İmamoğlu ve yandaşları: O kare ne anlatıyor?
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
İMAMOĞLU VE YANDAŞLARI: O KARE NE ANLATIYOR?
Türkiye’de devran…
180 derece değil.
360 derece dönüyor sırdaşlar.
Yani: Başladığınız yere dönüyorsunuz.
Aynı aktörler, aynı yüzler.
Sadece koşullar değişiyor, sabit aktörler bir bukalemun misali, o koşullara ayak uyduruyor,
her kabın şeklini alıyor.
Sonuçta kumarhane kasası gibi, hep onlar kazanıyor.
Deli Keskin Kalem, bu kez sağlam delirdi sırdaşlar.
Öyle ki, sosyal medyada İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz ziyaretine götürdüğü
tayfaya olan tepkiyi gördükçe, patlatıyorum kahkahayı.
Gözlerimden yaşlar gelene kadar hem de.
Öfkelenen kardeşlerim, basın emekçileri sonuna kadar haklı.
Ama hepsine Keskin Kalem okumalarını öneriyorum.
Böylece gördükleri rezil tablolara şaşırmazlar.
Medyada gerçekten çarkların nasıl döndüğünü daha iyi anlarlar.
Buyurun 10 Şubat’ta kaleme aldığım şu yazıma…
Murat Ongun’un İBB hakkında yazdığım yazılardan sonra sitemiz editörlerine kendince baskı kurmaya çalışmasından sonra şu ifadeleri kullanmıştım:
Olay TV’de yaşananlar ve sonrasında İmamoğlu-Ongun ikilisinin bazı gazetecileri çuval çuval parayla kendine bağlaması…Sadece benim değil, pek çok kişinin canını sıktı.Olay TV’de yaşanan rezaleti, kovulan emekçilerin anlaması çok zaman aldı.Bazıları bana önce öfkeli mesajlar attı, sonra haklıymışsın dediler…Bense hiç kızmadım.Sonuçta siyasete umut getirecek diye PR’ı yapılan bu iki ismin, siyasete umuttan ziyade kötü yöntemler, yollar, adetler getirdiğini gördüm.Muhalefetin bu şark kurnazlıklarına değil, yeni sözlere ihtiyacı var.Siyasetin hele ki daha çok egoya hiiiiç ihtiyacı yok.
…..
Ülkeyi yönetmeye talip İmamoğlu ve Ongun’sa bir medya sitesinde çıkan bir garip köşeyi bile dert edinmiş, düşmanlık mesajları atıyor. Bu mudur basın özgürlüğü anlayışınız? O çok eleştirdiğiniz AK Parti baskılarından ne farkınız kalıyor?
Herkes bu vaka üzerinden şapkayı önüne alsın düşünsün.Özellikle de CHP yönetimi…
Ne demişim? Ne diyorum?
90’ların seviyesiz medya ortamı taktiklerine gerek yok.
Gazeteciliği PR’cılığa indirgemeyin.
Herkes eskinin yozlaşmış yüzlerinden yorgun.
Yeni hikayelere ihtiyaç var.
Özellikle de muhalefet cephesinde.
Ammaaaa ne oldu?
Bu yazının daha mürekkebi kurumadan, sağ olsunlar beni haklı çıkardılar.
Manzaraya bakın:
Bir yanda son zamanlarda alavereli işlere bulaştığını defalarca yazdığım İsmail Saymaz.
Herkesle kanka, her salatanın tuzluğu. Ama nasıl oluyorsa zeytinyağı gibi de hep üstte.
Onun yanında, medyanın canına okuyan, basın dünyasının kan içici Dracula’sı Ertuğrul Özkök.
Bitişinde, AK Parti döneminde akreditasyon uygulamasını başlatan Akif Beki.
Şimdilerdeyse eşi üzerinden İBB’den ihale alıyor.
Veeeeeeeee tabii ki bu ülkenin gördüğü en hızlı dönüşlere sahip isim: Nagehan Alçı.
Lunaparklardaki balerina gibi.
Peh, peh, peh…
Siz bu kareye bakınca ne düşünüyorsunuz?
İşini namusuyla yapanların aklından geçenleri yazayım:
- Demek ki muhalefet de gelse aynı medya düzeni devam edecek
- Dün canımıza okuyanlar yeni düzende de baş köşeyi kapacak
- Biz boşuna namusumuzla iş yapmışız
- Bizim devrimiz hiçbir zaman gelmeyecek. Ballı maaşları, ekranları, köşeleri bunlar işgal etmeye devam ederken biz iki kuruşa talim edeceğiz
- İmamoğlu ideolojiden yoksun bir adam, çıkarı kimdeyse ona gider
Bakın yoldaşlar, ben bu köşede İmamoğlu-Ongun ikilisi aleyhine çok yazdım.
Olay TV’de emekçilere yaptıkları benim için turnusol kağıdıydı.
Amiyane tabirle, bu ikiliden ‘bir cacık çıkmayacağını’ anlamıştım.
Neler söylediler, yok hükümetçiler beni onlara saldırtıyormuş, yok ne istiyormuşum, yok düşman mıymışım…
Tekrarlıyorum, ben bir garip Deli Keskin Kalem’im…
Neyse ki, bu memleket gezisi, en azından basın camiamız nezdinde, İmamoğlu ve Ongun ikilisinin, gerçekte ne olduğunu herkese gösterdi.
Kendilerine bel ve umut bağlayanlara geçmiş olsun.
İMAMOĞLU’NUN GEZİSİ CHP’DE NASIL YANKILANDI?
İmamoğlu ve kendi yandaş gazetecileri sosyal medyada olay olunca, ben de CHP’de yönetime ve medyaya yakın bir iki ismin kapısını çaldım.
Bre dedim, genel merkez, parti yönetimi, medya ekibi bu işe ne diyor?
Benim anladığım, İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu ekibiyle ipler artık neredeyse kopma noktasına gelmiş.
Bir kere İmamoğlu’nun bu memleket çıkartmasını, resmen cumhurbaşkanlığı aday adaylığının açık ilanı olarak görenler çok.
Hatta bir kaynağım şöyle dedi:
Kemal Bey grup toplantısındaki ‘ya yolumdan çekilin ya benimle olun’ çıkışını asıl İmamoğlu’na yapmıştı. Çünkü İmamoğlu’nun kendi başına böyle bir ziyaret planladığı biliniyordu. İmamoğlu, Kemal Bey’in restine rağmen yine de Karadeniz ziyaretine çıktı.
Gezinin İBB bütçesinden yapılmış olması…
İmamoğlu’nun her gittiği yerde miting yapması…
Ongun tarafından fonlanan medyanın çarşaf çarşaf bunları yayınlaması…
Aslında tablo çok net sırdaşlar:
Bir belediye başkanı, başka illerde gezip, miting yapıyorsa söylenecek fazla şey yok:
İMAMOĞLU CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI SÜRECİNİ KENDİ MEMLEKETİNDE BAŞLATMIŞTIR.
Vatana, millete hayırlı mı olur artık…
Hep birlikte göreceğiz.
HABERTÜRK’TEN İTİRAF GİBİ MEKTUP: HANUT HABER NASIL YAPILIYOR?
Keskin Kalem’in huyudur.
Bir şeyin peşine düştüm mü, bırakmam.
Hele ki işin içinde hak yenmesi, hırsızlık, ahlaksızlık, bir mesleğin ayaklar altına alınması varsa, meselenin sonuna kadar giderim.
Son iki yazımda, para karşılığında büyük yayın kuruluşlarına nasıl yalan haber yaptırıldığını anlattım.
Slot Medya isimli bir yapım şirketinin, parayla yalan haber yaptırarak her adımı kaydettiği bir videoyu dikkatlerinize sundum.
Bu siteler arasında İHA, T24, Habertürk gibi yayın kuruluşları var.
Tam bu meseleyle ilgili daha fazla bilgi araştırıyordum ki, mail kutuma çok ilginç bir mail düştü.
Normalde çok fazla mail alıyorum ve hepsini buradan yayınlamıyorum.
Sadece teyit ettiklerimi ve iyi niyetine inandıklarımı sizlerle paylaşıyorum.
Bu mailde yazılan bilgileri de sorup soruşturdum ve teyit ettikten sonra siz sırdaşlarımın dikkatine sunuyorum.
Yazım yanlışlarına bile dokunmadan olduğu gibi yayımlıyorum yoldaşlar:
Sevgili Keskin Kalem,
Yazılarınızı elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Açık konuşayım bazı analizlerize katılmamakla birlikte önemli konulara parmak bastığınızı düşünüyorum. Son iki yazınızda değindiğiniz parayla yalan haber skandalını kelime kelime okudum. Konu benide ilgilendirdiği için size yazmaya karar verdim. Adımı, mail adresimi gizli tutarsanız sevinirim.
Haberturk.com’da bir süre çalıştım, sonra ayrıldım. Yani eski görevim gereği oranın işleyişini bilirim. Ben oradayken de benzer haberler çıkıyordu. Ancak ya magazin, ya yeme içme, ya kültür sanat adı altındaki sayfalara embed ediliyordu. Bu tür haberleri giren editörler bellidir, yayın yönetmenleri genelde güvendikleri editörlere böyle haberleri paslar. Editör arkadaşlar zan altında kalmasın çünkü onlar da verilen talimatı yerine getiriyorlar, emir kulular yani. Bu işlerden editörlerin para mara aldığıda yok, alanlar belli, yöneticiler. Kimse bilmez ama Haberturk.com’un gizli yöneticisi aslında Fatih Altaylıdır. Yayın yönetmeni Yavuz Barlas doğrudan onun adamıdır. Altaylı’ya yakın isimlerin tamamına yakını da orada hala çalışıyor. Orada herkes sitenin, hanut haber sitesine döndüğünü biliyordu ama kimse ses çıkarmıyordu. Yönetimin haberi var mıydı bilmem. Bende dahil pek çok arkadaşım, başkalarının cebine para girsin diye haberler girdiğimizi anlıyorduk. Açıkçası kendimi kullanılmış hissediyordum, iki kuruşa saatlerce çalışmanın karşılığında aldıklarımız ortada. O nedenlede size yazdım. Çalıştığım bir başka yerdede benzer bir dalaverenin döndüğünü gördüm. Habertürk vakasında PR işlerinin çoğu tepeden geliyordu, daha önceki yazınızda bahsettiğiniz GYY eşi meselesine bir ek yapmak ısterım. Paralı haber ilişkisine girenler genelde ya eşini ya da başka yerde çalışan yakınlarını kullanıyor. Yani paralı haber ya o kişiler ya da bunların bağlantılı olduğu PR ajansları üzerinden geliyor. Bu arada birkaç arkadaşım PR haberlerinin üst yönetim tarafından yakalanması durumunda ihalenin kendilerine kalacağından çok korkuyordu. Bazı arkadaşların talimatla girdikleri PR haberlerin kaydını ne olur ne olmaz diye tuttuklarını biliyorum. Belki bir gün paylaşırlar. Zaten haberlerin sayısı o kadar fazla ki, siteyi bir kontrol etseler neler görecekler.
Ayrıldığıma Pişman da değilim ama bazı şeylerin değişmediğini görünce eskiden içeriden biri olarak yazmak istedim. Köşenizde yer verirseniz sevinirim. İyi günler.
Ben de bu maile şöyle cevap veriyorum:
Sevgili emekçi dostum. İsmin bana emanet. Hiç şüphen olmasın.
Olmasın da, bu nasıl iştir?
Altaylı’ya karşı hislerimi çok iyi biliyorsunuz, bu köşeden onu çok eleştirdim.
Bana defalarca dava açtı.
Açtı da vallahi de billahi de bu durum Altaylı seviyesi için bile düşük!
Her fırsatta hanuta karşı olduğunu yazan, ayrıcalıklara karşı olduğu için bır donem gazetecilerin THY ve tekefon indirimini iptal ettirmekle övünen Altaylı.
Yahu yazarı olduğun sitede parayla yalan haber çıkıyor, hiç mi diyeceğin bir şey yok?
Yoksa bu yalan haber çarkını onaylıyor musun?
Göz mü yumuyorsun?
Teşvik mi ediyorsun?
Ha, hangisi?
AHMET HAKAN BU KEZ KİMİN PR’INI YAPTI?
Sırdaşlarım medya mahallemizde hanutçu çok.
Ama kabul edelim, iğneden ipliğe her şeyini PR’a fatura eden tek bir isim var: Hürriyet'in GYY’si Ahmet Hakan.
Yıllar önce bir yatak firmasının reklamını köşesinden yapması olay olmuştu.
Sonrasında ne mekanlar, oteller yazdı çizdi.
Yetmedi çok sevdiğini her fırsatta söylediği kapsül kahvelerini de beleşe getirmenin yolunu buldu.
Önce kapsüller kanserojen diye yazdı, sonra da ‘o kahve markasının temsilcileriyle buluştum, ikna oldum, kanserojen değiller’ diye yazdı.
Allah bilir kaç kapsülü bedavaya getirdi.
Yetmedi Narcos dizisinden yola çıkıp, kendince ustaca bir senaryo kurarak bir Meksika restoranının reklamını bile köşesinden yaptı.
Sadece bu mu?
Pek çok tatilini beleşe getirdiğini hatta bedava çok pahalı yurtdışı tatillerine çıktığını bilmeyen yok.
Yanında götürdükleri de cabası.
Neyse daha fazlasına girmeyeyim.
Bunları sindirmek bile zorken, bir dostum şu fotoğrafı paylaştı:
Saç ekme konusunda uzman doktor Serkan Aydın ve Ahmet Hakan. Bu doktor kendi sayfasında Ahmet Hakan’la fotoğrafını paylaşarak müşteri portföyü hakkında PR yapıyor. Üstelik röportajımız da yakın diyor. Fotoğrafı izinsiz koymuş olamaz çünkü buradaki çarkı da biliyorum.
Tek bir kare fotoğraf çekiliyorsunuz, saç ekimi işlemini bedavaya getiriyorsunuz.
Bu kadar basit.
Aslında basit ama bir o kadar da karmaşık.
Böyle şeylere tenezzül etmek çok basit.
Ama bir gazeteciyseniz ve bir gazete yönetme iddiasındaysanız, iş orada karmaşıklaşıyor hatta çamurlaşıyor.
Yukarıdaki vakada sorduğum soruların aynısı Demirören medya yöneticileri için de geçerli.
Bunları hiç mi görmüyorsunuz?
Dur diyen kimse yok mu?
Medya yöneticileri, ellerindeki imkanları zaten yüksek maaş verdikleri ve kendini şöhretli diye kategorize eden bu medya çakalı tayfaya neden tahsis ediyor?
Aklımda deli sorular sırdaşlar…
Umarım bir gün yanıt alabiliriz.
O zamana kadar bana yazmayı ihmal etmeyin olur mu?