İlber Ortaylı'dan Wikipedia uyarısı: Tavsiye etmiyorum, Türkçesine de hiç güvenmeyin!
Tarihçi, yazar İlber Ortaylı, "Wikipedia'yı hiç tavsiye etmiyorum. Türkçesine ise hiç güvenmeyin. Ben size örnekler veririm. Bir kere ansiklopedi kullanmaya alışın." dedi.
Kütüphane Haftası kapsamında Yapı Kredi Kültür Sanat
Yayıncılık'ın (YKKSY) Beyoğlu'daki binasında düzenlenen
etkinlikte konuşan Prof. Dr. Ortaylı, geçmişten günümüze
kütüphane, kütüphanecilik, kitap ve okuma kültürüne ilişkin
bilgi verdi.
İlber Ortaylı, kütüphaneciliğe Türkiye'de yeteri kadar önem
verilmediğini belirterek, kitap hastalarının kütüphaneciliğe
yeterince ilgi göstermediğini söyledi.
Bazı isimlerin bireysel kütüphaneleri olduğunun altını
çizen Ortaylı, şunları kaydetti:
"Mesela İstanbul'da kimlerin kütüphaneleri var? Bunların
bilindiğini zannetmiyorum. Kitap toplayan, kütüphanesi zengin
insanlar var. Hepsi de Anadolu üniversitelerindeki
kütüphanelerden daha zengin kitap kurtları. Ben hiçbir taşra
üniversitesinde 30-40 bin tarih kitabı olanı bilmiyorum. Belki
vardır Erzurum gibi ama bu yaygın bir şey değil. Böyle bir
ortamda kütüphane nedir, ona bakmak gerekiyor. Birtakım
reformlar, devrimler, atılımlar yapan bir memlekette,
kütüphane çok yavaş ilerleyen bir müessese olmuş. Olan kütüphaneler
de zamanla özelliğini kaybetmiş."
"İlk kütüphane, yazının ortaya çıkışıyla
başladı"
Ortaylı, Türkiye'de açık raf düzenindeki kütüphanelerin çok
az olduğunun altını çizerek, "Bildiğim kadarıyla Ankara'da
Bilkent Kitaplığı öyle. Orta Doğu (Teknik Üniversitesi)
öyleydi ama çok pişman oldular. Kitapların sayfalarını
koparmak gibi huylar çıktı. (Biri) Derginin içinden makaleyi
kesip alıyor, gidiyor. Yani bitti. Cemiyete muzır bir
mahluğun yetiştiğini görüyorsunuz. O herif birkaç sene sonra
bir mevkiye de gelebilir." dedi.
Kütüphanecilerin, kütüphanedeki kitaplarla ilgili sahip
olduğu donanımın önemine vurgu yapan Ortaylı, "Türkiye, kitap
toplamayan, okumayan bir cemiyet olsa külliyen, mesele yok.
Mutlak cehalet de bir meziyettir. Öyle gider. Fakat bu tarz
yapı, işleri çok sürüncemede bırakır. Dünyayı araştıran, onu
bunu tarayan insancıklarla, dünyadan haberi olmayan birtakım
adamların bir arada bulunması çok kötü bir şey."
değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Ortaylı, Türkiye'deki eski sahafların kendine
göre bir ahlakının olduğunu aktararak, yaşadığı bir anıyı şu
sözlerle anlattı:
"Bir kitapçı vardı. Aziz Nesin kitap bakarken, 'Bırak, dokunma.
Sana yaramaz o.' dedi. Aziz Bey, senden daha iyi Osmanlıca
okuyor. Aziz Bey'in hayırhah bir cimriliği vardı. Para buldu
mu çocuk vakfına yatırırdı. Kitaba çok pazarlık yapardı.
Üstüne başına da zaten öyleydi. O kitapçı, hakaret ediyor
adama. Türkiye'nin önde gelen bir yazarı ve dünyada da öyleydi.
Humeyni İran'ında Aziz Nesin'in kitapları serbestti. Çünkü
gülmeyle baş edilmez. Biraz okuyan adam, mizah yazarıyla,
romancıyla baş edilemeyeceğini bilir. Mollalar öyleydi.
Kısmen de öyledirler. Okurlar. Okumak insanı mutlaka daha çok
değiştiriyor."
İlk kütüphanenin yazının ortaya çıkışıyla başladığını dile
getiren Ortaylı, "Züğürt Ağa filmi vardı. Haraptar diye bir
köyü anlatıyordu. O köy, (Şanlıurfa'da) Sultantepe'dir.
Oradaki kazılarda da edebi ve dini metinlerin olduğu Sümerce
tabletler bulundu. Genellikle sahadaki araştırma alanlarında
sadece kullanılan yerli dil bulunmuyor. Mesela Hititler ve Luviler
var ama o bölgelerde Akadça metinler ile astrolojik tabletler
bulunuyor." diye konuştu.
İlber Ortaylı, geçmişte Batı'dakilerin aksine, Türklerin
bir araya gelerek kitap okuduklarına dikkati çekerek, şu
bilgileri verdi:
"Bizimleri birlikte okur. Jöntürk ananesinde bile yeri vardır.
Gizli gizli bir araya gelir kitap okurlar. Komünistler
yapardı bunu. Toplanıp Marx falan okurlar bir evde. Kitap yok
ortada. Biri Fransızca bir şey bulmuştur. Biri okur,
diğerleri dinler. Tercüme edilir. Bu tip bir anane tabii kolay
değil. Bu Batı'da olmuyor. Batılılar çok bireysel. Herkes
evinde oturup okuyor ve toplanmayı, birbirlerine gitmeyi
sevmiyorlar. Çok güzel kitap kurtları var Batı'da. 15 günde
bir toplanırlar. Önce kitabı okurlar. Toplandıklarında da o
kitabı tartışırlar. Onun dışında kitap evde okunur. Kendi başına
okunur. Milletin önünde, pazar ayini gibi, 50 kişi bir araya
gelip kitap okumazlar. Dolayısıyla kütüphaneler, evinde
kütüphanesi olmayanların bir ihtiyacını karşılıyor."
Kütüphaneciliğin her zaman desteklenmesi aktaran Ortaylı,
"Türkiye'de son 3 yılda kitap tercüme sayısı ve baskı sayısı
fırladı. Herhalde televizyonların sıkıcılığından,
kalitesizliğinden ve gazetelerin okunmaz olmasından dolayı
İran'daki olay tekerrür etti. Millet okumaya başladı. Yabancı
kitap okunmaya başladı. Bu da çok önemli bir şey ama hala çok
gerideyiz ve bu büyük bir problem. Tercüme sayısı artıyor.
İyi mütercimler de artmaya başladı. Eskiden korkunçtu.
Türkiye'nin eski Fransızca bilen ekolü korkunçtu. Bence
Fransızcaları iyi değildi, Türkçeleri ise hiç iyi değildi."
ifadelerini kullandı.
Ortaylı, Wikipedia'nın dijital kütüphane olduğu yönündeki
bir yorum üzerine şöyle konuştu:
"Hiç tavsiye etmiyorum. Türkçesine ise hiç güvenmeyin. Ben
size örnekler veririm. Bir kere ansiklopedi kullanmaya
alışın. 'Efendim bizim rafta 30 tane cilde yer yok' deniyor.
Sana kim dedi 30 cildi al. Hepsinin bilgisayara uyumlusu
çıktı. Takar okursun. Özellikle gençler, ansiklopedi okuyacaksınız.
Bir maddeye bakarken, öbürüne takılırsın. Tıpkı Harvard'ın
veya Bilkent'in raflarında gezmek gibi. Aradığından çok,
okuduğun kaçak madde aklında kalır. Lügat bakarken aramadığın
kaçak madde kalıyor."
Prof. Dr. İlber Ortaylı panelin sonunda kendisine yöneltilen
soruları yanıtladı.