İNTERNET MEDYASI GAZETELERİN DEKLARASYONUNA "HODRİ MEYDAN" DEDİ!
İnternet medyasının önde gelen haber siteleri gazetelerin ortak deklarasyonuna karşı gazetelere hodri meydan dedi.
İşte Ünal Tanık yönetimindeki Rota Haber'in açıklaması:
Kağıt medya, bugün bir savaş başlattı. İnternette yayın yapan bizlere suçlamalar yöneltilerek başlatılan bu savaşa "Hodri meydan" diyoruz.
Dünyanın gittiği istikameti anlamakta zorlanan medyadaki bazı kafalar, biz internet yayıncılarına hakaretler yağdırarak bir savaş başlattı.
Yeni nesil medyayı tehdit etmeye kalkarken bile kağıtların ayakları titriyor. Hem de ne titreme. Sizin bugün ayağınızı dolaştıran korkuyu, Batılı kaderdaşlarınız yıllar önce yaşadı. Onlar kararını çoktaaan vermişti. Sizler yeni uyanmışsınız anlaşılan.
Kağıtlar, yıllardır rüyalarına giren bu korkuyu ete kemiğe büründürdüler. Bu hedeflerine ulaşmak için kurulan bir medya derneğini bile alet ettiler. İlgili bakanlarla, ardından Başbakan'la görüştüler. Çankaya'ya çıkıp Cumhurbaşkanı'na ağladılar. "Eriyoruz, tükeniyoruz" dediler.
Buradan açıkça ilan ediyoruz. Daha iyi günlerinizdesiniz. Daha çok eriyeceksiniz. Ama kafanızda öyle bir korku varsa onu da biz giderelim. Yok olup gitmeyeceksiniz. Sadece tarihin size çizdiği yere oturacaksınız: İnternetin çoooook gerisine...
Ey kağıtlar! Her birinizin internet siteleriniz olsa da kafalarınız hala 100 yıl geride. Patronlarınıza yaranmak için tehditler savurarak yaptığınız çıkış da sizi kurtaramayacak.
Bir gün fırsatınız olursa alın gazetelerinizi inceleyin. İçeriğinizin yüzde 60'ı ajansların geçtiği haberlerden oluşuyor. İstihdam ettiğiniz gazetecilere bunları işleme görevi veriyorsunuz. Ajansın geçtiği haberlere takla attırıp çekinmeden muhabirlerinizin imzasını koyduruyorsunuz.
Biz bu haberleri bir gün önceden vermiş, okuyucularımızla paylaşmış oluyoruz.
Kendiniz güçlü gördüğünüz için, kötü emellerine devletin ajansını bile alet ettiniz. Ajans içeriğini internetten gizleme yoluna gittiniz.
"Özel haberimiz" dediğiniz haberler var ya. Onların pek çoğu da bizim internette bir gün önce yaptığımız haberlere takla attırılarak yapılıyor.
Yaptığınız haberleri pazarlamak için bile bizlere başvuruyorsunuz. Kullanmamız için her gün mail kutumuza onlarca haber gönderiyorsunuz.
Yazarlarınız, "Benim yazımı da değerlendirin" diye telefonlarımıza sarılıyorlar.
Sözümüz hepinize değil. İçeriğinizi bir gözden geçirin. Gazetecilik mi yapıyorsunuz yoksa kadın bedeni mi pazarlıyorsunuz. Günü geldiğinde nereden ne tür "okuyucu" aldığınızı da gözlerinizin önüne sereceğiz.
Birbirlerinize nasıl trafik verdiğinizi de biliyoruz. Kimi zaman para bastırarak, kimi zaman ikili ilişkilerle elde ettiğiniz sözüm ona internet sayfalarınızın ipliğini de pazara çıkaracağız. Günü geldiğinde bunların hepsi sergilenecek.
Biz Rotahaber olarak, hiçbir sermaye grubu ile ilişkisi bulunmadan, hiçbir parti, cemaat, grup ile göbek bağı olmadan yayın yapmaya devam edeceğiz.
Bu meydan okumanıza biz de alnımız açık bir şekilde "Hodri meydan" diyoruz. Sözünüzde durun.
Bir yıl sonra kimin nerede olduğunu hep birlikte göreceğiz.
EnSon Haber'in internette yaptığı duyuru:
Sözümüz "Gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir" diyerek 1 Ekim "manifestosu" adı altında örgütlenen KAĞIT MEDYAYADIR.
Gazetelerin içeriğini koruduğunu iddia eden ve yeni medyayı emek hırsızlığıyla suçlayan gazetelerin bu panik halini anlamak çok da zor değil.. Çünkü dijital medya geliyor ve gelecek bizim.. Her halükarda kaybeden siz olacaksınız. Sizler Towers'larınızda Bab-ı Ali nostaljisi yaparken, sayfalarınız tarihe gömüldü bile.
PORNOGRAFİ GAZETECİLİK DEĞİLDİR
"Bizim de internet sitemiz var" diyen o gazetelere hatırlatıyoruz.. İnternet siteleriniz var evet, ama internet ve gazetenin ruhu farklıdır.. Gazete mantığıyla yaptığınız internet sitelerinde, kendi gazetelerinizin içeriğini kullanmayı beceremiyorsunuz. Zekadan uzak, salak, merak uyandırma üzerine kurulu, okuyucuyu küçümseyen manşetleriniz, pornografik içeriklerinizle "Aman biraz daha nasıl "page view" sağlasam" telaşınız... HATIRLATIYORUZ: PORNOGRAFİ GAZETECİLİK DEĞİLDİR!
BİZ SİZİ HİÇ AMA HİÇ UMURSAMIYORUZ
ENSONHABER.com olarak haberin kamu malı olduğunu düşünüyoruz.. Yeni medya düzeninde, insanlar sosyal medya üzerinden gazetecilik yapıyor, herkes internet üzerinden kendi gazetesini hazırlıyor, blogger'lar hazırlıyor. İşte bunlar yeni medyanın gerçekliği.. Bu dünyada bizim haberimiz de herkesin haberi.. O yüzden, bizlerden alıp kullandığınız özgün içeriklere kaynak vermediğiniz zaman biz sizi hiç ama hiç umursamıyoruz.. O haberin okuyucunun malı olduğuna inanıyoruz.. İnternet sitelerinin gündeminden ertesi güne gazete hazırlayan sizleri görmüyoruz bile.
AH GÖREMEDİĞİNİZ O AYRINTILAR!
Haber ayrıntıdır ve biz sizlerin göremediğiniz o ayrıntıyı görüyoruz.. Şimdi biz sizlerin gör-e-mediğiniz o ayrıntıları görsek bile yapmayacağız.. Ve siz o ayrıntıları asla göremeyeceksiniz.. "Aman sakın kullanmayın" dediğiniz gazetelerinizin köşe yazarlarını, bizler manşet yaptıktan sonra fark edip manşet yapan internet siteleriniz var çünkü..
PEKİ YAZARLARINIZ NE YAPACAK?
Üstelik "Bugünkü yazımı gördünüz mü" "Benim yazım bomba" "Beni manşet yapın" diye bizleri usandıran köşe yazarlarınız bu durumda ne yapacak çok merak ediyoruz..
BİRBİRİNİZİN KOPYASI SİTELERİNİZ...
Gazetenizin içeriğini, sizler kendi internet sitelerinizden verecekmişsiniz.. Yazdığınız manifestodan da anladık ki sizler internetin ruhunu anlamayacaksınız.. ÇÜNKÜ İNTERNET VE YENİ MEDYAYA DA GAZETENİZİN RUHUNU ÜFLEMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ. Ama olmuyor. Bunun için birbirinizin kopyası internet siteleriniz var.. Sizler böyle devam ettikçe, kağıt gazeteleriniz gibi tarih olacaksınız.
İnternethaber'den Süleyman Özışık'ın cevabı:
Dikkatli gazete okurları, bugün 20 gazetenin ortak yayınladığı o bildiriyi okumuşlardır muhakkak.
Ne deniyor o bildiride?
Mealen şu deniliyor: "İnternet siteleri bizim muhabir göndererek ürettiğimiz haberlerimizi kaynak kullanmadan alıntıladığı için, güç kaybı yaşıyoruz. Bunun önüne geçmebilmek için, internet sitelerinin, bizim gazete haberlerimizi asla ve kat'a kullanmasını istemiyoruz."
Dert buysa, baştan söyleyeyim yerden göğe kadar haklılar..
Asla itirazım yok!
Peki dert bu mu?
Gelin sonraki satırı okuyalım, niyet ne beraber sorgulayalım.
Deniliyor ki o bildiride, "Bugüne kadar bazı internet sitelerinin, gazete içeriklerimizi fikir ve emek hırsızlığı yaparak, pervasızca kullanmakta olduğu kamuoyunca da gözlemlenmektedir. Takdir edileceği üzere; bu durum ciddi emek ve maliyetlerle çıkartılan gazeteler ve gazetelerin internet siteleri aleyhine açık bir haksız rekabet oluşturmaktadır. Bu, aynı zamanda hukuka ve kanunlarımıza aykırı bir durumun ortaya çıkmasına da sebebiyet vermektedir."
İşte benim bu yazıyı yazma nedenim, isyan nedenim tam da bu satırlar.
Bir defa taktik, bildiğiniz geleneksel medya taktiği.
"Vur, iftira at, ürküt ve sindir"
Eskiden azamet sahibi komutanları gece yarısı darbeyi çağrıştıran bildirileri yayınlayıp sabah sitelerine koyarlardı ya hani.
Taktik aynı!
"Sabah çapaklı gözlerini açmadan onları bir hizaya çekeyim, bir gözdağı vereyim, fil sürüsünün çıkardığı gürültü gibi bir gürültüyle hepsini bir çırpıda sindireyim"
Amaç bu...
Ne yaptılarsa olmadı.
"Pijamalı gazeteciler" diye aşağıladılar, olmadı. "Bunlar kopyala yapıştır usulü habercilik yapıyor" dediler, kimse inanmadı. "Sansür istediler" komik duruma düştüler, lanetlendiler. Başbakan'a, Cumhurbaşkanına gittiler, yüz bulamadılar.
Sonunda çareyi buldular.
Hırsız damgası vurdular!
Kurban olduğum atalardan biri ne güzel düşünmüşte, "Dinime küfreden Müslüman olsa" demiş.
Bir dönem vergi hırsızlığı yaparken suçüstü yakalananlar, kaletulli yöntemiyle ele geçirdikleri bankaların içini boşaltanlar, "Efendimiz hırsızlık yaptık, kabul ediyoruz. Lütfen borçlarımızı siliniz" diyerek itibarlarını başbakanlık koridorlarında bırakanlar şimdi kalkmış bize "hırsız" diyor iyi mi?
Utanmadan, arlanmadan, "Tiraj ve güç kaybetmemizin nedeni bunlar" diyerek bizi suçlama yolunu seçiyorlar.
Sizin tiraj ve güç kaybetmenizin nedeni bizleriz öyle mi?
Peki, Meclis'in iradesini ayaklar altına alarak, "411 el kaosa kalktı" manşeti atmanızın...
Karın bölgelerinizde toplanan yağlarınızı ovuşturarak, siyasi tercihlerinden ötürü bir kesimi "Göbeğini kaşıyan adamlar" diye aşağılamanızın...
Yine siyasi tercihlerinden ötürü bu kesime, "Bidon kafalalılar" demenizin...
28 Şubat'ta Necmettin Erbakan'la alay eden askerleri ilahlaştırmanızın ve merhum lidere iri puntolu başlıklarla hakaretler dizmenizin..
Başı seccadeye değene "Aşırı dinci" demenizin...
Başı kapalıya "İrticacı, şeriatçı, yobaz, bağnaz" demenizin...
Toplumun değer yargılarına, insanların inançlarına hakaret etmenizin hiç mi etkisi yok sizin eriyip gitmenizde?
İnternet sitelerini hırsızlıkla mı suçluyorsunuz?
Siz New York Times'ın, Bild'in, The Wall Setreet Journal'ın haberini aşırıp olduğu gibi sayfanıza koyunca hırsız olmayacaksınız. Biz sizin haberinizi kaynak göstererek kullanınca hırsız olacağız.
Yesinler sizin hırsızlık anlayışınızı!
Bırakın dış basını...
Gelin, bir masanın etrafında toplanalım. Ben yarım saat içinde ,internethaber.com'dan çaldığınız onlarca haberi gözünüze sokayım.
Hatta haberi geçtim.
Siz internet sitelerinin tasarımlarını, mizanpajlarını topyekün çalmadınız mı? Türkiye'de değil, dünyada haberin altına "Yorum ekle" fikrinin mimarı İnternethaber'dir.
Yine Türkiye'de, mause ile üzerinde gezindiğinde değişen haber başlıklarının mucidi İnternethaber'dir.
Nereden aldınız bu uygulamaları açıklayın, hadi?
Siz Alman Bild gazetesinin internet sitesinin tasarımını hamuduyla beraber götürenler değil misiniz değerli büyük gazeteci amcalar...
Kime neyi yutturma çabasındasınız?
Biraz dürüst olun dürüst!
Çıkın adam gibi "Mızrak çuvala sığmıyor. Biz vakti zamanında kendimizi yeryüzünün ilahı ilan ettik. Şimdi sığındığımız tapınaklar tepemize ylıkılıyor. Bir zamanlar suçsuz, günahsız kapı dışarı ettiğimiz gazeteciler şimdi habercilik anlamında bize kök söktürüyor, nal toplatıyor" deme cesaretini gösterin.
Hadi Özışık, Süleyman Özışık, Serkan Kalemciler ve daha niceleri..
Kim bunlar?
28 Şubat'ta siyasilerin önünde başınız yerleri süpürerek aldığınız talimatlar sonucu açlığa mahkum ettiğiniz kişi değil mi Hadi Özışık!
7 yıl sigortasız çalıştırıp, hastalık halinden ötürü sigortaya ihtiyaç duyunca beş parasız sokağa attığınız isim değil mi Süleyman Özışık?
Gazeteci değil diyerek dışlanan Ünal Tanık'lar, Serkan Kalemciler, sizin bir sonraki gün bile körelmiş gözlerinizle görmediğiniz haberleri bir gün önceden Türkiye'nin gündemine sokuyarlar diye mi hırsız oldular?
Yemezler efendiler, yemezler!
Aşağılayarak, karalayarak, çamur atarak başarıya ulaşma devri kapanalı çok oldu... Düne kadar haliniz vaktiniz yerindeydi.
Astığınız astık, kestiğiniz kestikti.
Bu devir kapandı 12 yıl önce...
Dev plazalarda ahkam kesenlerin, yaptığı yalan yanlış haberlerle ocakları söndürenlerin, inançları ayaklar altında paspas etmeye niyetlilerin devri bundan tam 12 yıl önce kapandı.
Siz Türkiye'nin üzerinde kümelenen birer gri gölge misali dururken...
Siz kendinize çirkin, dar, ama uzun bir yol açmak için debelenirken...
Biz tam 12 yıl önce kapınızı şiddetli bir şekilde çalıyor, "Bundan sonra böyle gitmez" diyerek size sesleniyorduk hatırladınız mı?
Siz o zamanlarda da böyle hakir görüyor, hakaretler ediyordunuz.
Siz ne feci şeyler yaptınız, iyi bilirsiniz?
Bugün kapı kapı dolaşıp aman dilemek için çok geç!
Gelin erimenize başka nedenler de arayalım!
Sizin erimenizin, güç kaybetmenizin nedeni, kadın bedenini şevhet düşkünlerinin önüne sermeniz olmasın sakın?
Sizin güç kaybetmenizin nedeni, ahlaksız yayınlarınız nedeniyle yurt dışında bazı ülkelerde dahi "Porno site" damgası yiyip yasaklanmanız, engellenmeniz olmasın?
Bu tür ayak oyunlarıyla bizim önümüze set olamazsınız, olamayacaksınız!
Türkiye'de bizim adımız internet siteleri diye yazılır ama, "Toplumun içinde dalga dalga kabaran o çığlığın dışa vurumu" diye okunur bunu bilememişsiniz.
Siz paraya, güce taparken... Siz nereden hangi ihaleyi alırım derdindeyken... Siz, size ihale vermeyen bakanın kellesini nasıl kopartırım diye kara kapılar ardında planlar yaparken...
Biz internet siteleri yol arkadaşlığımızı gücümüzle, gücümüzü hızımızla, hızımızı inancımızla, inancımızı, bizimle el ele yürüyen milyonlarca okurumuzun sevgi ve sadakatiyle birleştirip yol aldık.
Siz çıkardığınız yeni gazetelerinizin adını bile bacak arası cinsel organ bileşenlerinden, küfürden (AMK) oluştururken, hangi yüzle insanlara bize sahip çıkın diyebilirsiniz?
Medya mezarlığı bugün adını hatırlamadığımız onlarca gazete, televizyon ve dergiyle dolup taşmış.
Hatırlıyor musunuz?
Bu ülkede bir zamanlar Tan, Bulvar gibi aile içi ensest ilişki isteğini köpürten gazeteler vardı. Seçim dönemlerinde yayınlanıp sonra kapatılan gazeteleri hatırladınız mı? Sırf tetikçilik için yayınlanan gazeteleri unuttu mu bu millet sanıyorsunuz?
Ahmet Hakan'a sarılarak, Bekir Coşkun-Emin Çölaşan'ı ikilisini kovarak, ama Yılmaz Özdil üzerinden çakarak muteberler dergahına girebileceğinizi sandınız.
Ama kabul ediniz, fena bir halde çuvalladınız!
Bugünkü bildirinizle de kendi taziye ilanınızı yayınladınız
t24.com.tr'den Doğan Akın'ın "Hayatım, gazeteleri biz öldürmedik.." başlıklı yazısı..
İnternet medyasına karşı 20 gazetede tam sayfa yayımlanan ortak açıklamayı okurken, Türkiye'de gazetecilik lisanını bir kez daha düşündüm. Zira, nüansları gözetmenin mesleki bir standart olması gereken gazetecilik, bu ülkede aşırı, ölçüsüz ifadelerden bir türlü kurtulamıyor.
“Gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir” başlığıyla yayımlanan ortak deklarasyonda, ölçüsüz bir dil kullanmak yerine, aslında önemli bir soruna işaret edilebilir, hatta kayıt dışı çalışmayan internet mecralarıyla ortak hareket edilebilirdi. Çünkü biliyoruz ki, Türkiye'de, hiçbir içerik üretmeden sadece gazete ve televizyonların ürettiği malzemeyi tüketerek yayın yapan çok sayıda internet sitesi var.
Meselenin diğer boyutunda, “haberin telifi olur mu” tartışması bulunuyor. Dünyada da yapılmış bir tartışma bu. Bu tartışmanın en önemli zeminlerinden biri, 2005'te 1 milyon dolar gibi küçük bir bütçeyle kurulduktan sonra geçen yıl 315 milyon dolara America On Line'a (AOL) satılan Huffington Post bulunuyor. Huffington Post, “editör çağı”nı en çarpıcı örneklerle dünyaya ilan etmiş bulunuyor.
Diğer yandan gazeteler ve gazetelerin internet siteleri de, televizyonlar ile gazetelere ait olmayan diğer internet sitelerinden haber ve yorum kullanabiliyor, en azından ilham alıyorlar.
İnternet sitelerinin gazetelerden aldıklarıyla, gazetelerin internet sitelerinden aldıklarını karşılaştırdığım sanılmasın. Biliyoruz ki, arada hacim farkı var. Ancak, gazetelerin yazı işlerinde, muhabir ve editörlerin önünde, güvenilen ya da kayıtsız kalınamayan haber sitelerinin açık olduğunu da biliyoruz.
Bağımsız internet gazetesi olarak üç yıldır yayın yapan T24, çok sayıda haberi, yorumu, dosyası ve söyleşisi medya yelpazesinin tamamında kullanılmış bir mecra olarak, gazetelerin ortak deklarasyonununu neden ölçüsüz buluyor?
Tam metnini T24'te duyurduğumuz deklarasyondaki şu satırları birlikte okuyalım:
“(...) Gazetelerin içerikleri; yani, haberler, yorumlar, köşe yazıları, yazı dizileri, fotoğraflar, çizgi, grafik, sayfa tasarımı ve benzeri bütün unsurların tek sahibi gazetelerdir.
Bu unsurların şimdiye kadar gazetelerin izni olmaksızın, fikir ve emek hırsızlığı yapılarak bazı internet siteleri tarafından çalınması eylemi 'gazetecilik' olarak nitelendirilemez.
(...)
Bu itibarla,
Ürettiğimiz ve bütün hakları bize ait olan; haber, yorum, köşe yazısı, fotoğraf, karikatür, grafik, çizgi ve sayfa dizaynı gibi materyallerin hiçbir şekil ve hacimde kullanılmasına izin vermeyeceğiz. 1 Ekim 2012 tarihinden itibaren, hiçbir televizyon kanalı, internet sitesi ve haber portalı, aşağıda imzası bulunan gazetelerin içeriklerini kaynak göstererek dahi kullanamayacaklardır...”
“Haksız rekabet” vurgusu da taşıyan deklarasyonun temel hareket noktasının, gazetelerin tirajı ile gazete sitelerinin ziyaretçi sayısını artırmak olduğunu biliyoruz.
Peki; gazetelerdeki “hiçbir haber ve yorumun, hiçbir şekil ve hacimde, kaynak gösterilerek dahi kullanılmasına izin vermeyeceğiz” diyen gazeteler dediklerini yapıyorlar mı?
Misal; bu deklarasyonun altına imza atan gazeteler, diğer gazete, internet sitesi ve televizyonlardan haber kullanmıyor mu?
Cevabı, daha birkaç gün önce El Arabiya'nın, Türk pilotların Suriye tarafından öldürüldüğü iddiasına sayfalarında uzun uzun yer veren bu gazetelerin kendisinden verelim.
Bu yazı için, bazı imzacı gazetelerin, ortak deklarasyonu yayımladıkları sayfaların yanıbaşındaki sayfalarına hızla göz attım. İşte, bu gazetelerin sadece bugün (1 Ekim 2012) haberlerini kullandığı diğer gazete, televizyon ve sitelerin birkaç dakikada ortaya çıkan listesi:
Hürriyet: Corriere Della Sera gazetesi, El Hurra televizyonu.
Milliyet: Financial Times, Corriera Della Sera, Al Monitor internet sitesi ve “Somali basını.”
Zaman: To Vima
Cumhuriyet: New York Times
Vatan: El Arabiya, Al Monitor internet sitesi, Star Kıbrıs gazetesi, “Dubai'den televizyon kanalı.”
Sabah: Yergramas gazetesi, Al Manar TV, Corriere Della Sera
Habertürk: Al Monitor internet sitesi, El Arabiya, La Vanguardia gazetesi, Daily Mail
Yeni Şafak: The Age, The Independent, Ittılaat (İran), Eş Şuruk (Mısır), The Jerusalem Post, Star Telegram.
Liste uzuyor, ama bu kadar yeter. “Gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir” başlığıyla yayımladıkları ortak deklarasyonda “haberlerinin hiçbir şekil ve hacimde kullanılmasına izin vermeyeceklerini” ilan eden gazetelerin durumu bu.
Aslında normal olan da bu. Açın BBC'nin, Deutsche Welle'nin, Amerika'nın Sesi'nin sitelerini, dünya basınından özetler göreceksiniz.
Mesele, internette kayıt dışı çalışan, nereden ve nasıl yayın yaptığı bilinmeyen, gazetelerdeki yorumları uyarılara rağmen birebir ve link vermeden yayımlayan sitelerse, tamam. Ancak mesele, kendisi de içerik üreten bağımsız mecraları boğmaksa, geleneksel medyadaki grup hâkimiyetini internette de inşa etmeye kalkmaksa, bu iş zor.
Gazeteler, tirajlarını, internette güç kazanan bağımsız mecraları sindirmeye çalışarak artıramazlar. Yapmaları gereken, o mecraların neden güç kazandığı üzerinde düşünmek.
Huffington Post, demiştik. Ariana Huffington'ın, “bizden aldığı haberlerle bizim tirajlarımızı düşürüyor” diyen gazetelere, 2009'da “internet Oscar'ı” olarak bilinen “Webby” ödülünü alırken ne cevap verdiğini hatırlıyor musunuz?
“Hayatım, gazeteleri ben öldürmedim!..”