İmamoğlu’nun “beni aday gösterin” talebi! “Çaresizlik”ten mi yoksa “planlı” mı?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, İmamoğlu hakkında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Efendim; aslında aynı konuda üst üste yazmayı sevmiyorum ama mecbur hissediyorum. Malum son yazım istinaf mahkemesinin muhtemel kararının İmamoğlu’nu nasıl etkileyeceği üzerine idi. Doğrusu İmamoğlu’na karşı oldukça tolereli bir yazıydı. (Çünkü bir insana etik olarak bu kadar yüklenilemeyeceğini düşünüyorum.) Lakin şimdi biraz tereddüde düştüm ve bir şeylerden huylanır gibi oldum. Acaba “Oyun içinde oyun” olabilir miydi? O yüzden aklıma gelen soruları yüksek sesle dillendirmeye çalışacağım…
Siyasetin adeta bir “Puzzle” gibi türlü entrikalarla örülü bir sanat olduğunu bildiğimden olsa gerek kafamda derhal bazı “Acaba”lar oluşuverdi birden. Acaba biz “Görmemizin istenildiği” bir yere, görmemizin istendiği kadarına mı bakıyorduk? Başka türlü de olabilir miydi? Kızışan siyasetin perde gerisindeki oyun kurucuları başka bir hedef güdüyor olabilirler miydi?..
Yanıyor mu Beyaz Köşkün Lambası?..
Peki, beni böyle düşünmeye sevk eden neydi? Bu gazeteci İsmail Küçükkaya’nın verdiği bir “Kulis Bilgisi” yüzündendi. Buna göre Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) hukukçu kurmayları “Beyaz Köşk” te bir toplantı yapmışlardı. Küçükkaya, İmamoğlu’nun “CHP beni Cumhurbaşkanı adayı göstersin” talebinde bulunduğunu öne sürmekteydi. (Aslında bu bir şayia halinde zaten söyleniyordu. Öncesinde “CHP Genel Başkanı olursam beni cezalandıramazlar” versiyonu da var) İsmail Küçükkaya “Teyit ettim” diyerek şunları belirtiyordu:
“Ayrıca bir de İmamoğlu'ndan da bizzat duyanlardan duydum. Yani İmamoğlu da söylemiş bunu. Demiş ki, ya böylesine bir hukuk dışı girişim var. Beni engellemeye çalışıyorlar. Benim adımımı şimdiden Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklayabilir CHP. Bu konuşulmuş tartışılmış. Ben bunu başkalarından duyuyordum da izliyordum ama İmamoğlu söylemiş mi diye iki ayrı kaynaktan teyit ettim. Evet İmamoğlu bize bunu söyledi. Niye dedim. Niye bunu istiyor? Caydırıcı olur. Türkiye böyle bir hukuksuzluktan kurtulur demiş İmamoğlu.”
Panik Hali mi Dayatma mı?..
Meslektaşımız İsmail Küçükkaya’nın kulis bilgisine güvenmek durumundayız. Eğer her şey dediği gibiyse buradan bazı sonuçlar çıkmaktadır. Bilemiyorum bir insanın şu aşamada bunu önerebilmesi için ya hayal aleminde yaşıyor olması ya da başka bir hesabının olması gerekir diye düşünüyorum. Bu akılları kendi mi icat ediyor yoksa birileri mi veriyor bilmiyorum!..
Bana kalırsa burada tuhaf bir durum var. Gizliden gizliye (Gizlisi mi kaldı Allah aşkına!) aday olduğu zaten belli biri niçin “Beni aday yapın” diye ısrar eder? Haddini aşma mı yoksa sadece bir “Korunma içgüdüsü” mü? Yahut bu da bir tür planlı “Dayatma” sayılamaz mı? Yani aslında yaşanana gerçek bir “Panik” ten ziyade, yaratılmış bir “panik havası” diyebilir miyiz?
Atama İle Siyaset Olmaz!..
Tamam, bir istinaf tehlikesi var. Orayı anladık. Lakin bütün parti prosedürlerini es geçercesine bunu –hele de şu aşamada- dillendirmenin alemi ne? Ha, şunu anlarım. İmamoğlu CHP’de “Tek aday” dır. Bunu partide herkese kabul ettirmiştir. Parti kamuoyu da aynı kanaattedir. Hiçbir rakibi yoktur. Partide bu konuda tartışma, sürtüşme mevcut değildir. Herkes hemfikirdir. O zaman – o da belki- bu mümkün hale gelebilir. Durum netleşir. Hatta herkes “Oh be!..” bile der!..
Ancak daha ortada fol yok, yumurta yok, erken seçim ilan edilmemiş, seçimler normalde 2028’e sen çıkıp “Beni aday yapın” diyorsun. (İlaveten aday olsan bile ceza gelmeyeceğinin garantisi yok. “Caydırıcı olur” varsayımdır.) Bu ne hukuka, ne demokratik temayüllere, ne parti prosedürlerine, ne siyasetin genel işleyiş mantığına, vb uygun görünmüyor. Bunun “Beni atayın” demekten bir farkı yok. Dolayısıyla söz konusu “Partiye sığınma” taktiği gerçekte işe yarar mı? Hiç sanmıyorum!..
Çaresizlikten mi Yoksa Plan mı?..
Ha belki de parti için “kazanmaya en uygun aday” olabilirsin. Buna kalben inanabilirsin de. Bu doğru da olabilir. Süreçte çelmelenmez ya da kendin hatalar yapmaz isen zaman mümkün de kılabilir. Ancak formülün pek işlevsel olacağını zannetmiyorum. (Zaten CHP yönetiminin de buna yanaşacağını pek ummuyorum. Ancak yarın öbür gün aday gösterilmez ve partiden koparsa “Ne yapayım bana sahip çıkmadılar” mı diyecek?) Keşke olsaydı. O zaman CHP, böylesi hırgür tartışmalardan uzak kalır ona odaklanır, enerjisini buralara harcar. Her şeyin bir yolu, yordamı var!..
İnsan ister istemez soruyor; acaba İmamoğlu paniğe mi kapıldı? (Hatta bu söylentiler parti dışından veya içinden onun için mi yayıldı? Onu erken bir takım kararlar almaya zorlamak için mi baskılandı? Burada İmamoğlu’na ayrıca psikolojik bir komplo mu var?) O panikle böyle bir “Çare” mi buldu ya da ona birileri tavsiye etti? Böylelikle İmamoğlu için “Egosu şişik” diyenler şimdi rahatlıkla “Bakın partiden büyük değilmiş” mi diyecek?
Bu şartlar altında İmamoğlu’nun parti içindeki rakipleri (Kimler olduğu belli isimleri saydırmayın bana!) İmamoğlu’nu böylesi bir telaşa sokmuş olabilirler mi? “Olmayacak duaya amin” dedirterek onu tuhaf bir duruma düşürmek istemiş olabilirler mi? Neden olmasın? Herkes gönlündeki adaya toz kondurmuyor ama kimse süte batmış kaşık değil. Kavga biri diğerlerini tasfiye ya da pes ettirene kadar sürecek anlaşılan!..
Yangından Mal Kaçırır Gibi!..
Her ne olursa olsun, öyle veya böyle, bu işte bir tuhaflık var. Şimdi de tersinden düşünelim. Peki İmamoğlu cenahı da böylesi bir “Tehlike alarmı” oluşturup, şayialar yayıp partisi CHP’ye bir şeyleri alelacele dikte ettirmeye çalışmış olabilir mi? Bu sayede “Bana sahip çıkın” manevrası altında adaylığını bir “Oldu bitti” ye getirmek istemiş olabilir mi? Bir “Mağduriyet” ten fırsat mı yaratılmak istendi?
Acaba “Dava” İmamoğlu’nun biran önce aday olabilmesi için “Bahane” olarak mı kullanılmakta? Bunu illâ İmamoğlu’nun kendisinin yapması da gerekmez. İmamoğlu’nu o makamda görmek isteyen kimi güçler (Yerli veya yabancı) olayı bu yönde zorlarlar. Zemini ve kamuoyunu hazırlarlar. İmamoğlu bile bir bakar ki –zaten istekli göründüğü- o girdabın içine çekilivermiş. Ondan sonra geçmiş olsun!..
Gerçek “Lider Duruşu” Gerekiyor!..
Bana öyle geliyor ki, eğer iyice çaresizliğe düşülmemişse böylesi bir plan pek akıl kârı değil. Ayrıca bu kadar kolay sezilecek, acemice bir “Plan” yapılabilir miydi? (Yapılabilir. O kadar saçma sapan şeyler yapıldı ki şaşırmam!) Ancak çaresinin bu yol olmadığını zannediyorum. Çevresinde kendisine daha doğru düzgün fikir ve öneri verebilecek, daha akıllı adamlar bulmasını tavsiye edebilirim ancak. Gaza gelmemeli!..
Biliyorum, siyaset bir yanıyla oyundur, entrikadır, hiledir, kumpastır, rakibi yanıltmadır. (Siyasetin bütünüyle “Kendiliğinden bir süreç” olduğuna ancak aptal insanlar inanır!) Lakin gene de ben gerçekten liderliğe soyunmuş ve o vasıflara sahip birinin başına gelecek tüm sonuçlara katlanır, omuzlar ve aşmanın bir yolunu bulur diye düşünüyorum.
Önemli olan bu duruşa sahip olabilmek. Bu noktada yalpalamamak. O zaman partide, toplumda sahip çıkar. Kimse bundan şüphe etmesin!..
30. 09. 2024