İYİ Kİ VARSINIZ YAHU! NEDİM SABAN KİMLERE, NEDEN TEŞEKKÜR ETTİ?
Tiyatro sanatçısı Nedim Saban, Birgün'deki köşesine Sabancı Üniversitesi Rektörü , Atatürk Kültür Merkezi, Suzan Sabancı'nın evi konularını taşıdı.
İYİ Kİ VARSINIZ
Nedim Saban
[email protected]
10 dakikada bir internetteki haber sitelerine, gazete portallarına
, sosyal medyaya, “umarım yeni bir ölüm haberi yoktur” diye bakan
biri, 2 saat bilgisayar başında oturarak , ne yazabilir?
Terör, bir milletin sadece moralini değil, konsantrasyonunu
da alt üst ediyor. Öte yandan abuk sabuk konuşan bir bakan,
saçmasapan yorum yapan bir milletvekili, gündem değiştirmek için
acilen muhafazakar söylemde bir slogan patlatan bir müftü, bir
vali, basına höt çeken bir içişleri bakanı filan
derken, hiçbir şeyde uzun süre yoğunlaşamıyor
insan.
Bugünkü yazımın dağınık düşüncelerden oluşması bu yüzdendir.,
affola!
Müşfik Kenter:
Arkasından pek çok övgü
yazıldı, daha ne kadar yazılsa azdır. Hayatlarında Kenter
Tiyatrosu’ndan adım atmamış olanların bile yadsıyamayacağı
bir ustaydı. Benim için sanatı ve yaşamıyla sadeliğin bir
simgesiydi. Şimdinin büyük ama çapraşık aktörlerinin aksine!
Her kuşaktan öğrencisi uğurladı onu. Ne büyük gurur Türk
Tiyatrosu’nun 50 yıllık bir dönemindeki büyük insanların, hatta
hocaların da hocası olmak…
Vasiyeti: “arkasından fazla konuşulmamasıymış”. O, çoğunlukla
sahnede rolünün içinde susmayı başaran nadir aktörlerdendi
çünkü! Tiyatroyu maymunlukla özdeşleştirme gayretine girilen
bu dönemde , sahnedeki karakterlere insan olma çağrısı yapacak
kadar cesurdu.
Vefalı dostu, eşi Kadriye Kenter, “Ağlamayın. Bu salonda çok
Müşfik var!” dediyse de, sadeliğin erdemsizlikle karıştırıldığı bir
çağda, hayatta kaç Müşfik Kenter kaldı merak ettim doğrusu.
Kemal:
Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı,
Kenter’in ölümü ile ilgili yaptığı açıklamanın bir kısmında
hocayı, belediyesinin memuru olarak tanımlamış. Sanırım
Bakırköy Belediye Tiyatrosu’na genel sanat yönetmeni olarak emek
veren bu insana kendi çapında vefa göstermeye çalışmış.
Memur olmak iyi hoş da,Müşfik Kenter için son kullanılacak sıfat
olmalı!
Bu gafını geri almasını beklerken ,Kenter Ailesi’ni ziyareti
sırasında da taçlandırılmış, hiç kimse kendisine ne büyük bir
yanlış yaptığını hatırlatma gereğini duymamış. Kötü niyetli
olmadığı açık ama ödenekli tiyatro sanatçılarına “benim memurum”
derse, o zaman AKP kanadı da, “kendi memurlarını” istedikleri
biçimde gütme ve sanatı kontrol etme hakkına sahip olduğunu
düşünür.
Kılıçdaroğlu, bu sözünü geri alana kadar Kemal’dir benim için
artık. Sıradan bir Kemal tabi! Sanatçının karşısında önünü
ilikleyen Mustafa Kemal değil.
Mustafa Sarıgül ve Ateş Ünal Erzen :
İki
politikacı da vefalı dost ve sorumlu insan olarak davrandı kanımca.
Sadece öldükten sonra değil, Müşfik Hoca yaşarken de! Bakırköy
Belediyesi, bir salonuna Müşfik Kenter Tiyatrosu adını vererek,
hocayı daha yaşarken ölümsüzleştirmişti. Sarıgül de
bölgesindeki Kenter Tiyatrosu binasına destek sağladı
Bu mirasa sahip çıkması sevindirici, umarım desteği artarak
sürer.
Ancak, cenazedeki konuşmasını anlamlandıramadım. “Buraya
korkmadan gelen ve son görevlerini sakınmadan yerine getirenlere
teşekkür ederim!” Ne demek? Nasıl yani?
Kartal’da 25 Alevi vatandaşımızın evi işaretlendi bu hafta,
şehitlerimizin sırtından Kürtlere karşı ürkünç bir nefret söylemi
yapılmakta . Sarıgül, Kenter’in cenazesini belki de bir
cemevi için hazırladığı konuşmayla karıştırdı? Ya da Kenter
Tiyatrosu’na, dünyanın en büyük aktörlerinden birini
uğurlamaya giden bizler, “yasak” bir şey filan mı
yapıyorduk? Ne? Nasıl yani?
Sabancı:
Önce Sabancı Üniversitesi Rektörü
Tosun Terzioğlu, “ilkokulda türban olabilir” dedi. Seçme hakkı
olmayan çocuklar için türbanı seçen Robert Kolej’li erkeklerden
biri olarak tarihe geçti… Basında sadece Zülfü Livaneli,
kendisini “eleştirme ” cesaretini gösterdi.Sabancı Grubu da konu
üzerine hiçbir yorum yapmadığı için, rektörün görüşlerinin sadece
kendisini bağlamayacağını tescillemiş oldu.
Bu hafta da Evrensel’de Üstün Akmen, Sabancı İmparatorluğu’na
dokundurmaktan ürkmeden , Suzan Sabancı Dinçer’in Ayvalık
malikanesini yazdı. Konu mahkemelik olmuş! Suzan Hanım,
tarihi manastırı kendi zevkine göre dayamış, döşemiş, belki
TEKNOSA’dan seçtiği bazı elektronik eşyalarla konforlu, modern bir
yuvaya dönüştürmüş. Eprimiş kararnameleri bahane
ederek Süryanilerin kutsal mekanı Mor Gabriel
Manastırı’nı geri alma telaşına düşen devlet, bakalım Ekim
ayındaki mahkemede Ayışığı Manastırı konusunda nasıl bir karar
alacak?
Hazır Sabancı ve devlet demişken… İyi, hoş, büyük
kahramanlık edip, Bakanlığa sponsor oldular. Atatürk Kültür
Merkezi’ni onarıyorlar. Kendilerine bizim de şükran borcumuzu
sunmamız için, şu aylardır gizlenen AKM protokolünü, biz
garibanlara da bir gösterseler be yahu?
Bir yandan ilkokul çocuklarının örtünmesini isteyen grup, öte
yandan Atatürk Kültürü’ne bu iyiliği niçin yapıyor? Bir
zamanlar İstanbul Avrupa Başkenti’yken, ajansta buharlaşan
paracıklar (milyon dolarlar) yüzünden tamamlanmayan bir
restorasyona bir özel kuruluşun bu denli sahiplenmesi çok göz
yaşartıcı gerçekten!
Kutlamak gerekiyor, kültür varlıklarına sahip çıkan sermaye
sahiplerimizi.
Kutlamak gerekiyor, sanatçıya sahip çıkan bakanları, muhalefet
liderlerini.
Kutlamak gerekiyor, eğitime sahip çıkan rektörleri.
Nerden geldiniz, nasıl geldiniz, kimsiniz, nesiniz meçhul ama iyi
ki varsınız yahu!