İlber Ortaylı 'Kut'ül Ammare Zaferi'ni anlattı: Muhafazakarlık, maskaralık yapmak değil
İlber Ortaylı, Hürriyet'te yayınlanan yazısında "Muhafazakâr olmak tarihi verileri yorumlarken maskaralık yapmak değildir" diye yazdı.
Hürriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. İlber Ortaylı, Başbakan
Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in talimatıyla Kut'ül Ammare zaferinin
kutlanacak olmasıyla ilgili olarak, "23 NİSAN 1920 ila 29 Nisan
Kûtu’l-Amâre zaferini bir satranç tahtasının piyonları gibi
düzenlemek ne tarih ilmine ne geçmişi betimlemeye yarayan oldukça
sağlıksız bir yaklaşım. 29 Nisan 1916 bir imparatorluğun genç
komutanlarının Britanya ordusuna itibar kaybettiren bir zafer
kazanmasıdır" dedi. "Bazı muhafazakâr çevreler son dönemde Kut
Zaferi'nin anmasını, TBMM'nin açılışı yıl dönümüne karşı öne
çıkarıyor, bu iki tarihi olay birbirine rakip olabilir mi?" diye
soran Ortaylı, "23 Nisan 1920 ise Mütareke’den sonra merkezi
devletler içinde en çok haksızlığa uğrayan, Britanya’nın çok ağır
bir bedel ödetmek istediği bir memleketin askerlerinin ve
politikacıların Ankara’da bir direniş örgütlemesidir. İlk defa bir
Meclis hâkimiyeti söz konusudur ve ilk defa Türk adı devlet
hayatında bin seneden sonra kullanılmaktadır. Muhafazakâr olmak
tarihi verileri yorumlarken maskaralık yapmak değildir; ciddi bir
yöntem ve dürüstlükle de muhafazakâr tarih yapılabilir" diye
yazdı.
İlber Ortaylı'nın "Kûtu'l Amâre Zaferi" başlığıyla yayımlanan (24
Nisan 2016) yazısı şöyle:
I. Cihan Harbi'nde Britanya'nın kamuoyunu ve bütün politikasını
sarsan Çanakkale Zaferi bizim tarih yazımında unutulmasa bile geniş
kitlelere pek öğretilmeyen bir başka zaferle, Britanya halkının ve
hükümetinin inancını sarstı. Bu Kûtu'l-Amâre Zaferi'ydi. Peki nasıl
kazanıldı?
Önümüzdeki hafta cuma günü Kûtu’l-Amâre Zaferi’nin 100’üncü yılını
kutlayacağız. Çanakkale Savaşı bir milletler savaşıydı, henüz Cihan
Savaşı’na girmeyen Yunanistan bile Britanya tarafında bazı
kuvvetleriyle yer almıştı. Irak mıntıkasındaki ordunun komutanı
Goltz Paşa, emrindeki Türk subay ve komutanlarla geçinemiyordu.
Hatta Batı literatüründe kendisinin subaylar tarafından
zehirlendiği bile iddia edilir.
Kurmay eğitimi görmemişti
Colmar von der Goltz, Osmanlı ordusunda uzun yıllar danışman olarak
hizmet verdi, dil öğrendi; bilgisi çok takdir edilirdi. Almanya ile
silah ticaretinde önemli rol oynadı, dahili politikaya da
karışmaktan geri kalmadı. Kûtu’l-Amâre Savaşı sırasında komutan
konumunda olan Albay Nurettin (sonra Sakallı Nurettin Paşa) kurmay
eğitimi görmemişti. Fakat çok bilgili; tarih, coğrafya ve yabancı
diller bilgisi yüklü bir zabitti. Siyasi tavırları sonraları
İstiklal Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ve İsmet Paşa
tarafından her zaman onaylanmış değildir.
Harekât planı kimin?
Lakin askerlik bilgisi ve direnci İstiklal Harbi’nin başkomutanı
nezdinde onu vazgeçilmez kılmıştır. Komutan yardımcısıysa bir
erkân-ı harb miralayı yani kurmay albay olan Halil’di. Enver
Paşa’nın küçük amcasıydı. Şu kadarını söylemek gerekir; iki komutan
iyi geçinirdi ve Goltz Paşa, Halil’i Nurettin’e karşı kışkırtmakla
beraber kendisine çok kulak asılmamıştır. Goltz Paşa’nın Bağdat’ta
tifüsten ölümünden sonra (mezarı Tarabya’daki Alman yazlık
elçiliğinin bahçesindedir) genel komutanlık da General Falkenhayn’a
verildi ve ip koptu. Albay Nurettin’in tepkisi üzerine başkomutan
vekili Enver Paşa, Nurettin Bey’i komutanlıktan aldı. Kûtu’l-Amâre
Savaşı’nın son bir haftasında komutan vekili olan amcası Halil’i,
mevki komutanı tayin etti. Harekâtın ana planının Albay Nurettin
Bey tarafından geliştirildiğini bilmek gerekir. Selmânıpâk
Muharebesi’nden sonra İngilizler Dicle Nehri’nin sol kıyısında yer
alan Kut Kalesi’nde üslendiler.
Kut ahalisi 5'inci koldu
Israrla belirtmek gerekir; Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bütün
Araplar Lawrence’a katılan Şerif Hüseyin’in aşireti gibi değildir.
Kut ahalisi, Britanyalıları hiç sevmedi ve dışarıdaki inatçı
kuşatmayı sürdüren ordumuzun 5’inci kolu gibi hareket etti.
Kûtu’l-Amâre Savaşı ve zaferi ilginç bir tesadüf gibi görünür ama
daha çok askeri stratejik bir zorunluluk olarak insanlık tarihinin
en mühim noktalarından birinde meydana geldi.
Centilmence davranıldı
1915 yılı Aralık ayı başlarında İngiliz General Townshend Kut
Kalesi içindedir. İaşe bakımından kıtlığı vardır. Silah, asker
sayısı ve sıhhiye hizmetleri açısından kuşatmacı Türk ordusuna
karşı üstün durumdadır. Umumi durum kuşatmacıların direnci ve
komutanların inadıyla Britanya’nın aleyhindedir. Bir yarma
harekâtının başarıya ulaşma ihtimali vardır. 29 Nisan’da Britanya
kuvvetleri teslim oldu. Halil Paşa teslim olan komutanlara karşı
centilmence davrandı. Hatta harp esirlerinin uzun mesafeyi kuzeye
doğru yürümesinin kırıcı olacağını düşündüğünden şayet yakındaki
Britanya üsleri yakıt verirlerse onları nehir gemileriyle taşımayı
teklif etti. Bu teklifi geri çeviren Britanya kuvvetleri zahmetli
uzun bir yürüyüşle tutsaklık geçirecekleri mevkiye ulaştılar.
Britanya'nın hayal kırıklığı
Kûtu’l-Amâre Zaferi Britanya kamuoyunda hiddetli bir tepki yarattı.
İngiltere iki asır boyunca Napolyon savaşları dahil hiçbir yerde I.
Cihan Harbi’ndeki kadar uzun ve kırıcı savaşlardan geçmemiştir.
Çarpıştığı temel düşman kuvveti Türk İmparatorluğu’nun ordularıdır.
Bunun Britanya yönetici çevrelerinde yarattığı hiddet Mondros
Mütarekesi’nde ve müteakiben görülecektir. 1916 yılının Nisan
sonunda ise Britanya halkı ve politikacıları orduya karşı hayal
kırıklığına uğramış, küçümseyici bir tenkit havası esmişti.
23 Nisan 1920 ve alternatif tarih çalışmaları
üzerine
Bazı muhafazakâr çevreler son dönemde Kut Zaferi’nin anmasını,
TBMM’nin açılışı yıldönümüne karşı öne çıkarıyor. Bu iki tarihi
olay birbirine rakip olabilir mi? Ortaylı anlatıyor.
23 Nisan 1920 ila 29 Nisan Kûtu’l-Amâre zaferini bir satranç
tahtasının piyonları gibi düzenlemek ne tarih ilmine ne geçmişi
betimlemeye yarayan oldukça sağlıksız bir yaklaşım. 29 Nisan 1916
bir imparatorluğun genç komutanlarının Britanya ordusuna itibar
kaybettiren bir zafer kazanmasıdır. 23 Nisan 1920 ise Mütareke’den
sonra merkezi devletler içinde en çok haksızlığa uğrayan,
Britanya’nın çok ağır bir bedel ödetmek istediği bir memleketin
askerlerinin ve politikacıların Ankara’da bir direniş
örgütlemesidir. İlk defa bir Meclis hâkimiyeti söz konusudur ve ilk
defa Türk adı devlet hayatında bin seneden sonra kullanılmaktadır.
Muhafazakâr olmak tarihi verileri yorumlarken maskaralık yapmak
değildir; ciddi bir yöntem ve dürüstlükle de muhafazakâr tarih
yapılabilir. Bu sene 23 Nisan’ı kutladık ve tabii ki 2020’de
100’üncü yılı olacak. Şimdiden hazırlanmalı. 29 Nisan 2016 da bu
önemli zaferin 100’üncü yılıdır; onu da kutluyoruz ve
kutlayacağız.
İlber Hoca öneriyor
I. Cihan Harbi’ndeki komutanların hatıraları o günleri anlamak için
okunmalı. Ali İhsan Sabis, Fahrettin Türkgeldi, Kazım Karabekir ve
Kûtu’l-Amâre’de 13 bin askeri esir alan Halil (Kut) Paşa’nın
hatıraları tavsiye edilir. Tüm cephelere dair askeri arşivlerden
hazırlanan önemli bir eser de Edward J. Erickson’un ‘I. Dünya
Savaşı’nda Osmanlı’ kitabıdır.