İSLAMCI YAZAR AHMET KEKEÇ'TEN, 'DOLANA DOLANA KENDİ CENAHINA YANAŞAN' DOĞU PERİNÇEK ANALİZİ!
Perinçek´i `din gericiliktir, ilericilerin tankları var´ çizgisinden, buraya getiren `vatan sevgisi´yse, Mao´ya ve Turan Dursun´a götüren nedir? Bir vakitler, `Kemalist burjuvazi işçi sınıfını ezmiştir, kurtuluş savaşı Yunan emekçilerinin zaferidir"
Hay Allah, yine kafam karıştı. Biz bu arkadaşı en son `Kızılelma konsorsiyumu´ içinde bırakmamış mıydık?
Mao´dan, Pol-Pot´tan, Beka Vadisi´nden, Atatürkçülük´ten dolana dolana gelip sonunda `sath-ı müdafaa´yı bulmuştu hani... Bir sürü de kerinçli-kerinçsiz eyleme katılmıştı.
Kimden mi sözediyorum?
Elbette İP lideri Doğu Perinçek´ten...
Bir vakitler, `Kemalist burjuvazi işçi sınıfını ezmiştir, kurtuluş savaşı Yunan emekçilerinin zaferidir, Türk ordusu Kıbrıs´ı işgal etmiştir´ türünden laflar ediyordu.
Bu dediğim 70´li yıllar...
Diyeceksiniz ki, o yıllar eskide kaldı, köprülerin altından çok sular geçti, değerli siyaset ve düşün adamı Perinçek de herkesin yaptığı gibi `değişerek gelişme´ hakkını kullandı, ne var bunda?
Hayır, böyle bir hakkı kullanmış olmasını yadırgamıyorum; benim kafamı karıştıran şey, `tenakuz hali´nin sıklığı ve bunun giderek bir alışkanlığa, bir seyyaliyete dönüşmüş olması.
Üstelik, uğradığı adresler arasında bir geçiş noktası da yok.
Mesela, 80´li yılların ufunetinde, partner sol örgütlere kafayı takmıştı. Her gün Aydınlık gazetesinde bu örgütlerle ilgili `eleştirel haberler´ okuyorduk.
Bakmayın `eleştirel haberler´ diye yumuşatarak söylediğime, bu örgütlere karşı basbayağı sert tavır almıştı. Sonradan dedikodusu bile çıktı, `Ne yapmaya çalışıyor Perinçek? Solu bölmek mi istiyor?´ şeklinde...
12 Eylül darbesini müteakip, tutumunu daha da sertleştirdi. Eleştirilerin odağına bu kez, `Güneydoğu´da orman yakan ordu´yu yerleştirmişti. Sonra da işte bildiğiniz gibi, Bekaa´ya gitti, tören kıtasıyla karşılandı, Abdullah Öcalan´la görüştü filan...
Kendisine sorarsanız, `gazeteci´ sıfatıyla gitmişti oralara ve bölücü başına `emperyalizmin maşası olma´ mesajı vermişti.
Bir yerde de, parti başkanı olduğunu, herkesle görüşebileceğini, bunun yadırganmaması gerektiğini söylemişti, biz de inanmıştık.
Başkaları da gitmişti Bekaa´ya, Hasan Cemal, Fatih Altaylı, Yalçın Küçük filan, ama hiçbiri `tören kıtası´yla karşılanmamıştı, hele tören kıtasını selamlamak akıllarına bile gelmemişti. Neyse...
Şimdi sevinçle istihbar etmiş bulunuyoruz ki, Perinçek hak yolu bulmuş. Daha önce Turan Dursun, Sivas olayları ve 28 Şubat üzerinden hesaplaştığı `din olgusu´nu anlama alıştırmaları yapıyor.
Mesela şu cümle:
`Hz. Muhammed peygamberdir. Kelime-i Şehadet´te ifade edildiği gibi, Allah´ın resulüdür. Ama aynı zamanda büyük bir devrimci, devlet kurucusudur. Medeniyet devrimine önderlik etmiştir. O devrim sayesinde, Orta Asya´dan Endülüs´e kadar uzanan büyük bir coğrafyanın insanları medeni toplumlar kurmuş, yedi yüzyıl uygarlığın öncülüğünü yapmışlardır. Hz. Muhammed´i tarihsel yerine oturtmak çok önemli. Çünkü peygamber dediğiniz zaman yalnız Müslümanları ilgilendiriyor ama medeniyet devrimcisi dediğiniz zaman insanlık için ifade ettiği büyük değer, evrensel saygınlık ortaya çıkıyor.´
Nasıl?
Sizin de kafanız karıştı, değil mi?
Benimki sadece kafa karışıklığı değil, sarhoşluk. Fena halde başım dönüyor ve ne diyeceğimi, bu seyyaliyete nasıl bir yorum getireceğimi bilemiyorum.
Olur. Her şey mümkün. Kınamıyorum.
Sadece şu sorunun cevabını merak ediyorum:
Doğu Perinçek´i `din gericiliktir, ilericilerin tankları var´ çizgisinden, buralara getiren `vatan sevgisi´yse, Mao´ya ve Turan Dursun´a götüren nedir?