İngiliz basını 1915 olaylarının 100. yıldönümünü böyle gördü!
İngiliz basınında bugün 1915 olaylarına ilişkin izlenim ve analizlerle yer alıyor.
Financial Times gazetesinde Daniel Dombey imzalı haberde
Türkiye'nin 1915 olaylarına ilişkin tutumu iredeleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 1915'i soykırım olarak tanımlayan Papa
Francesco ve Avrupa Parlamentosu'na sert tepki verdiği
hatırlatılırken bu çıkışın ise AKP hükümetinin geçmiş
politikalarıyla uyuşmadığı belirtiliyor.
Erdoğan'ın ayrıca 'Türklerin Birinci Dünya Savaşı'nda Ermenilerden
daha çok acı çektiği' ifadelerine de yer veren haberde bu
çıkışların 'cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllara yönelik eleştirilere
daha açık olan AKP'nin siciline ters düştüğü' belirtiliyor.
AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Ermeni kiliselerinin
onarımının yapıldığına, 60 binlik Ermeni toplumunun siyaset
hayatının merkezine giderek yaklaştığına dikkat çekilirken 7
Haziran'daki seçimlerde hem iktidar hem muhalefetten Ermeni adaylar
olduğu da hatırlatılıyor.
Gazeteye konuşan AKP'nin Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın, "Ermeni
vatandaşlarımızın taleplerini ve ihtiyaçlarını önemsiyoruz"
diyor.
Financial Times, gazeteci yazar Hasan Cemal'in '1915 Ermeni
Soykırımı' adlı kitabına da atıfta bulunup böyle bir kitabın 10 yıl
önce yayımlanmasının bile düşünülemeyeceğini yazıyor.
Gazeteye konuşan Hasan Cemal ise Ankara'nın en azından özür
dilemesi ve katliamları insanlık suçu olarak tanımlaması gerektiği
görüşünde.
Guardian gazetesinin 1915 olaylarına ayırdığı başyazısının girişi
şöyle: "Ait olduğunuz devletin bir suç üzerine inşa edildiğini ve
okullarınızda öğretilen tarihin tamamen yalanlardan oluştuğunu
itiraf etmek zordur. Fakat pişmanlık olmadan kurtuluş da olmaz ve
Ermenilere karşı soykırımın başlamasının 100. yılında Türkiye'nin
hala 1915'te yaşanan gerçeklerle yüzleşmemesi çok üzücü."
Başyazıda, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kürtler ve Ermenilerin
'kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri topraklar ve güç için
uzun bir dönem rekabet halinde oldukları' belirtiliyor.
Gazete, Kürtler için "fiziksel olarak yok edilme eğilimiyle karşı
karşıya kalmasalar da Türk etnik şovenizminin mağduru olduklarını,
dillerinin baskı altında olduğu ve kimliklerinin reddedildiğini"
yazıyor ve ekliyor:
"Kürtler şimdi kendi acı deneyimlerinin ardından 1915'i tanıma ve
kendilerinin üstlendiği rolden duydukları pişmanlığı ifade etmede
öncü oldu. Bazı, belki de çok çok sayıda Türk de ulusal söylemin
sorunlu olduğunu biliyor."
Guardian, Türkiye'nin ise 'soykırım' ifadesini kullanan ülkelerden
büyükelçilerini çekme devam ettiğini belirtip yazıyı şöyle
noktalıyor:
"Önceki yıllarda bu meselenin çözüm umudu için sebepler veren
Erdoğan hükümeti ise, devletin köklerinin saptırılmış tasvirine
bağlı kalma kararı aldı."
Eçmiadzin'den izlenimler
Independent gazetesi'nden Andrew Connely, Ermeni Apostolik
Kilisesi'nin Kutsal Ana Makamı'nın bulunduğu Eçmiadzin şehrinden
yazıyor.
Ermenilerin ruhani lideri ve Ermeni Apostolik Kilisesi Katolikosu
II. Karekin'in ayininden izlenimlerini aktaran Connely, 1915
olaylarında ailesi Diyarbakır'dan kaçan Halep doğumlu Suriyeli
Ermeni yazar Tigran Kapoyan'ın da 'Türkiye'nin soykırımı tanımıyor
olmasını hakaret olarak algıladıkları' yönündeki sözlerine yer
veriyor.
Kapoyan şöyle devam ediyor: "Atalarımın topraklarını görmeye
Diyarbakır'a gittiğimde Kürtler bana 'Burası senin toprakların,
geri dönmelisin. Çok trajik, çok acı' diyorlar."
Çocukken, büyükannesinin kız kardeşini kendi elleriyle toprağa
gömmek zorunda kaldığını hatırlatan Suriyeli Ermeni yazar Kapoyan
sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Gece arabayla Diyarbakır'a giderken aklıma hep bu hikâyeler geldi,
çok ağır bir duygu."
"Bu bir travma. Ama aynı zamanda size bir enerji veriyor. Kulağa
tuhaf geliyor ama sizi güçlü hissettiriyor. Bu bir yeniden doğuş.
Bizler kurtulduk."
Kimliğini saklayan Ermeniler
Daily Telegraph gazetesi Orta Doğu editörü Richard Spencer,
Türkiye'nin doğusunda yıllar boyu Ermeni kimliklerini gizleyerek
yaşayanların artık 'gölgelerinden çıktıklarını ve çevrelerine
Ermeni kimliklerini açıkladıklarını' yazıyor.
Haberde şöyle deniyor: "Hemen hemen hepsi, büyükanneleri ve
büyükbabalarının zulümden kaçmak için Ermeni Ortodoks inançlarından
vazgeçmeleri veya evlenmesi nedeniyle Müslüman olarak büyüdü.
Neredeyse hiçbiri Ermenice konuşmuyor. Birçoğunun ebeveyni, anca
yetişkinlik dönemine geçtiklerinde atalarıyla ilgili bilgi vermeye
cesaret edebilmiş."
Gazeteye konuşan Güzide Diker de onlardan biri. Ailesinin ve
bölgenin geri kalanı gibi Kürtçe konuşarak ve Müslüman olarak
yetişen Diker, "18 yaşıma kadar Ermenilerle ilgili hiçbir şey
bilmiyordum. 18 yaşımda ağabeyim beni çağırdı ve annemle beraber
hangi dini istersem seçebileceğimi söyledi" diyor.
Gazeteye konuşan ve hala yanında babasına ait, üzerinde
büyükbabasının Ermenice isminin yazılı olduğu kimlik kartını
yanında taşıyan taksi şoförü Aydan Tüt de ailesinin yaşadıklarını
anlatıyor:
"Babam dört yaşındaydı ve gözleri önünde beş adamın annesini
mızrakla öldürdüğünü gördü. Onu, at sırtında oraya gelen ve çocuğun
ayrı tutulması gerektiğini söyleyen iki Kürt kurtardı."
O iki Kürt, öksüz kalan Ermeni'yi kendi çocukları gibi
büyütmüş.
Daily Telegraph, on yıl önce Diyarbakır'da yalnızca ihtiyar bir
Ermeni çiftin Hristiyan kimliklerini açıkladıklarını belirtip
ekliyor:
"Fakat daha sonra politikalar yeniden değişti. Kürtler, Türk
hükümetine karşı onlarca yıl süren mücadelelerinden çıkınca, daha
fazla özerklik istediler ve liderleri, 1915'ten de önce de zulüm
gören, Ermenileri, içerideki düşman yerine Türk milletçiliğinin
kendileri gibi mağdurları olarak görüyorlar."
Haberde, Diyarbakır'da yerel yönetimlerin katkılarıyla Surp Giragos
kilisesinin onarıldığı da hatırlatılıyor.