23 Oca 2012 09:54
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:15
ILICAK, ÇÖLAŞAN'A FENA VURDU! DİNK'İ ÖLÜME GÖTÜREN MANŞETLER!
Hrant Dink'in, hedef haline gelmesinde, Genelkurmay bildirisinden başlayarak, nefret yayan bu yazı ve manşetlerin etkisini görmemek mümkün mü?
İşte Nazlı Ilıcak’ın o köşe yazısı
Ya sev, ya terket
Hrant Dink suikastının arka planı iyice incelenmeli. Dink, pek tanınmazken, 21 Şubat 2004’te, Hürriyet gazetesi, Agos’ta çıkan Sabiha Gökçen haberini iktibas ederek, bu gazetenin Genel Yayın Müdürü Dink’i kamuoyuna mal etti. Burada bir kötü niyet olduğunu söylemiyorum ama, hemen ertesi gün, Genelkurmay Başkanlığı, Gökçen’in Ermeni olduğu iddiasının Atatürk milliyetçiliğine, ulusal devlet yapısına karşı, milli birlik ve beraberliğimizi sarsan bir tavır olduğunu bir bildiriyle açıkladı. Hrant Dink, öldürülene kadar bir daha gündemden düşmedi. Onun, "Türk düşmanı bir Ermeni" olduğu teması özellikle Yeniçağ, Önce Vatan, Ortadoğu gibi "aşırı milliyetçi" gazetelerde ve ulusalcı (ya da Ülkücü) çevrelerde sürekli işlendi.
24 Şubat 2004 tarihli makalesinde Emin Çölaşan, Dink’in, 13 Şubat’ta Agos’ta çıkan bir yazısını ele aldı. O makalenin içinden tek bir cümleyi cımbızla çekti: "Türkten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermenilerin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur." Çölaşan, AB yolunda hızla ilerleyen Türkiye’de, imam nikâhından Türk’ün zehirli kanına kadar her şeyin özgür olduğunu söylüyor ve "AB’yi, babalarının hayrına istemiyorlar" diye makalesini tamamlıyordu. O günden sonra, "aşırı milliyetçi" gazetelerde Hrant Dink aleyhine çok rencide edici, ırkçı makaleler yayınlandı. Ülkü Ocakları, Agos’un önünde "Ya sev ya terk et" diye bağırdı. Doğu Perinçek’in partisi de protesto yürüyüşü tertip etti.
Önce Vatan’dan iki örnek: "İnsan suretindeki Ermeni tahrikçisi sürüngenlere, Türk’ün kanının zehirli vasfını, içtimai şifa niyetine göstermek lâzım."
"Kan sarhoşu Ermeni çetesinin alçak ve aşağılık bozuk kanını Türk damarında vehmedenler, bunu hırlayış şeklinde ifade etmekten çekinmiyor. Hayvan bile komşusunun tarlasına keyfince dalamazken, Agos’a, bu hayvani başıboşluktan beter tecavüz cesaretini veren kim?"
4 Ekim 2004’te Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi alınca, Hrant Dink, "Ülkem, insanlığın en büyük projesine doğru devam ediyor. Dayatmacı, statükocu, çatışmacı zihniyet uçurumun dibine gidedursun. Hoş gidişler ola." diye yazmıştı.
Bu da ayrı bir tartışma yarattı. "Hoş gelişler ola Mustafa Kemal" türküsünden yola çıkarak Dink’in Atatürk’e dil uzattığı ileri sürüldü. Yeniçağ gazetesi "Ermeni’ye bak" manşetini attı ve şöyle yazdı
(9 Ekim 2004): "Aklınca Mustafa Kemal ile alay etmeye kalkıyor. Ruslarla birlikte olan ve Türk askerini sırtından süngüleyen Ermeni çetelerinin kıçlarına yediği tekmenin acısını çıkarmaya çalışıyor Hrant."
Yayın kurulunda Veli Küçük’ün bulunduğu Batı Trakya dergisinde de, "Ermeni küstahlığına bak" başlığıyla bir yazı çıktı. "AB ve teslimiyetçi AKP hükümetinden cesaret alarak Dink’in Atatürk’e dil uzattığı" ileri sürüldü.
13 Şubat’taki yazısından dolayı hakkında dava açılan Dink, 6 aya mahkûm oldu; cezası ertelendi. Mahkûmiyet kararının gerekçesi de buram buram ırkçılık kokuyordu: "Öyle ülke vardır ki, bayrağından şort yaparsın hoş görürler. Öyle ülke vardır ki, ineğine dokunursan infial yaratır. Öyle millet vardır ki, kan dedin mi akla, bu toprakların her santiminde bulunan ecdat kanı gelir."
O tarihte Erdal Şafak, bir vesile, mahkeme başkanıyla konuşmuş, ona, Dink’in "Mahkûm olursam Türkiye’yi terk ederim" dediğini hatırlatınca, hâkimden şu cevabı almıştı: "Ya sevecek, ya terk edecek, başka seçeneği yok."
Ogün Samast’a "Neden öldürdün" diye sorulunca şu cevabı vermişti:"Hem Türk düşmanı, hem de İstanbul’da yaşıyor. Gitsin!"
Hrant Dink’in, hedef haline gelmesinde, Genelkurmay bildirisinden başlayarak, nefret yayan bu yazı ve manşetlerin etkisini görmemek mümkün mü.
Ya sev, ya terket
Hrant Dink suikastının arka planı iyice incelenmeli. Dink, pek tanınmazken, 21 Şubat 2004’te, Hürriyet gazetesi, Agos’ta çıkan Sabiha Gökçen haberini iktibas ederek, bu gazetenin Genel Yayın Müdürü Dink’i kamuoyuna mal etti. Burada bir kötü niyet olduğunu söylemiyorum ama, hemen ertesi gün, Genelkurmay Başkanlığı, Gökçen’in Ermeni olduğu iddiasının Atatürk milliyetçiliğine, ulusal devlet yapısına karşı, milli birlik ve beraberliğimizi sarsan bir tavır olduğunu bir bildiriyle açıkladı. Hrant Dink, öldürülene kadar bir daha gündemden düşmedi. Onun, "Türk düşmanı bir Ermeni" olduğu teması özellikle Yeniçağ, Önce Vatan, Ortadoğu gibi "aşırı milliyetçi" gazetelerde ve ulusalcı (ya da Ülkücü) çevrelerde sürekli işlendi.
24 Şubat 2004 tarihli makalesinde Emin Çölaşan, Dink’in, 13 Şubat’ta Agos’ta çıkan bir yazısını ele aldı. O makalenin içinden tek bir cümleyi cımbızla çekti: "Türkten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermenilerin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur." Çölaşan, AB yolunda hızla ilerleyen Türkiye’de, imam nikâhından Türk’ün zehirli kanına kadar her şeyin özgür olduğunu söylüyor ve "AB’yi, babalarının hayrına istemiyorlar" diye makalesini tamamlıyordu. O günden sonra, "aşırı milliyetçi" gazetelerde Hrant Dink aleyhine çok rencide edici, ırkçı makaleler yayınlandı. Ülkü Ocakları, Agos’un önünde "Ya sev ya terk et" diye bağırdı. Doğu Perinçek’in partisi de protesto yürüyüşü tertip etti.
Önce Vatan’dan iki örnek: "İnsan suretindeki Ermeni tahrikçisi sürüngenlere, Türk’ün kanının zehirli vasfını, içtimai şifa niyetine göstermek lâzım."
"Kan sarhoşu Ermeni çetesinin alçak ve aşağılık bozuk kanını Türk damarında vehmedenler, bunu hırlayış şeklinde ifade etmekten çekinmiyor. Hayvan bile komşusunun tarlasına keyfince dalamazken, Agos’a, bu hayvani başıboşluktan beter tecavüz cesaretini veren kim?"
4 Ekim 2004’te Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi alınca, Hrant Dink, "Ülkem, insanlığın en büyük projesine doğru devam ediyor. Dayatmacı, statükocu, çatışmacı zihniyet uçurumun dibine gidedursun. Hoş gidişler ola." diye yazmıştı.
Bu da ayrı bir tartışma yarattı. "Hoş gelişler ola Mustafa Kemal" türküsünden yola çıkarak Dink’in Atatürk’e dil uzattığı ileri sürüldü. Yeniçağ gazetesi "Ermeni’ye bak" manşetini attı ve şöyle yazdı
(9 Ekim 2004): "Aklınca Mustafa Kemal ile alay etmeye kalkıyor. Ruslarla birlikte olan ve Türk askerini sırtından süngüleyen Ermeni çetelerinin kıçlarına yediği tekmenin acısını çıkarmaya çalışıyor Hrant."
Yayın kurulunda Veli Küçük’ün bulunduğu Batı Trakya dergisinde de, "Ermeni küstahlığına bak" başlığıyla bir yazı çıktı. "AB ve teslimiyetçi AKP hükümetinden cesaret alarak Dink’in Atatürk’e dil uzattığı" ileri sürüldü.
13 Şubat’taki yazısından dolayı hakkında dava açılan Dink, 6 aya mahkûm oldu; cezası ertelendi. Mahkûmiyet kararının gerekçesi de buram buram ırkçılık kokuyordu: "Öyle ülke vardır ki, bayrağından şort yaparsın hoş görürler. Öyle ülke vardır ki, ineğine dokunursan infial yaratır. Öyle millet vardır ki, kan dedin mi akla, bu toprakların her santiminde bulunan ecdat kanı gelir."
O tarihte Erdal Şafak, bir vesile, mahkeme başkanıyla konuşmuş, ona, Dink’in "Mahkûm olursam Türkiye’yi terk ederim" dediğini hatırlatınca, hâkimden şu cevabı almıştı: "Ya sevecek, ya terk edecek, başka seçeneği yok."
Ogün Samast’a "Neden öldürdün" diye sorulunca şu cevabı vermişti:"Hem Türk düşmanı, hem de İstanbul’da yaşıyor. Gitsin!"
Hrant Dink’in, hedef haline gelmesinde, Genelkurmay bildirisinden başlayarak, nefret yayan bu yazı ve manşetlerin etkisini görmemek mümkün mü.