29 Tem 2011 08:35
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:37
İŞTE FEHMİ KORU'NUN ZAMAN'DAN AYRILIK YAZISI! AYRILMAK ZOR VEDA ETMEK DAHA ZOR!..
Zaman gazetesi yazarı Fehmi Koru'nun ayrılığı ile ilgili bilgileri Medyaradar olarak adım adım bildirmiştik. İşte şimdide Koru'nun kendi ağzından ayrılık hikaysini veriyoruz.
Akıllarda çeşitli sorulur bırakarak ani bir kararla Zaman gazetesiyle yollarını yeniden ayıran gazeteci-yazar Fehmi Koru bugünkü köşesinde son yazısıyla Zaman okurlarının karşısına çıktı.
İşte Koru’nun bugünkü son köşe yazısı...
Ayrılmak zor da veda etmek daha zor...
’Zaman’ benim kişisel tarihim açısından olağanüstü önemli bir gazete...
Hayatımın en verimli dönemini Zaman’ın yayın yönetmeni, başyazarı, Ankara temsilcisi olarak geçirdim. Doğum sancılarını çeken üç-beş kişiydik başlangıçta... Birkaç bin satan Ankara merkezli küçük bir gazete iken, ülke sınırlarını zorlayan, dört kıtaya Türkiye’nin haberlerini ulaştıran uluslararası bir yayın organına dönüşmesine, sürecin her aşamasında, tanıklık ettim.
Ne günlerdi o günler...
En baştan birçok ilke imza attı Zaman... Önceleri aykırı bir ses olarak görülürken sonraları gazetecilikte bir ’miyar’ haline geldi. Parmakla sayılabilecek kadar az olduğu günlerde de şimdikiler gibi heyecanlıydı gazetenin çalışanları; haberi ilk verme, en sağlıklı yorumları yapma, standartları zorlama heyecanı hiç eksilmedi.
Ayrı kaldığım uzun yıllarda bile, Zaman’a, ihtiyaç duyulduğunda sığınılacak güvenilir bir liman olarak baktım hep. Yazılarımla katkıda bulunduğum son altı ay bu teşhisimde yanılmadığımı bana fazlasıyla gösterdi. Önceki gazetemden hiç hesaplamadığım bir anda apansız ayrılmak durumunda kaldığımda, "Gel" davetini ilk Zaman’dan aldım.
İçinde yaşayanlar, yıldızların parladığı veya söndüğü tarihî anlara tanıklık ettiklerini fark edemeyebilirler. Türkiye’nin son altı ayı, yaşananlar kadar yaşatılmayanlar bakımından da, tarihimizin en kritik dönemlerinden biriydi. Yanlışlar yapılmaması, doğruların yanında yer alınması ve çok çaba gösterilmesi gereken bir dönem...
Üzülmesi milyonlarca insanı yatağa düşürecek nice güzel insanın o dönemde çektiği çileyi tahmin etmekte zorlanmıyorum.
O dönemde ben de elimden geleni yapmalıydım; uzakta duramaz, düşüncelerimi sadece kendime saklayamazdım. Zaman yönetimi bu imkânı sağladı işte ve görüşlerimi ülkenin en duyarlı, en bilinçli, en sağduyulu okurlarıyla doğrudan paylaşmanın keyfini bana yaşattı. Söylenenin büyüyerek çok geniş kitlelere mal edilebildiği nadir platformlardan biri Zaman ve o önemli platformda bana da sesini duyurma fırsatı tanıyanlara şükran borçluyum.
Evet, doğru anladınız, altı ay önce yazarları arasına katıldığım Zaman’dan ayrılmanın vakti geldi benim için... Yazarları arasına katılmadan önce de olağanüstü değerli bir kadrosu vardı Zaman’ın. Ben ayrılıyorum diye en ufak bir zaafa uğramayacak bir kadro... Her geçen gün sayıları artan okurlarıyla buluşmaya can atan, okurların da yazdıklarını okumak için büyük heyecan duyduğu yazarlar...
Türkiye’nin çok kritik bir döneminde sığınağım ve sesimi duyurma platformum olan Zaman’dan ayrıldığım için elbette üzgünüm. Ayrılığım, ’Zaman’ denildiğinde hemen akla gelen değerli insanlarla, yazar ve yönetim kadrosuyla, okur kitlesiyle yolumun ayrılması anlamına gelmiyor. Gözüm ve kulağım her daim onlarla birlikte olacak; aynı havayı soluduğumu hissettirecek bir uzaklıkta olacağımı sizlerin de bilmenizi istiyorum.
Kişisel tarihimin en önemli ve verimli dönemini geçirdiğim ’Zaman’ gazetesi iyi ellerde büyümeye devam edecek, sizlerle birlikte; ben de hemen yanı başınızdayım.
İşte Koru’nun bugünkü son köşe yazısı...
Ayrılmak zor da veda etmek daha zor...
’Zaman’ benim kişisel tarihim açısından olağanüstü önemli bir gazete...
Hayatımın en verimli dönemini Zaman’ın yayın yönetmeni, başyazarı, Ankara temsilcisi olarak geçirdim. Doğum sancılarını çeken üç-beş kişiydik başlangıçta... Birkaç bin satan Ankara merkezli küçük bir gazete iken, ülke sınırlarını zorlayan, dört kıtaya Türkiye’nin haberlerini ulaştıran uluslararası bir yayın organına dönüşmesine, sürecin her aşamasında, tanıklık ettim.
Ne günlerdi o günler...
En baştan birçok ilke imza attı Zaman... Önceleri aykırı bir ses olarak görülürken sonraları gazetecilikte bir ’miyar’ haline geldi. Parmakla sayılabilecek kadar az olduğu günlerde de şimdikiler gibi heyecanlıydı gazetenin çalışanları; haberi ilk verme, en sağlıklı yorumları yapma, standartları zorlama heyecanı hiç eksilmedi.
Ayrı kaldığım uzun yıllarda bile, Zaman’a, ihtiyaç duyulduğunda sığınılacak güvenilir bir liman olarak baktım hep. Yazılarımla katkıda bulunduğum son altı ay bu teşhisimde yanılmadığımı bana fazlasıyla gösterdi. Önceki gazetemden hiç hesaplamadığım bir anda apansız ayrılmak durumunda kaldığımda, "Gel" davetini ilk Zaman’dan aldım.
İçinde yaşayanlar, yıldızların parladığı veya söndüğü tarihî anlara tanıklık ettiklerini fark edemeyebilirler. Türkiye’nin son altı ayı, yaşananlar kadar yaşatılmayanlar bakımından da, tarihimizin en kritik dönemlerinden biriydi. Yanlışlar yapılmaması, doğruların yanında yer alınması ve çok çaba gösterilmesi gereken bir dönem...
Üzülmesi milyonlarca insanı yatağa düşürecek nice güzel insanın o dönemde çektiği çileyi tahmin etmekte zorlanmıyorum.
O dönemde ben de elimden geleni yapmalıydım; uzakta duramaz, düşüncelerimi sadece kendime saklayamazdım. Zaman yönetimi bu imkânı sağladı işte ve görüşlerimi ülkenin en duyarlı, en bilinçli, en sağduyulu okurlarıyla doğrudan paylaşmanın keyfini bana yaşattı. Söylenenin büyüyerek çok geniş kitlelere mal edilebildiği nadir platformlardan biri Zaman ve o önemli platformda bana da sesini duyurma fırsatı tanıyanlara şükran borçluyum.
Evet, doğru anladınız, altı ay önce yazarları arasına katıldığım Zaman’dan ayrılmanın vakti geldi benim için... Yazarları arasına katılmadan önce de olağanüstü değerli bir kadrosu vardı Zaman’ın. Ben ayrılıyorum diye en ufak bir zaafa uğramayacak bir kadro... Her geçen gün sayıları artan okurlarıyla buluşmaya can atan, okurların da yazdıklarını okumak için büyük heyecan duyduğu yazarlar...
Türkiye’nin çok kritik bir döneminde sığınağım ve sesimi duyurma platformum olan Zaman’dan ayrıldığım için elbette üzgünüm. Ayrılığım, ’Zaman’ denildiğinde hemen akla gelen değerli insanlarla, yazar ve yönetim kadrosuyla, okur kitlesiyle yolumun ayrılması anlamına gelmiyor. Gözüm ve kulağım her daim onlarla birlikte olacak; aynı havayı soluduğumu hissettirecek bir uzaklıkta olacağımı sizlerin de bilmenizi istiyorum.
Kişisel tarihimin en önemli ve verimli dönemini geçirdiğim ’Zaman’ gazetesi iyi ellerde büyümeye devam edecek, sizlerle birlikte; ben de hemen yanı başınızdayım.