İNSANCIL BİR TIP VE İYİ HEKİMLİK İÇİN
“Tıp doktoru” olmak için 6 veya 7 yıllık bir tıp fakültesinde tıp eğitimi almak yeterli. Ama “hekim” olmak için yeterli mi?
Yıllarını cerrahiye veren bir hekim neden böyle bir kitap yazma
gereği duyar? Hekimliğin geleceği için endişelenmek mi, hekimlikle
ilgili yanlış kanılara isyan etmek mi?..
Faik Çelik Hekimliğin Seyir Defteri adlı
kitabında, bu seyir defterini bir yandan tıp eğitimi alanlara,
geleceğin hekimlerine meslek haritasında yollarını kolayca
bulabilmeleri için bir pusula olması, öte yandan toplumun hekimleri
daha iyi tanımasına aracılık etmesi arzusu ile
“bilim-felsefe-sanat” üçgeni içinde kalarak, hekimlik ve tıp
tarihindeki gelişmeleri ve yaşananları sorgulama ve düşündürme, bu
noktaya gelene kadar verilen emekleri, çekilen sıkıntıları, ödenen
bedelleri hatırlatma amacıyla kaleme aldı. “İyi bir hekim olmak
için, hekimlik sanatının iyi uygulanması gerektiğini ısrarla
vurgulamaktayız, çünkü bir hekim ne kadar bilgili ve deneyimli
olursa olsun, insanların, hastalarının, hasta yakınlarının duygu ve
düşüncelerini anlamak, hissetmek, empati yapmak zorundadır” diyen
yazarın kaleminden seyir defterinin sayfalarına düşen notlardan
bazıları şunlar:
Dünyaya gelen bir insan ilk çığlığını bir hekimin elleri arasında
atar, nüfus kütüğüne bir hekimin imzasıyla kaydolur, son
yolculuğuna da yine bir hekimin verdiği “defin ruhsatı” ile çıkar.
Felsefe bu “insanlık hallerini” sorgular.Tıpta bilginin yarılanma
ömrü ortalama üç yıla inmişken, sorgulamayan ve kendini gidişata
bırakan hekimler çok tehlikeli, robotlaşmış, sevgisiz
teknisyen-hekim tipi oluştururlar.
Günümüzde doğu mistisizmini ve felsefesini öğretmeye soyunan sahte
gurular veya kendilerine “yaşam koçu” unvanını bahşeden tıp
doktorları tıbba en büyük zararı vermekteler.