İstanbul’un: Asya yakası mı, Avrupa yakası mı?
Avrupa. Net. Çünkü ben bir kaos bağımlısıyım. Rahat k.çıma batıyor.
Peki kokuları mı, sesleri mi?
Kanali-zasyon kokusuna bile âşığım İstanbul’un, o ayrı. Ama sesleri... Ezan okunurken vapur sesi duymak... Overlokçu anonsunu bile inanılmaz seviyorum. Sen dünyanın en güzel şehrisin be İstanbul!
Manzara Avrupa’dan mı daha güzel, Asya’dan mı?
Manzara insanı değilimdir çok ya. Gittiğimiz restoranlarda hep arkamı dönerim manzaraya. N’oluyor dağa taşa bakınca yani, oturup bana yılları mı özet geçiyor?
Deniz-kum-güneş mi, orman-ağaç-temiz hava mı?
Deniz ya... İmkân olsa hep denizin üzerinde yaşasam...
Çeşme mi Bodrum mu?
Çeşme! Bodrum benim için çok sakin. Bülent Serttaş bizi yıllarca “Aşk Bodrum’da yaşanıyor” diye kandırdı. Bülent Abi sana bir haberim var: Şehvet de Çeşme’de ikamet ediyor (Gülüyor)
Biraz yoldan çıkmak istediniz... Mantı mı, iskender mi?
Mantı. Bol tereyağlı, soslu, sarımsaklı. En az iki porsiyon.
Birinden vazgeçmek zorunda kalsanız: Kırmızı et mi, deniz mahsulleri mi?
Kırmızı eti bir kalemde silerim. Hiç aram yok.
Ama midye, karides, kalamar, balık... Kendimden vazgeçerim de bunlardan vazgeçemem.
Mangal partisinde köfteleri beğenmediniz. Tabakta bırakmak mı, çaktırmadan köpeğe vermek mi?
“Bu ne ayol, at eti gibi, bana yemek sepetinden bir şey söyle” derim. Kendi beğenmediğim şeyi neden köpeğe yedireyim? Saygısızlık!
Evinize yatılı misafir geldi, horlamasından uyunmuyor. Uyandırır mısınız, uykusuz mu kalırsınız?
Evime yatılı misafir almam. Haydi diyelim aldım, horlarsa uyandırırım. “İçine ettin uykumun kalk” diye.
Uçakta/otobüste habire omuzunuzda uyuyan bir teyze var... İnce ince ittirir misiniz, hostese mi şikayet edersiniz?
Yanıma tanımadığım birini oturtmam Savaş (Gülüyor)...
Asla hatırlamadığınız biri size çok samimi davranıyor... Yekten hatırlamadığınızı mı söylersiniz, dolambaçlı sorularla kim olduğunu mu anlamaya çalışırsınız?
Dan diye söylerim hatırlamadığımı. “Neydi ayol senin adın?” dedim daha dün birine.
Günde zilyon tane insanla tanışıyorum, android değilim valla kusura bakmasın kimse.
Koç kadını olmanın nesi daha zor: Sürekli beğenilmek istemek mi, dikkafalılık mı?
Koç kadını olmanın hiçbir kolay yanı yok. Dediğim dediklik... İlgi manyaklığı, tahammülsüzlük, ayarsız enerji... Dikkat edin, Koç kadınlarının sarsılmaz dostlukları vardır ama özel hayatlarında dikiş tutturmaları deveye hendek atlatmak gibidir.
Ben yalnızlığımla barıştım. Ben vahşi bir atım, kabul. Ama bu saatten sonra beni evcilleştirmeye çalışacak kimseye de eyvallahım yok. Becerebilen benim kadar hızlı koşsun bakalım dört nala.
İlkbahar-yaz mı, sonbahar-kış mı?
Yaz sıcağında romantizm zor. Ben baharları severim.
Aşkın karşıtı nefret mi, kayıtsızlık mı?
Kayıtsızlık. Hissizlik. Zamanında canından dahi vazgeçebileceğini düşündüğün birinin rengini ruhsarını hatırlamamak, onu merak etmemek... Ama nefret, aşktan bile güçlüdür maalesef. O yüzden aşkın amcaoğludur.