07 Haz 2010 12:03 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:21

İSRAİL'İN MAVİ MARMARA'YA YAPTIĞI BASKINDA DAHA FAZLA KAN DÖKÜLMESİNİ HANGİ GAZETECİ ÖNLEDİ?

İsrail'in Mavi Marmara gemisine düzenlediği kanlı saldırıda daha fazla can kaybını o gazeteci önledi?

Sabah Gazetesi Muhabiri Mediha Olgun, Mavi Marmara’da yaşanan dehşeti anlatmaya devam ediyor.. İşte Olgun’un kaleminden dehşet anları:

Anadolu Ajansı’nın deneyimli savaş muhabiri Erhan Sevenler soğukkanlılığı ve telkinleriyle çok önemli bir görev üstlendi gemideki gazeteciler arasında. Mavi Marmara’dan ’hiç yara almadan’ kurtulmamızı sağlayan da, en çok onun uyarıları oldu.

Kuzey Irak’taki Türk askerine çuval geçirilmesi gibi pek çok önemli olayı yanından hiç ayırmadığı objektifinden tüm dünyaya aktaran Sevenler, parlak CV’siyle imrenilecek bir savaş muhabiri... Sadece olayı takip etmekle kalmayıp yol arkadaşlarını da koruyup kollamayı başaran, ekibin bir numarası olan bir muhabir... Erhan, İsrail kara sularına doğru yola çıktığımızda başladı telkinlerine; "Sakın" dedi, "Olur da ele geçirilirse gemi askerlere direnmeyin. Şakası olmaz bu işin!.." En üst güvertede İsrail askerlerinin dövülmesine şahit olup aşağı koşarak gelen ve "Gerçek mermi kullanıyorlar arkadaşlar saklanın" diyen de oydu. Özellikle de aramızdaki ’heyecanlı arkadaşlara’ hep yol gösterdi Erhan. Hep beraber basın odasına koşup ölümü beklerken diz dize, usul usul sürdürdü telkinlerini: "Arkadaşlar direnmeyin. Oyun değil bu. Ne isterlerse yapın..."

ALTI KİŞİLİK DEV EKİP

Biz Mavi Marmara’da 5 farklı kuruluştan altı kişi, tek bir vücut haline gelmiştik adeta. Yolculuk öyle zorluydu ki, hepimiz bu yolda tek başına olunamayacağını kavramıştık çok geçmeden. Önce yeme içme işlerini organize ettik hep birlikte, sonra karşılıklı tahta koltuklarda yattık yol boyu. Bazen birbirimizin üstünü örttük, bazen derme çatma kahve makinemizle Türk kahvesi keyfi yaptık Akdeniz’de... Kaptan köşkünün hemen altındaki Gazze Kafe’yi keşfedip kahvaltı için birbirimizi oraya davet eden de yine bizdik... Ortalığın kızışacağını anladığımızda, biraz ürkerek uyuyamadığımızda yine birbirimize gülerek moral verdik. Askerler hücumbotlarla gelirken de omuz omuzaydık, en son artık "Ölümü bekliyoruz" dediğimiz anlarda da... Bir söz verdik birbirimize; askerler her tarafımızı lazerli silahlarıyla sarmadan hemen önce... Sağ kalırsak ve kim fotoğraflarını askerlerin elinden kurtarırsa en azından birkaç kare ile destekleyecekti o büyük ekibimizi. Bir kişinin şansı yaver gitti ekipte. Ve o belki de ’işinin gereğini yapıp’ herkese rest çekmeyi seçti...

YİNE OLSA GİDER MİYDİN?

Mavi Marmara’da olmak, hem büyük bir şanssızlık hem de büyük bir şanstı bizim için. Yıllarca uğraşıp muhtemelen edinemeyeceğimiz bir deneyime sahip olmuştuk. Geldiğimiz günden itibaren hep aynı soru soruldu bize: "Bir kez daha aynı gemiye biner miydiniz?" Bunun yanıtını vermek hâlâ zor benim için. Muhtemel bir kez daha gidilse, bu kez ’başka arkadaşların bu fırsatı yakalaması için’ ben kalmayı seçerdim.