24 Oca 2008 11:25
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:54
"İŞKENCEDE TÜRKEŞ'İN TIRNAKLARI ÇEKİLMİŞTİ!... TIPKI 1944'DEKİ TÜRKÇÜ AVI GİBİ!...." HANGİ KÖŞE YAZARI ERGENEKONCULARI KAHRAMAN İLAN ETTİ?...
Darbe planladığı ortaya çıkan çeteye karşı yapılan operasyona karşı çıkan, eski MHP milletvekili köşe yazarı şaşırttı.
Takvim gazetesi köşe yazarı ve eski MHP İstanbul Miletvekili Nazif Okumuş, 'darbe planlamak' gibi ağır bir suçlamayla gözaltına alınan çete üyelerini savundu. Okumuş, emniyet ve savcılık arasındaki yazışmalarda 'terör örgütü' olarak nitelendirilen çetenin üyelerini, "Mesleklerinde öne çıkmış milliyetçi-vatanseverler" olarak tanımladı.
Ergenekon'un hatırlattığı
Dünya ekonomik bunalımla çalkalanırken; Türkiye'de de türban gibi çok özel konular hükümetin gündemini meşgul ederken, ilginç bir operasyon esrarengiz biçimde öne çıktı. Hayret ki ne hayret; operasyonun talimatını verdiği belirtilen savcının "yayın yasağı" getirdiğini de ifade edenler, polis tarafından gözaltına alınanlarla albüm gibi haber bültenleri hazırlıyor. Kendilerini Türk yerine Türkiyeli gören ağırlıklı medyanın keyfine diyecek yok artık. Şükür, AKP iktidarı sayesinde bugünleri de gördüler! Emekli Paşa'dan gazetecisine kadar her meslekte öne çıkmış milliyetçi-vatansever diye bilinen onca insan da gözaltına alınabiliyormuş meğer!
TURANCILIK DAVALARINA BENZETTİ
Nazif Okumuş, operasyonu, 1944'teki Türkçü-Turancı davasına benzetti:
"Yeni nesil, hatta yaşı ilerlememiş olanlar okuyup öğrenmedilerse (Çünkü bu konulara Türkiye'deki bu kafaya sahip medya asla değinmez) 1944'teki Türkçü-Turancı davalarını hatırlatmak istiyoruz. Bundan 64 sene önce hükümette İsmet Paşa (İnönü) liderliğindeki CHP vardı. Başbakan da Şükrü Saraçoğlu idi. Malumunuz, devletimizi kuran Atatürk'ün vefatından sonraki CHP yönetimi İsmet Paşa'nın farklı siyasetiyle hızla "milli" olmaktan çıkmaya başlamıştı. Atatürk'ün bile izlerini silmeye çalışıyorlardı. İsmet Paşa "Tek adam" yönetimi oluşturup parayapula bile kendi resimlerini koyacak kadar işi ileri götürmüştü. Halktan kopan yönetim tam anlamıyla enternasyonalleşmişti.
1944'teki cadı avı
Böyle bir süreçte Türk milletinin ezilip horlandığını, kendi var eden değerlerinden uzaklaştırılmak istendiğini ve adeta "Türküm" demenin yasak hale getirilmeye çalışıldığını belirterek harekete geçen dönemin bir grup gerçek aydını, o zamanki Başbakan Şükrü Saraçoğlu'na mektup yazmışlardı. Ondan sonra da çorap söküğü gibi her şey gelişti ve Moskova'nın işbirliğiyle komünistlerle kolkola girenler, adeta cadı avına çıktı. Aralarında Alparslan Türkeş, Nihal Atsız ve Zeki Velidi Togan gibi merhumların da yer aldığı insanlar bir gecede toplanarak emniyete götürüldü. O zaman, İstanbul emniyeti Sirkeci'deki meşhur Sansaryan Han'daydı. Orada, bir insanın ancak durabildiği tabutluk denilen özel işkence odalarına alındılar. Rahmetli Türkeş'in tırnaklarının bile çekildiği ve kopartıldığı iddiaları da işte bu tabutluk denilen işkence yerleri yüzünden yayıldı. Aradan zaman geçti, halkı kışkırtmak ve rejimi değiştirmek iddialarıyla da suçlanan Türkçü-Turancı denilen bu kişiler, bağımsız mahkemelerde beraat ettiler. Ardından da milletin vicdanında nasıl yer ettikleri ve sevgi ile kucaklaşıldıkları görüldü.
Çete suçlaması ile gözaltına alınanları savunan Nazif Okumuş
Ergenekon'un hatırlattığı
Dünya ekonomik bunalımla çalkalanırken; Türkiye'de de türban gibi çok özel konular hükümetin gündemini meşgul ederken, ilginç bir operasyon esrarengiz biçimde öne çıktı. Hayret ki ne hayret; operasyonun talimatını verdiği belirtilen savcının "yayın yasağı" getirdiğini de ifade edenler, polis tarafından gözaltına alınanlarla albüm gibi haber bültenleri hazırlıyor. Kendilerini Türk yerine Türkiyeli gören ağırlıklı medyanın keyfine diyecek yok artık. Şükür, AKP iktidarı sayesinde bugünleri de gördüler! Emekli Paşa'dan gazetecisine kadar her meslekte öne çıkmış milliyetçi-vatansever diye bilinen onca insan da gözaltına alınabiliyormuş meğer!
TURANCILIK DAVALARINA BENZETTİ
Nazif Okumuş, operasyonu, 1944'teki Türkçü-Turancı davasına benzetti:
"Yeni nesil, hatta yaşı ilerlememiş olanlar okuyup öğrenmedilerse (Çünkü bu konulara Türkiye'deki bu kafaya sahip medya asla değinmez) 1944'teki Türkçü-Turancı davalarını hatırlatmak istiyoruz. Bundan 64 sene önce hükümette İsmet Paşa (İnönü) liderliğindeki CHP vardı. Başbakan da Şükrü Saraçoğlu idi. Malumunuz, devletimizi kuran Atatürk'ün vefatından sonraki CHP yönetimi İsmet Paşa'nın farklı siyasetiyle hızla "milli" olmaktan çıkmaya başlamıştı. Atatürk'ün bile izlerini silmeye çalışıyorlardı. İsmet Paşa "Tek adam" yönetimi oluşturup parayapula bile kendi resimlerini koyacak kadar işi ileri götürmüştü. Halktan kopan yönetim tam anlamıyla enternasyonalleşmişti.
1944'teki cadı avı
Böyle bir süreçte Türk milletinin ezilip horlandığını, kendi var eden değerlerinden uzaklaştırılmak istendiğini ve adeta "Türküm" demenin yasak hale getirilmeye çalışıldığını belirterek harekete geçen dönemin bir grup gerçek aydını, o zamanki Başbakan Şükrü Saraçoğlu'na mektup yazmışlardı. Ondan sonra da çorap söküğü gibi her şey gelişti ve Moskova'nın işbirliğiyle komünistlerle kolkola girenler, adeta cadı avına çıktı. Aralarında Alparslan Türkeş, Nihal Atsız ve Zeki Velidi Togan gibi merhumların da yer aldığı insanlar bir gecede toplanarak emniyete götürüldü. O zaman, İstanbul emniyeti Sirkeci'deki meşhur Sansaryan Han'daydı. Orada, bir insanın ancak durabildiği tabutluk denilen özel işkence odalarına alındılar. Rahmetli Türkeş'in tırnaklarının bile çekildiği ve kopartıldığı iddiaları da işte bu tabutluk denilen işkence yerleri yüzünden yayıldı. Aradan zaman geçti, halkı kışkırtmak ve rejimi değiştirmek iddialarıyla da suçlanan Türkçü-Turancı denilen bu kişiler, bağımsız mahkemelerde beraat ettiler. Ardından da milletin vicdanında nasıl yer ettikleri ve sevgi ile kucaklaşıldıkları görüldü.
Çete suçlaması ile gözaltına alınanları savunan Nazif Okumuş