İNSAN BİRAZ KAFAYI ÇALIŞTIRIR, BİDONU DEĞİL! STAR YAZARI YILMAZ ÖZDİL'E YÜKLENDİ!
Ah be Yılmaz Abi...Bu hazımsızlık seni yiyip bitirecek!...Çok fena sallamışsın yine...
Atatürk’ünkü sade, Abdülmecit’inki cafcaflı, Yılmaz’ınki boş !
Şu ifadeyi asla unutmam..
‘Biz istemezsek, bu ülkede hiç bir şey olmaz..’
Işığı bol olsun, Türkan Saylan böyle demişti... Aslında haksız da sayılmazdı...
Zira meşruiyeti ve mevcudiyeti Kemalizm’den menkul zihniyet yönetti bu ülkeyi...
Bu zihniyetin biricik partisi CHP’nin de iktidarda olup olmaması önemli değildi...
Yargısıyla, darbe yapma imkan ve kabiliyetine sahip ordusuyla ve devletin tüm kurumlarıyla bu zihniyet hep iktidardaydı zaten...
Ama artık öyle değil..
‘Biz istemezsek bu ülkede hiç bir şey olmaz..’ diyen azgın azınlık sultası yıkıldı...
İktidarı halka teslim etmek zorunda kaldılar... ‘Biz’ yerine, ‘halk’ istemedikten sonra ülkede hiç bir şey olmaz’ durumuna gelmek ağır geldi...
Pastayı paylaşmak zorunda kaldıkları Anadolu sermayesinden rahatsız oldular...
‘Biz..’ iktidarını kaybetmek, sermayeyi paylaşmak, kolay değil tabii !..
Hazım sorunu başladı... Herşeyi mukayese eder oldular...
‘Cip direksiyonunda başörtülü kadın görmek beni rahatsız ediyor ..’ diyen dangalaklar bile çıktı...
10 Kasım’da Atatürk’ü anma töreninde başörtülü kızı görmeye tahammül edemeyen cumhuriyet kadını ne demişti; ‘karşı devrimin simgesini kabul etmek mi hürriyet?..’
Anayacağınız, hazımsızlık ve tahammülsüzlük had safhada...
Öyle ki, deprem dolayısıyla kutlamalar ve bazı resepsiyonlar iptal edilince, “O zaman Kurban Bayramı’nı da kutlamayalım..” mukayesesini yapacak kadar karşı devrim kompleksine kapılmış bir güruh var...
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce de ince bir mukayese yaptı!...
10 Kasım Atatürk’ü anma davetiyesi ile, Sultan 1. Abdülmecit için hazırlanan davetiyeyi karşılaştırdı...
Meclis kürsüsünden davetiyeleri sallayarak gösterdi; ‘Yazıklar olsun, şu davetiyelere bakın!..’
Efendim 10 Kasım davetiyesi kağıda basılmış, fotokopi davetiyeymiş, 1. Abdülmecit’inki ise bayağı cafcaflıymış!...
Adamın derdine bak!... Hangi davetiye daha şatafatlı, hangisi sade, hangisi yaldızlı, nerede Atatürk sevgisi, hani cumhuriyetin temel değerleri..vs,
Yenisi eskisi farketmiyor... CHP’nin siyaset algısı değişmiyor..
Tam bir aşağılık kompleksine kapılma hali bu...
Hoş Cemil Çiçek konuyla ilgili bir açıklama yaptı... Birinin ‘davetiye’ diğerinin ‘duyuru’ olduğunu söyledi...
Muharrem İnce ikna olmuş mudur bilemiyorum ama Sultan 1. Abdülmecit’in anılmasından rahatsız olan ‘tek vuruş’ Yılmaz Abi’nin durumu vahim...
Dünkü ‘Padişah açılımı’ başlıklı yazısında şöyle diyor Yılmaz Özdil;
...
Güya cumhuriyetçi tipler Abdülmecid ismine sazan gibi atladı ama “17 Kasım”ın Abdülmecit’le falan alakası yoktur. 17 Kasım, Mustafa Kemal için idam fermanı yazan Vahdettin’in Türkiye’den defolup gittiği gündür! Alenen... Vahdettin’i anıyorlar.
...
Ah be Yılmaz Abi... Bu hazımsızlık seni yiyip bitirecek!.. Çok fena sallamışsın yine...
Bir defa Sultan 1. Abdülmecit için İstanbul’da düzenlenen o sempozyum 17 değil 18 Kasım’da yapılacak... ( İnsan şu cafcaflı Abdülmecit davetiyesine bir bakar yahu!..)
Bak sana bir şey daha hatırlatayım da kahrından öl !..
18 Kasım’da başka ne oldu biliyor musun?... 17 Kasım’da Sultan Vahdettin’in halifeliği düşünce onun yerine Meclis tarafından bir gün sonra ( 18 Kasım 1922 ) Abdülmecit Efendi halife seçilmiştir...
Sakın Padişah 1. Abdülmecit ile karıştırma ha.., bu zatı muhterem son Halife olan Abdülmecit Efendi...
Yaa, gördün mü?.. Bunları bilseydin, ‘Alenen... Vahdettin’i anıyorlar..’ yerine, ‘Alenen hilafeti geri getirmek istiyorlar..’ deyip çok feci çakacaktın !!..
Ama her zamanki gibi yine çaktın!...
Ee insan biraz kafayı çalıştırır, bidonu değil !!!...
Hikmet Genç/Star Gazetesi