13 Oca 2011 08:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:57

"İSTER MİSİNİZ BU GECE PADİŞAHLARIN İFFETİNİ ANLATAN İBRETLİK BİR BİLDİRİ DİNLEYELİM!!

RTÜK'ün “Muhteşem Yüzyıl, tarihe mal olmuş bir şahsiyetin mahremiyetini ihlal etti” diye ceza kesmesi her açıdan ibretlik.

Dikkat! Yayın kesilebilir!

RTÜK’ün “Muhteşem Yüzyıl, tarihe mal olmuş bir şahsiyetin mahremiyetini ihlal etti” diye ceza kesmesi her açıdan ibretlik...
Sanatçının ifade özgürlüğünü daraltması açısından da...
Devletin müdahale sınırlarını genişletmesi açısından da...
Tepkinin sansür getirdiğini göstermesi açısından da...
“Dizi, milli ve manevi değerlere aykırı” imiş.
Hiçbir karar, bu kadar muğlak bir kavrama dayandırılamaz.
RTÜK üyelerinin bile farklı “değer” yargısı olduğu, RTÜK üyesi Hülya Alp’in muhalefet şerhinden belli...
Alp, aynı diziyi izleyince “Kanuni’nin duygulu, sanatçı ruhlu, demokrat ve âşık” bir kişilik olduğu algısına varmış.
Şimdi kimin “değer”ini esas alacağız?

* * *
Mevzuattaki muğlaklık daha tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Bakın, geçen hafta bir yasa maddesi, sessizce geçti Meclis’ten... Medya ilgilenmedi. Oysa sadece bizim için değil, izleyicinin bilgi alma hakkı için de hayati önemdeydi. O madde, dünkü cezayı kesen RTÜK’e “kriz halinde” yayın durdurma yetkisi verdi.
Yasa diyor ki:
“Milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda...”
Burada es verelim:
Diyelim 1 Mayıs’ta işçiler yasağa rağmen yürümek istiyor; “kamu düzeni” bozulmaz mı?
Diyelim bazı öğrenciler Başbakan’ı protesto ediyor; diğerleri tahrik olmaz mı?
İşte bu tür durumlarda...
“...Başbakan veya görevlendireceği Bakan, geçici yayın yasağı getirebilir.”

* * *
İngiltere’de ancak “savaş halinde” kullanılan bir yetki bu... Bizde 16 yıldır var. Çiller mirası... Daha çok “Demokles’in kılıcı” işlevi görüyor. O yetkiye atıf yapan “bir telefon” yetiyor.
Gerçekten açılım isteyen bir iktidar, RTÜK yasasını, hem de “ifade ve haber alma özgürlüğü sağlama” hedefiyle yenilerken, bu yetkiyi daraltmalıydı değil mi?
Tersine, yasaya şu hüküm eklendi:
“Ayrıca gecikmesinde sakınca bulunan haller ile toplumu infiale sevk edecek yayınların yapılması durumunda, Üst Kurul’ca yayının geçici olarak durdurulmasına karar verilebilir.”

* * *
Bizim ne kadar kolay “infial”e sevk olduğumuz malum:
Diziyi beğenmeyiz, infiale kapılırız.
Süt reklamında inek memesi görünce tahrik olup telefona sarılırız.
Şehit haberine, “PKK’yı güçlü gösteriyor” diye kızarız.
Biz bu psikolojideyken, iktidar medyaya uluorta ayar vermeyi âdet edinmişken, TV’ler, gazeteler Maliye’yle sıkıştırılırken, hükümetin kontrolündeki bir kurula “İstediğin anda yayını durdurabilirsin” diyor yasa... Hem de seçime giden bir ülkede...
“Durdurma kararına karşı yayıncı iptal davası açabilir”miş. “Danıştay, 48 saat içinde karar verir”miş.
Düşünün, 1 Mayıs’ta Taksim’de işçiler coplanıyor; o an RTÜK kararıyla yayın kesiliyor. Kararın haksızlığı 48 saat sonra anlaşılıyor. Yayına 2 gün sonra mı devam edilecek?
Demokratik bir ülkede yargı kararı olmadan yayın durdurulamaz.
Durduruyorsa “olağanüstü hal”deyiz demektir.

* * *
Hoş bir ayrıntıyla bitireyim:
“TV’ler hükümetin genel ahlakla ilgili bildirilerini yayınlamakla yükümlüdür” diyor yasa...
İster misiniz bu gece TV’de, padişahların iffetini anlatan şöyle ibretlik bir genel ahlak bildirisi dinleyelim.


Can DÜNDAR / MİLLİYET