"İNŞALLAH FIRÇA YEMEM!.." ZÜLFÜ LİVANELİ'NİN VEDA'SINA GİDEN AHMET KEKEÇ NEDEN KORKTU?
Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Veda filmiyle ilgili gözlemlerini aktardığı köşesinde söze, "İnşaallah fırça yemem" diyerek başladı.
İnşaallah fırça yemem
Değerli besteci, şarkıcı, romancı, sinemacı Zülfü Livaneliyi, en son, bir televizyon kanalında, filmini beğenmeyenleri gıyabında fırçalarken izlemiş ve biraz ürkmüştüm.
Tam da, Veda filmi hakkında yazmayı kuruyordum.
Filmi görmemiştim...
İzlemeden yazmak ayıp olur diye, yeni bir Şahmaran felaketiyle karşılaşma tehlikesini göze alarak karşıma çıkan ilk sinema salonundan içeri girdim. Filmi gördüm, gerekli dersi çıkardım ve pişman olup çıktım.
Bu sinemacı milleti gişe meselesini çok önemser...
Daha doğrusu, filmi hakkında olumsuz söz söyleyenlere, gişemi kırıyor diyerek içten içe diş biler.
Hayır, içten içe değil... Açıkça diş biler... İcabında fırçalar, icabında patronuna şikâyet eder, icabında Türk sanatçısının sinema çabasını baltalamakla suçlar, icabında Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı ilan eder.
Bu tamamen suçlayıcının sütüne ve düzeyine kalmış bir durum.
Bu yaştan sonra Livaneliden azar işitecek halim yok...
Bekledim ki film eskisin, belli bir gişe başarısına ulaşsın, zarar limitini doldursun, öyle yükleneyim... Bir sürü yaftadan sonra, bir de sanat düşmanı yaftasıyla dolaşamam... Hele, mesaimi Livaneliye laf yetiştirtmeye hiç harcayamam... İşim var gücüm var.
Değerli yönetmen Livaneli, filmini izleyenlerin gözyaşları içinde salondan ayrıldıklarını söylüyor. Salih Bozokun tanıklığından yola çıktığına bakılırsa, öncelikle ağlatmayı hedef almış.
Ben ağlamadım.
Gülmedim de.
Öyle boş boş perdeye baktım.
Livanelinin didaktik Atatürküyle, bugüne kadar izlediğimiz didaktik Atatürkler arasında hiçbir fark yok... Hakkını teslim edelim, bazı pırıltılı sahneler, kaydedilmiş güzel görüntü
ler, sinema sanatının imkânlarını hatırlatan hoş çerçeveler var ama, ortada Ahan da farklı ve şahane bir Atatürk filmi, böylesi ilk kez yapılıyor dedirtecek bir film yok.
Hatta, hiç film yok.
Livanelinin didaktik laf kesmeleri ve duygulandıran adam tavrı sinemamızı kurtaracaksa, hiç kurtarmasın daha iyi...
Gişesine mani olmayalım yine de... Gidin görün, neden bu ülkede doğru dürüst Atatürk filmi çekilmediğini bir kez de yerinde müşahede edin.
Livaneli ağlatıyor...
Turgut Özakmanın Dersimiz Atatürk filmi ise öğretiyor...
Hamdi Alkanın yönettiği Dersimiz Atatürk filminin senaryosu Özakmana ait. Daha doğrusu film, Özakmanın bugüne kadar Atatürk hakkında yazdıklarının bir hasılası...
Halit Ergençe Atatürk rolü vermişler.
Bence olmamış.
Halit iyi oyuncu, lafımız yok da, kaşlarını çatıp çakmak çakmak bakması yok mu; resmen koparıyor...
Söylemesi ayıptır, iki film de, Can Dündarın Mustafa belgeseline cevap olarak tasarlanmış... Denilebilirse, Dündarın Kemalist retoriğini beğenmeyenler, kendi Kemalist retoriklerini beyaz perdeye aktarmışlar.
Fırça yemeyeceksem, söyleyeyim:
İkisi de sakil duruyor...
Bu ülkede Kemalizmin erdemleri hakkında söylenmedik söz, yazılmadık kitap, çekilmedik film, sahneye konulmadık oyun kaldı mı?
Sırf çerçeveleri ve kadrajları iyi diye, neden Livaneli ve Özakmanın Kemalizm propagandalarına zaman ve para harcayacağız?
Dersiniz Atatürk olmasın...
Dersiniz iyi film yapmak olsun artık...