken, genç Marx´ın kendisinin ilerideki büyük yazarlığı hakkında işaret verdiğini net olarak gördüm.
Henüz daha üniversitenin ilk yıllarında Karl Marx yazmaya çok meraklıymış. O dönemde menekşe renginde olan bir defteri varmış. Bunun içini sürekli yazıyla doldururmuş. (Defterin rengi neden menekşe bilmiyorum. Önyargılarımı tamamen devreye sokup buradan bir cinsel tercih analizine gitmemek için kendimi zor tutuyorum. Şu aralar ben Goebbels´i inceliyorum. Bu renkteki bir yazı defterinin Goebbels´e yakışacağına eminim. Çünkü bence o kesinlikle eşcinseldi ve üstelik Hitler ile de ilişkisi vardı. Bu öylesine ortaya atılıp da sonra unutulacak bir konu değil tabii ki... Hem Goebbels´in yeni yayınlanan anılarını okuyorum hem de ikincil kaynaklardan ikisi arasındaki ilişkileri irdeliyorum. Yakında bu mükemmel konu hakkında bir yazı mutlaka yazmayı planlıyorum).
Neyse; biz genç Marx´a dönelim. Marx ile babası arasında çok kaliteli, çok hoş bir ilişki olduğunu görüyorum ben. Babası, Marx´a `hayatta başarılı olmak istiyorsan şunu yaz, şöyle yaz´ diye durmadan tavsiyelerde bulunuyormuş. İlk önce şiirler yazıp etrafa göndermesini tavsiye etmiş. Karl Marx da bunu yapmış tabii ki... (2008 Türkiye´sinde yaşıyor olsaydı Karl Marx, eminim çok popüler bir genç adam olurdu. Çünkü bizde eline her kalem alabilen, arabesk türkü söylemeyi bilen her insan, kendisini şair sanıyor.Örneğin adam evlenme programına çıkıyor,-evet böyle bir program da var-kadınlara ya türkü söylüyor ya da göbek atıyor, hiçbirisini başaramazsa kendi yazdığı şiiri okuyor. Bu ortamda Karl Marx´ın büyük, hatta destansı bir şair olmaması için hiçbir neden bulunmuyor tabii ki...)
Neyse; babası Marx´a `şiir yaz´ tavsiyesinden sonra `düz yazı da yaz´ demiş ve menekşe renkli kitap bu sefer de denemelerle, romanlarla dolmaya başlamış.
Babası sonradan bir ekle