5) DYP liderliğine kendi yerine Çiller seçildiğinde: “Leylek yılanı nasıl avlar bilir misiniz? Leylek havada uçarken bir yılan gördü mü hemen üzerine atılmaz. Bulunduğu yerden daha yükseğe çıkar. Çıkabileceği en yüksek noktaya geldikten sonra birden yılanın üzerine pike yapar. Yılanı belinden kaptığı gibi tekrar eski yüksekliğe çıkıp yılanı aşağı atar. Bu kadar yüksekten düşen yılanın beli kırılır, hayvan ölür. Leylek ölen yılanı alır, yesinler diye yavrularına götürür. Ama bu her zaman böyle olmaz, leylek bazen üşengeçlik eder, yılanı yeterli yüksekliğe çıkmadan yere bırakır. Bu durumda yılan sadece bayılır. Yılanı öldü zanneden leylek, hayvanı alıp yuvasına götürür, ‘alın yiyin’ diye yavrularına bırakır. Ana leylek yuvadan ayrılınca da, yılan yavru leylekleri yer.”
6) Asker, habire siyasetçilerle kriz çıkardığında: “Bir profesör aslanla kuzunun aynı kafeste yaşayabileceğini iddia etmiş. ‘Yapamazsın’ demişler. ‘Deneyeyim görün’ demiş. Hayvanat bahçesinde denemeye başlamış. İtiraz edenler bir hafta sonra gelmiş, bakmışlar ki, kuzuyla aslan aynı kafeste... ‘Bunu nasıl yaptın?’ diye şaşkınlıkla profesöre sormuşlar. O da cevap vermiş: Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz.”
7) Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda: “Adamın biri derdi için büyücüye gitmiş. Büyücü muskasını yazmış, adama vermiş ve bir de öğütte bulunmuş: ‘Şimdi bu muskayı al, boynuna as ve bir de sakın dişi tavşanı aklına getirme. Derdin iyileşecek’ demiş. Adam başını sallamış, ‘Bu büyü tutmaz’ demiş. ‘Neden?’ diye sormuş büyücü... ‘Sen şimdi böyle söyledin ya, artık dişi tavşan hiç aklımdan çıkmaz.’...”