"İSLAM'LA MÜSLÜMAN ARASINDA MAKAS AÇILIYOR"
Can Dündar, Başbakan Erdoğan'ın 'Çamlıca'ya Cami' projesini Zaman yazarının sözleriyle vurdu!
Kostüm Müslümanlığı
Başbakan, “Tüm İstanbul’dan görünecek bir cami” istemiş. Hacı
Mehmet Güner de “Dünyadaki en yüksek minareli cami” için kolları
sıvamış.
“Her dönem, mimari eserleriyle anılır” diyordu dünkü
Milliyet’te...
Doğru. Ama bu “en büyük, en yüksek, en gözalıcı” tutkusunun
psikolojik bir izahı olsa gerektir.
* * *
Bülent Ecevit’ten dinlemiştim.
Talat Aydemir’in darbe girişiminde tanklar Meclis kapısına
dayanınca Ecevit de arabasında bir bakan arkadaşıyla Hava
Kuvvetleri’ne doğru kaçıyormuş. Bakan, dehşet içinde etrafa
bakınıyor ve hep aynı şeyi söylüyormuş:
“Abidevi binalar yapmak lazım... Dev binalar yapmak lazım...”
Devlet gücünün ancak böyle ispatlanabileceğini, muhalefetin böyle
sindirilebileceğini düşünüyormuş. Stalin mimarisi, bu ruh halinin
bir örneğidir.
Çamlıca Camii, yeni bir örneği olacaktır.
* * *
Geçen gün, Habertürk TV’de Balçiçek İlter’e konuk olan Zaman yazarı
Yıldız Ramazanoğlu, ortak vicdanımızın sözcüsü gibi konuştu.
Çamlıca’da oturuyormuş. Sabahları oraya gidip hasır iskemlelerde
yazı yazar, tefekküre dalarmış. Cami ve yanına AVM yapılması konusu
açılınca içi kan ağlıyormuş.
“Orası biraz nefes alıp kafa dinleyebileceğiniz, farklı dinden,
kültürden insanlarla selamlaşabileceğiniz bir yer... Kaldı ki
tepeye çıkarken yol boyu camiler var; arada gider namaz kılarım.
Bomboştur. Çevrede AVM kıtlığı olduğu da söylenemez” dedi.
Sonra harika bir örnek verdi:
“Çamlıca’ya her yerden görünecek cami yaptırmak isteyen, Mekke’deki
Kâbe’ye baksın. Kâbe’yi, yanına yaklaşana kadar göremezsiniz.
Şehrin en çukur yerine inşa edilmiştir. Neden? Çünkü orası bir
tevazu alanı... Aşağı indikçe ruhen yücelirsiniz. Dinin temel
hedefi de budur.”
* * *
Ramazanoğlu, iktidar nimetinden nemalanan Müslümanların kitaptan
silmeye çalıştığı kavramları hatırlattı birer birer:
“İslamcılık tevazu idi. Diğerkamlıktı. Fedakârlıktı. Paylaşmaydı.
Sabırdı. Küresel boyutta emperyalizme, yolsuzluğa, haksızlığa karşı
çıkmaktı. İnsanlar arasındaki uçurumları bertaraf etmekti.”
Ya şimdi?
“Şimdi ele geçirme, sahip olma, başarma, daha çok tüketme, haz
alma, cennete bu dünyada ulaşma hırsı...”
Soruyor Ramazanoğlu:
“Eleştirdiğimiz modern söylem bu değil miydi?
“’Cumhuriyet projesi’ne ‘kostüm modernliği’ diyorduk, şimdi ‘Kostüm
Müslümanlığı’na doğru hızlı bir inkişaf var. Şık kostümlerle, dev
camilerle sanki bir gösteri alanındayız. Ama gösteridekiler,
helal-haram kavramından, haktan, hukuktan tamamen uzaklaşmış
halde...
“Varolmaya değil, sahip olmaya doğru evrilen bir Müslümanlıkla
karşı karşıyayız.
“Müslümanlar, İslam’ın öngördüğü yaşam biçiminden koparken
Amerika’nın ‘Dünyayı ye bitir’ ideolojisine eklemleniyor.”
* * *
Dünkü Milliyet’te “Çamlıca’ya cami” haberinin altında, Suudi
Prensi’nin “Bana bu koyu alın” sözü vardı. Eşyaları altın kaplı
süper lüks yatıyla Bodrum’u gezen Prens, ülkesindekilere hiç
benzemeyen tesettürsüz eşi ve kızlarıyla koy beğeniyor.
Suudi Kralı da Sevda Tepesi’nde inşaata hazırlanıyor.
Ramazanoğlu’nun mükemmel teşhisiyle, “İslam’la Müslüman arasındaki
makas, hızla açılıyor.”
Ne diyelim; Allah ıslah etsin!
Can DÜNDAR / MİLLİYET