03 Oca 2014 09:16
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:51
İlker Başbuğ'dan kitap; Komiserin hangi teklifini reddetti?
Ergenekon davasında müebbet hapis cezası alan Genelkurmay Eski Başkanı emekli Orgeneral Başbuğ, yaşadıklarını anlattı.
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, tutuklanmasını ve
Silivri Cezaevi'ndeki günlerini pazartesi günü Kaynak Yayınları'nın
yayımlayacağı 'Suçlamalara Karşı Gerçekler' adlı kitabında anlattı.
Başbuğ, yargıyı, siyasetçileri ve mensubu olduğu Silahlı
Kuvvetler'i eleştirdi.
"BİNAYI TERK EDEBİLECEĞİMİ SÖYLEDİ, ŞİDDETLE KARŞI ÇIKTIM"
Başbuğ tutuklanıp Silivri Cezaevi'ne götürüldüğü geceyi şöyle yazdı: Terörle Mücadele Şubesi'nden polislerin mutlu olmadıkları yüzlerinden anlaşılıyordu. Başlarında bulunan komiser, adliyenin arka kapısından çıkarak binayı terk edebileceğimizi söyledi. Şiddetle karşı çıktım.
İLK KEZ ANLATTI
Milliyet gazetesinin haberine göre, Ergenekon davasında "Hükümeti devirmeye teşebbüs" iddiasıyla hakkında müebbet hapis cezasına verilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un, Silivri Cezaevi'nde yazdığı yeni kitabı pazartesi günü okuyucuyla buluşuyor. Kaynak Yayınları'ndan çıkan 'Suçlamalara Karşı Gerçekler' adlı 304 sayfalık kitapta, Başbuğ tutuklanması öncesi, sırası ve sonrasında yaşadıklarını ilk kez anlattı.
"Haksızlıkları ve acıları benimle birlikte yaşayan ve paylaşan aileme... Sevil, Feride ve Murat'a" sözleriyle kitabına başlayan Başbuğ, kitabının önsözünde şunları yazdı:
"TSK VEFASIZLIK GÖSTERDİ"
"6 Ocak 2014 tarihinde, Silivri Cezaevi'nde geçirdiğim ikinci yılı da tamamlayacağım. Ortada, çalınan kocaman iki yıl var. Benim hayatımdan, ailemin hayatından ve yakınlarımın, sevenlerimin yaşamından çalınan koca iki yıl... Daha bu hırsızlık, gasp ne kadar devam edecek onu da bilmiyorum. Benden iki yıl çaldılar, ama yaşamından daha fazla yıl çalınan o kadar kişi var ki, onları unutmak mümkün mü? Bu tarihi süreçte; Yargı aldığı kararlarla sınıfta kaldı. Siyaset, sadece konuşarak ve seyrederek sınıfta kaldı. Medya, gerçeklere dokunmaktan çekinerek sınıfta kaldı. Türk Silahlı Kuvvetleri, muvazzafı ve emeklisi ile silah arkadaşlarına vefasızlık göstererek sınıfta kaldı. Cezaevlerinde bulunanlar ise, aileleri ve sevenleriyle hep dimdik ayakta kaldılar. Ne eğildiler ne de büküldüler."
"O AN DÜNYAM KARARDI"
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Başbuğ, 5 Ocak 2012 tarihinde tutuklandığı geceyi anlattı. Başbuğ, kendisini Beşiktaş'taki adliyeden Silivri Cezaevi'ne götüren Terörle Mücadele ekibinin de mutsuz olduğunu söyledi:
"Gece yarısına doğru duruşma salonuna çağrıldık. Derme çatma, zemin katta bir yerdeydi salon. Salon küçük olduğundan kürsüler heyula gibi görünüyordu. Hâkim gelip yerini aldı. Genç ve gözlüklü biriydi. Ancak işin komik yanı, adeta kürsü arkasında kaybolmuştu; başı görünüyordu. Şahsıma yöneltilen suçlamayı ilk kez bu hâkimin ağzından duydum. Suçum şu idi: 'Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme.' 'Terör örgütü kurma ve yönetme!' Bu sözleri duyunca, açık söylüyorum dünyam karardı. Önüme kim çıkarsa çıksın devirip ezip geçebilirdim. İsyan halindeydim. Sözler ile isyanımı dile getirebilirdim. Saat 00.30'du. Silivri'nin yolu bize de açılmıştı.
"ARKA KAPIDAN ÇIKABİLİRSİNİZ DEDİLER"
Usulen ilk önce Metris Cezaevi'ne gidiliyor hatta bir gün orada kalınıyormuş. Ben bunu istemedim. Doğrudan Silivri'ye gitmek istediğimi söyledim. İsteğim uygun görüldü. Terörle Mücadele Şubesi'nden görevlendirilen polisler, bir süre sonra hareket edebileceğimizi söylediler. Hepsi saygılıydı ve yaşanılan durumdan pek mutlu olmadıkları yüzlerinden anlaşılıyordu. Başlarında bulunan herhalde komiser idi, istersek adliyenin arka kapısından çıkarak binayı terk edebileceğimizi söyledi. Şiddetle karşı çıktım. Geldiğimiz gibi, alnımız açık, başımız dik ön kapıdan çıkacaktık. Öyle yaptık."
CEZAEVİNDE İLK SABAH
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Başbuğ, cezaevindeki ilk sabahı şöyle anlattı:
"6 Ocak 2012 sabahı, daldığım derin uykudan uyandım. Yedi küçük odası bulunan, iki katlı cezaevinin bir koğuşunda tek başıma uyumuştum. Hava soğuktu. Getirdiğim eşyalar arasında bulunan kalın giysilerden seçtiklerimi giydim. Aşağı kata indim. Büyük bomboş bir salon, iki masa bir de eski bir televizyon vardı. Yüzümü yıkadım. Televizyonu açtım. Haber kanalları büyük ölçüde benim tutukluluk haberimi veriyordu. Televizyonun sesi boş odada gürültü şeklinde yankılanıyordu: 'Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklandı. Takdir Yüce Türk Milletine aittir.' Kenarda, bir tepsi üzerinde kurabiye kutuları, su ve meyve suları vardı. Herhalde, cezaevi idaresi tarafından ilk ihtiyaçların karşılanması için konulmuştu. Oradan bir iki şey alıp yedim."
"HİÇBİR ZAMAN DARBECİ OLMADIM"
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ceza almasına neden olan darbe iddialarıyla ilgili kitabında şunları yazdı: "Ben ne teğmenken ne de Genelkurmay Başkanı iken, hiçbir zaman darbeci olmadım. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 48 yıl fiili hizmetten sonra, 30 Ağustos 2010'da emekli oldum."
"BİNAYI TERK EDEBİLECEĞİMİ SÖYLEDİ, ŞİDDETLE KARŞI ÇIKTIM"
Başbuğ tutuklanıp Silivri Cezaevi'ne götürüldüğü geceyi şöyle yazdı: Terörle Mücadele Şubesi'nden polislerin mutlu olmadıkları yüzlerinden anlaşılıyordu. Başlarında bulunan komiser, adliyenin arka kapısından çıkarak binayı terk edebileceğimizi söyledi. Şiddetle karşı çıktım.
İLK KEZ ANLATTI
Milliyet gazetesinin haberine göre, Ergenekon davasında "Hükümeti devirmeye teşebbüs" iddiasıyla hakkında müebbet hapis cezasına verilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un, Silivri Cezaevi'nde yazdığı yeni kitabı pazartesi günü okuyucuyla buluşuyor. Kaynak Yayınları'ndan çıkan 'Suçlamalara Karşı Gerçekler' adlı 304 sayfalık kitapta, Başbuğ tutuklanması öncesi, sırası ve sonrasında yaşadıklarını ilk kez anlattı.
"Haksızlıkları ve acıları benimle birlikte yaşayan ve paylaşan aileme... Sevil, Feride ve Murat'a" sözleriyle kitabına başlayan Başbuğ, kitabının önsözünde şunları yazdı:
"TSK VEFASIZLIK GÖSTERDİ"
"6 Ocak 2014 tarihinde, Silivri Cezaevi'nde geçirdiğim ikinci yılı da tamamlayacağım. Ortada, çalınan kocaman iki yıl var. Benim hayatımdan, ailemin hayatından ve yakınlarımın, sevenlerimin yaşamından çalınan koca iki yıl... Daha bu hırsızlık, gasp ne kadar devam edecek onu da bilmiyorum. Benden iki yıl çaldılar, ama yaşamından daha fazla yıl çalınan o kadar kişi var ki, onları unutmak mümkün mü? Bu tarihi süreçte; Yargı aldığı kararlarla sınıfta kaldı. Siyaset, sadece konuşarak ve seyrederek sınıfta kaldı. Medya, gerçeklere dokunmaktan çekinerek sınıfta kaldı. Türk Silahlı Kuvvetleri, muvazzafı ve emeklisi ile silah arkadaşlarına vefasızlık göstererek sınıfta kaldı. Cezaevlerinde bulunanlar ise, aileleri ve sevenleriyle hep dimdik ayakta kaldılar. Ne eğildiler ne de büküldüler."
"O AN DÜNYAM KARARDI"
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Başbuğ, 5 Ocak 2012 tarihinde tutuklandığı geceyi anlattı. Başbuğ, kendisini Beşiktaş'taki adliyeden Silivri Cezaevi'ne götüren Terörle Mücadele ekibinin de mutsuz olduğunu söyledi:
"Gece yarısına doğru duruşma salonuna çağrıldık. Derme çatma, zemin katta bir yerdeydi salon. Salon küçük olduğundan kürsüler heyula gibi görünüyordu. Hâkim gelip yerini aldı. Genç ve gözlüklü biriydi. Ancak işin komik yanı, adeta kürsü arkasında kaybolmuştu; başı görünüyordu. Şahsıma yöneltilen suçlamayı ilk kez bu hâkimin ağzından duydum. Suçum şu idi: 'Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme.' 'Terör örgütü kurma ve yönetme!' Bu sözleri duyunca, açık söylüyorum dünyam karardı. Önüme kim çıkarsa çıksın devirip ezip geçebilirdim. İsyan halindeydim. Sözler ile isyanımı dile getirebilirdim. Saat 00.30'du. Silivri'nin yolu bize de açılmıştı.
"ARKA KAPIDAN ÇIKABİLİRSİNİZ DEDİLER"
Usulen ilk önce Metris Cezaevi'ne gidiliyor hatta bir gün orada kalınıyormuş. Ben bunu istemedim. Doğrudan Silivri'ye gitmek istediğimi söyledim. İsteğim uygun görüldü. Terörle Mücadele Şubesi'nden görevlendirilen polisler, bir süre sonra hareket edebileceğimizi söylediler. Hepsi saygılıydı ve yaşanılan durumdan pek mutlu olmadıkları yüzlerinden anlaşılıyordu. Başlarında bulunan herhalde komiser idi, istersek adliyenin arka kapısından çıkarak binayı terk edebileceğimizi söyledi. Şiddetle karşı çıktım. Geldiğimiz gibi, alnımız açık, başımız dik ön kapıdan çıkacaktık. Öyle yaptık."
CEZAEVİNDE İLK SABAH
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Başbuğ, cezaevindeki ilk sabahı şöyle anlattı:
"6 Ocak 2012 sabahı, daldığım derin uykudan uyandım. Yedi küçük odası bulunan, iki katlı cezaevinin bir koğuşunda tek başıma uyumuştum. Hava soğuktu. Getirdiğim eşyalar arasında bulunan kalın giysilerden seçtiklerimi giydim. Aşağı kata indim. Büyük bomboş bir salon, iki masa bir de eski bir televizyon vardı. Yüzümü yıkadım. Televizyonu açtım. Haber kanalları büyük ölçüde benim tutukluluk haberimi veriyordu. Televizyonun sesi boş odada gürültü şeklinde yankılanıyordu: 'Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklandı. Takdir Yüce Türk Milletine aittir.' Kenarda, bir tepsi üzerinde kurabiye kutuları, su ve meyve suları vardı. Herhalde, cezaevi idaresi tarafından ilk ihtiyaçların karşılanması için konulmuştu. Oradan bir iki şey alıp yedim."
"HİÇBİR ZAMAN DARBECİ OLMADIM"
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ceza almasına neden olan darbe iddialarıyla ilgili kitabında şunları yazdı: "Ben ne teğmenken ne de Genelkurmay Başkanı iken, hiçbir zaman darbeci olmadım. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 48 yıl fiili hizmetten sonra, 30 Ağustos 2010'da emekli oldum."