"İYİ Kİ TÜRK BASININDA YÖNETİCİ DEĞİLİM,YOKSA KATLİAM YAPARDIM VE KADROSUZLUKTAN SAYFALAR BAĞLANAMAZDI"DİYEN ÜNLÜ KÖŞE YAZARI KİM?..ÜNLÜ YAZARI KIZDIRAN NE OLDU?..
Gazetelerin kadınlar için çıktığını ileri sürdüğü eklerine kafayı takan ünlü köşe yazarı,"birtakım kadınlarla birtakım adamların sürekli yakalandıkları" ekleri paçavraya benzetti.
Akşam'ın Serdar Turgut ile birlikte yazılarında absürd konuları ele alan yılların radikal köşe yazarı Engin Ardıç'ın Türk medyasına isyanı devam ediyor.Ardıç bugünkü yazısında gazetelerin magazin eklerine veryansın etti.Yönetici olması halinde eklerde çalışanlara yönelik olarak "katliam" düşüncesini ortaya atan Ardıç'ın işte ilginç yazısı...
YAKALANDI
Gazetelerimizin ekleri kadınlar için çıkarlar. Sanki ana bölümleri başka bir cins için çıkarlarmış gibi...
Evet evet, bütün ekler kadınlar için çıkarlar. Kültür ve sanat ekleri de buna dahildir, "gayrımenkul" ekleri de.
Pazar ekleri, hafta içi eklerine göre "adeta üzerlerine daha bir entellektüel salça dökülmüş" görünürler ama arada olsa olsa diploma farkı vardır, hafta içi ilkokul mezunu, hafta sonu ortaokul mezunu kadınlara... Hani akşamları umuma, gündüzleri de bayanlara içkisiz gazino matinesi gibi...
Bu eklere yansıyan evrende, seçimle geçimle ilgisi olmayan bambaşka bir dünya, bambaşka bir Türkiye vardır.
Bu evrenin temel felsefesi, her ne pahasına olursa olsun, gerekirse ölümüne zayıflamak ve medya orospularını kendine örnek almak şeklinde özetlenebilir. Yerli orospu sayısı bütün geliştirme ve arttırma çabalarına rağmen yetersiz kalınca da Paris Hilton gibi dönemin gözde yabancı orospularına başvurulur. Ayrıca dolgu maddesi niyetine de, yemek tarifleri, kozmetik ürünleri, avantadan kalınan otellerin, yenilen yemeklerin ve içilen içkilerin reklamları falan bulunur. Bunlara, kelek televizyon programlarının tanıtımını ve dandik şarkıcıların konser duyurularını da ekleyiniz.
Azıcık daha okumuşları, hani hiç olmazsa "lise falan" bitirmişleri için de, Amerikan zırvaları, örneğin The Secret tarzı zevzeklikler kullanılır, zoka niyetine... Birçok kötü Türk yazarı da bu pazardan paylarını alırlar, ne ki pazarın "semt pazarından" farkı yoktur. Orada patates, sabun, kırlent satılır, burada yazılı metin.
Genellikle fare ölüsü tutar gibi bir ucundan tutup kapının önüne atarım ama ara sıra "vazife icabı" okumak zorunda da kalırım onları.
Hayır, "göt göbek" de gösterirler ama o bir "yan yarar" sayılır ancak. Asıl tüketici kadındır.
Çünkü bitmek tükenmek bilmeyen birleşme ve ayrılma dedikoduları da, "düzeyli birliktelik" denilen çiftleşme haberleri de erkeği ilgilendirmez.
Ben bu paçavraların en çok "yakalandı muhabbetini" severim.
Bu eklerde, ve de daha kaymak kâğıtlara basılan benzer zırvalarda, birtakım kadınlarla birtakım adamlar sürekli yakalanırlar.
Elbette "acar muhabirimizin objektifine yakalandı" denilmek istenmektedir ama, okuyucunun iyice çarpık beyinlisi için de "ahlak zabıtasına yakalandı" çağrışımı yaratabilecek bir açık kapı bırakılmaktadır tabii.
Hani çaktırmadan "iş üstünde yakalandı" fikri de aşılanmaktadır ama zavallı kadıncağızın mayosunu giyip havluya uzanıp güneşlenmekten başka bir kusuru da yoktur.
Ağır vakalarda, kimisi bir adamla alt tarafı öpüşürken yakalanır, kimisi de adamla arasında bir metre uzaklık bulunduğu halde... "Duhul vaki olmuş" durumda birilerini yakalayabilen acar muhabiri matbuat anaları henüz doğurmamışlardır.
Bu hanımların bazıları da "selülitleriyle" yakalanırlar. Türk magazin basınına selülitle yakalanmak, Türk güvenlik kuvvetlerine bir yere bomba koyarken yakalanmaktan daha kötüdür.
Bikiniyle yakalanmayacaksın, selülitin görünür. Tek parça mayoyla da yakalanmayacaksın, sel