İstinaf Mahkemesi Kararı Onaylarsa!.. İmamoğlu İçin “Her Şeyin Sonu” mu Olur?..
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, İmamoğlu’nun istinafta bekleyen dosyasını ve herhangi bir karar sonrası neler olabileceğini tartıştı…
Efendim; şu sıralar Türkiye siyaset gündeminin en önemli maddelerinden birini Ekrem İmamoğlu’nun “İstinaf Mahkemesi” nde bekleyen dava dosyası oluşturuyor. Daha önce verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve 4 yıl süreyle siyaset yasağı kararının netleşmesi bekleniyor. Bu durum ister istemez başta İmamoğlu’nun kendisi olmak üzere, CHP’de ve toplumda belli bir tedirginlik yaratmış durumda. Bunun sonucunda ne olacak? Siyaset yeni bir tartışmaya mı kilitlenecek yahut kimilerinin umduğu gibi yeni bir “Kaos” a mı kapı aralayacak? Her ne olursa olsun yakın dönem Türkiye gündemini hayli meşgul edeceği kesin…
Demoklesin Kılıcı Sallanıp Duruyor!..
Elbette ki büyük görevler, büyük iddialar büyük sıkıntıları, riskleri de beraberinde getirir. Zaten “Demoklesin Kılıcı” deyimi de esasta bu anlama geliyor. Eğer bu durum bir gerçekse şu sıralar en çok İmamoğlu için geçerli olmalı. İmamoğlu daha ilk başkanlığından beri bu tip sorunlarla boğuşup durdu. Başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Bu “Talihsizlik” halen de sürüyor. ( Bu arada 2 Ekim’de İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemine ait, 3 yıldan 7 yıla kadar hapisle yargılandığı başka bir dava daha olduğunu hatırlatırım.) Birdenbire ortaya çıkan “Proje çocuk” suçlamasını ya da “Diploma” tartışmalarını saymıyorum bile. Bakalım nereye kadar?..
Hadi az daha acı konuşalım. Yaşanan dava birazda İmamoğlu’nun dili belası yüzünden. Bazen düşünmeden konuşuyor ve davranıyor. Bu tavrı başına belalar açıyor ama öfkesini frenleyemiyor. Ben Trabzonlu hemşerimin hissiyatını anlıyorum ama siyaset bu o anlamaz. Fırsat kollar. Açık bekler. Oralara, zaaflarına yüklenilir. (Hatta muhtemelen “Psikolojik profili” çıkartılmıştır. Danışmanları bu gibi durumlardan çakarlar mı bilmem!) Misal, seni kışkırtırlar, cevap vermeye kalkarsın. Artık o noktadan sonra sen bu cezaya sebep olan “Ahmak” lafına dair “Ben YSK’ya değil Süleyman Soylu’ya cevap verdim” desen bile kimse dinlemez. Ondan sonra geçmiş olsun. Kişisel muhabbetlerde delikanlı raconu iyidir ama sen artık toplum önünde, her hareketi, lafı izlenen birisin be kardeşim. Burada sarf edeceğin bir söz başına belalar açabilir, geleceğine takoz olabilir. Anlasana birader!..
Ateş Olmayan Yerden Duman Çıkar mı?..
Herkes doğal olarak “Ceza onanacak mı onanmayacak mı?”, “yasak gelecek mi gelmeyecek mi” yi soruyor. Bu aşamada normaldir. O kadar ki “Cezanın zaten onandığını, fakat açıklanmadığını” ileri sürenler bile oldu. Zaten bu tartışmalar birazda o yüzden koptu. (Öyle ki İmamoğlu’da en son bundan şikayet ediyordu: “Sabah birisi arıyor, haber veriyor 'Bugün karar veriyorlar.' Hadi bakalım, altı saat sonra bütün Türkiye bunu konuşuyor.” Dedikodu da olabilir yönlendirme amaçlı kasıtlı “Sızdırma” da olabilir. Lakin öyle veya böyle bir karar eninde sonunda verilecek. Hani “Şüyuu vukuundan beter” denir ya. Bu dava da öyle oldu. Biran önce karar verilse iyi olur. Toplumu geriyor ve yıpratıyor…
Bilemiyorum. Ben böyle söylentilerin boşuna çıkmayacağına inanırım çoğunlukla. (Örneğin konumuza kel alaka gibi dursa da medya kuruluşlarında bazı dönemler “tenkisat olacağı” söylentileri çıkardı. Sonra fazla zaman geçmeden hakikaten tenkisat olurdu.) Ancak siyaset başka bir kulvar. Burada bin bir türlü entrika, psikolojik hile, yanıltıcı haber, mesnetsiz şayialar yayılabilir. Hepsi de çeşitli psikolojik “Operasyonel” amaçlar taşıyabilir. Rakibi şaşırtma, siyasi konjonktürü etkileme, erken karar aldırma, birbirine kırdırma, paniğe verme, yanlış karara sürükleme, bazı şeyleri kabul ettirme, vb gibi amaçlar taşıyabilir. Bunları yayan odaklar bazen “dışarıdan” bazen de kendi “içleri” nden olabilir. Hemen fark edilmesi biraz güçtür.
Herşeyin Sonu mu?
Neyse, eninde sonunda bir karar verilecek. Ancak asıl soru “Ceza onanırsa ne olur?” olmalı herhalde. Bu her şeyin sonu mu olur yoksa süreçte yeni bir aşama mı? Öncelikle bu her şeyin sonu değil diyeyim. İstinaf kararı onasa bile bunun temyizi ve Yargıtay aşaması var. Bunu kimi yürekleri rahatlatmak için söylemiyorum. Sadece bunun esasında siyasi bir olay olduğunu, son tahlilde siyasi şartların belirleyici olacağını kast ediyorum.
Bana kalırsa açıkça ilan etmediği adaylık ısrarı ve niyetinden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Geri adım atması bekleniyor. Şimdilik sıkıştırma, yıldırma, korkacağını hiç zannetmiyorum ama korkutma politikası izleniyor. Bunu Hükümet - AK parti içinde isteyenler kadar CHP içinde de isteyenler olabilir. Hatta bazı noktalarda işbirliği yapmaları bile muhtemeldir. O süre zarfında gelişmelere bağlı olarak durumlar değişebilir. Çıkmadık candan ümit kesilmez!..
Bu Durumda CHP Ne Yapacak?
Ancak en olumsuzundan düşünelim. Diyelim ki ceza onandı. CHP ne yapacak? İmamoğlu’na sahip çıkacak mı? İlk tepkilere bakılırsa sahip çıkacak. Zaten çıkmaması düşünülemez. Ancak bu konuda tereddütlü düşünenlerde var. Bilhassa CHP içi çelişkilerden dolayı, İmamoğlu’nun yasaklı hale gelmesinin başkalarının önünü açacağını düşünenler var. Şeklen sahiplenenlerde aslında “gizliden kuyusunu kazıyor olabilir” diye de düşünenler var.) Bunun akla getirilmesi bile siyasetin ne kadar “Vefasız” hatta olduğunu gösteriyor.
Tabii tam tersini söyleyenlerde var. Bunu İmamoğlu’nu “Kahraman yapmak” (“İkinci Erdoğan” olarak!) ya da cumhurbaşkanlığı adaylığını erkenden açıklaması için yapıldığını öne sürenlerde mevcut. Şayet CHP İmamoğlu’na yeter ölçüde ve şevkle sahip çıkmaması durumunda ise CHP ayrıca yıpranacaktır. Büyük ayıptır. Bu ise İmamoğlu’nun yerine kim aday gösterilirse gösterilsin (Herkes Mansur Yavaş diyor ama çatışkıda aradan Özgür Özel’de fırlayabilir!) onun prestijini sarsacaktır. O zaman CHP’deki “Örtülü saflaşma” ya da “gizli bölünme” aleniyet kazanabilir. (“Daha ne kazanacak” da denebilir tabii!) Bu ise CHP’nin kendini çelmeleyip, AK parti adayının şansını arttıran bir faktöre dönüşebilir. Kim bilir belki de bütün bu durumlar onun için yaşanıyordur!..
Uyarımı Yapmış Olayım!..
Bu arada mayına basmamak gereken bir alan daha var. O açıdan ben uyarımı yapmış olayım. Uluslararası ve ülkedeki kimi odaklar -hatta bunların AK parti ve CHP içinde de uzantıları vardır- İmamoğlu’na gelecek yasak üzerinden ülkede sokağa bel bağlayan “Kaotik durumlar” ya da “Gezivari olaylar” umabilir veya tasarlayabilirler. Nitekim Eski AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner’de durumun farkında olmalı ki "Yargı marifetiyle siyasetin dizaynı ne kadar yanlış ise siyasetçinin önünün kesilmeye çalışılması da kabul edilebilir değildir.” diyerek durumu yumuşatmaya ve önünü kesmeye çalışıyor bana kalırsa. Umarım iktidar cenahındakiler bu kadar kafayı kırmış ve düşüncesiz değillerdir…
Öyle ki geçen bir baktım televizyonun birinde fazla heyecanlı adamın biri –ufak at da civcivler yesin türünde- İmamoğlu’na ceza gelirse “Saraya bir milyon kişi yürür, şöyle olur, böyle olur” diye atıp tutup, gaz veriyor. Güldüm tabii ki. Nitekim CHP’lilerin kendi toplantılarının sonucunda “Ekrem Bey’e bir siyasi yasak verilmesi, toplumsal bir infiale sebebiyet verir. O yüzden siyasi bir kararla, siyasi olarak mücadele etmek gerekir” denmiş. Yani onlarda işin farkında. O yüzden buna prim verecek tavırlardan kaçınmak gerek.
Fakat İmamoğlu gene yaşadıklarından ders almamış olacak ki “Onun için ben diyorum ki hodri meydan. Ceza mı keseceksiniz, buyurun kesin. Size söz, bu millet ayağa kalkar, bu millet size Yargıtay karar verene kadar o süreyi göstermez, evinize yollar. Bu kadar net." demiş. Bu laflara hiç gerek yok. Gene öfkeyle kalkıp zararla oturabilir. İktidar bu seferde “Bakın, milleti aleyhimize kışkırtıyor” diyebilir. Kendini zora sokmadan sakin olmayı öğrenmesi gerekiyor…
Peki Ne Olacak?..
En son olarak tahminimi sorarsanız; bence bu “Demoklesin Kılıcı” oyununun biraz daha sürmesi gerekiyor. Bazı hususlar biraz daha netleşmeli, pişmeli. Bu kart elde tutulmalı. Ancak “İstinaf”ta bekleyende daha fazla bekletilemez. Karar muhtemelen önümüzdeki yakın süreçte çıkacaktır. Ve bu İmamoğlu’nun cezasının onanması yönünde olabilir. Ancak her ne olursa olsun, Yargıtay aşamasında kararın bozulabileceğini zannediyorum. (Yanılabilirim o başka) Fazladan bir izahım yok.
Şimdilik sezilerim bu yönde diyelim!.. Bugünlük bu kadar…
27. 09. 2024.