28 Mar 2013 16:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:06

İLK YAZISINDA DERYA SAZAK'A ÇAKTI; KENDİSİYLE ASLA HELALLEŞMEYECEĞİM!

Kendisi, üstelik bir zamanlar okur temsilcisi olarak görev yapmış ve o zamanlar besbelli susuzluğundan otlayamamış bir USTG.

Yıldırım Türker, Radikal’den ayrıldıktan sonra BirGün gazetesindeki ilk yazısında "Utanmazlıkta sınır tanımayan gazeteciler"i yazdı. (USTG) diye kısalttığı o gazeteciler için "Gürleyerek, esip savurarak, kasıp kavurarak geliyorlar. Bir çığ gibi büyüyorlar. Ama içlerinden biri, gerçekten de rakiplerine fark atıyor. Kendisi, üstelik bir zamanlar okur temsilcisi olarak görev yapmış ve o zamanlar besbelli susuzluğundan otlayamamış bir USTG. Hasan Cemal’i işten çıkarmış bir zat. Zamanımızın ruh gibi kahramanı. Basın tarihine de bu rütbeyle geçeceğini biliyor olmalı." dedi ve ilk yazısında şöyle yazdı:

MİLLİYET’İN SONRADAN GÖREM DEMOKRATI

"Helalleşme arsızı olmuş bir camiadır, necip Türk basını. Birbirinin kuyusunu kazan, birbirini ihbar eden, evini bastıran, işinden ettiren, kara çalan güç budalaları bir arada, kol kola, geçici ittifaklar halinde geçinir giderler. Bir yılda beş kere helalleşmiş olanları vardır. Laçka olmuş şahsiyet yoksunları, kendi yedikleri herzeleri de başkalarının herzelerini de unutuverirler.

Milliyet’in sonradan görme demokratı da bu laçkalığa güveniyor besbelli. Pişkinlik yolunda çabalıyor, zamanın ruhuna yakarıyor ama Özkök’ün sivilcesi olabilir ancak. Şu bölümü birlikte okuyalım. Mantık burkulması, ahlak sürçmesi, dil zaafı ve benzeri hasarlara bir bakalım:

"Hasan Ağabey’in yazamaz duruma düşürülmesinde ’gazete yönetimini’ suçlayanlar, İmralı zabıtlarını yayımlayarak ’editoryal bağımsızlık’ ilkesine sonuna kadar sadık kaldığımızı nedense unutuyorlar.

O haberi yayımlarken, ne gazetemizin sahibi Erdoğan Demirören’e ne de Ankara’daki hükümet yetkililerine sordum. (Aferin.)

Hasan Cemal, salı günü yazılarına başlayacaktı.

Başbakan’a yanıt ve ’medyadaki sermaye yapısını’ sorgulama konusundaki ısrarı nedeniyle, yayımlamadım. Erdoğan’a yanıtını zaten 2 Mart’ta vermiştik. Erdoğan Demirören’le ilgili tercihimizi ise aylar öncesinde topluca yapmıştık. Kürt meselesinin çözüm süreciyle medyada yüzyıllık kavram olan ’sermaye yapısı’ tartışmasının herhalde zamanı değildi! (Bekçi Murtaza)

Yazıyı basmadığımdan sayın Demirören’in sonradan haberi oldu! (Peki gözleri doldu mu?)

Hasan Cemal, o yazıda ısrarın gazeteyle ’vedalaşmak’ olacağını biliyordu. (Senin sonun olacağını da biliyordu muhtemelen)

Çünkü gazetecilikte mesleki etik kadar, gazeteci-yayıncı ilişkilerini tanımlayan ’iş etiği’ de geçerlidir.

Yayın yönetmeni olarak o ilkeyi gözetmek de görevimdir ve Milliyet’in logosunda ’Basında güven’ yazmaktadır.

Hasan Cemal her zaman sevgi ve saygıyla anacağımız meslek ustamızdır.

Veda ve teşekkür yazısında belirttiğim gibi köşesi gelecekte de kendisine açık olacaktır. (Hangi gelecekte?)"

KENDİ GELECEĞİNİ GARANTİ ALTINA ALMIŞ OLDUĞUNA İNANIYOR

Kendi geleceğini garanti altına almış olduğuna inanıyor. Gelecekte de kapıyı ben tutacağım nasılsa, demiş oluyor. Şahsen kendisiyle asla helalleşmeyeceğimi belirtmek istiyorum. ’Helal olsun’ u nereden işitmişse oraya gitsin.