İKİ AY ÖNCE ANNE OLAN NAGEHAN ALÇI POLİTİKAYA MI ATILIYOR?
Türkiye'nin en çok sevilen, en çok eleştirilen kadın gazetecilerinden Nagehan Alçı sırlarını açıkladı..
Türkiye’nin en çok sevilen, en çok eleştirilen ama her daim
gündemde olan kadın gazetecilerinden biri olan Nagehan Alçı, iki ay
önce anne oldu. Betül Yasemin ve Ayşe Ela adını verdiği ikiz
bebeklerinin, hayatını aydınlattığını söyleyen Alçı, anne olduktan
sonra evinin kapılarını ilk kez Akşam Gazetesi’ne açtı..
Nagehan Alçı’yla Çırağan Sarayı’ndan Tarihi Yarımada’ya muhteşem
bir manzaraya bakan Üsküdar’daki evinde buluştuk. Duyduklarımızdan
etkilenerek bir yalı dairesi ummuştuk ama yalı dairesi manzaralı
bir apartman dairesi çıktı karşımıza. Fotoğrafa Betül Yasemin ve
Ayşe Ela da eklenince manzara tamamlandı. Televizyon
programlarındaki sert üslubun aksine son derece dingin bir kadın
vardı karşımızda. Nagehan Alçı’yla anneliği, gazeteciliğini ve yeni
programını konuştuk.
Önce hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim. Biz bir yalı
dairesi bekliyorduk ama burası manzarası muhteşem bir apartman
dairesi.
Evimizin manzarası gerçekten çok güzel ama burası bir apartman
dairesi. Gördüğünüz gibi normal bir ev.
Peki, yakın bir zaman önce anne oldunuz. Annelik kişisel
yolculuğunuzda nasıl bir kırılma noktası oldu?
Ben hayatın su gibi akıp gitmesi gerektiğine inanırım. Ve bu su
bazı dönemeçlerden geçer. Bu dönem benim için annelik dönemeciymiş.
Ve bu dönemeci çok yumuşak bir kıvrımla geçtiğimi düşünüyorum. Hani
su kıvrıla kıvrıla akarken bazen genişler ve bir göle kavuşur ya,
işte öyle bir göle kavuştum sanki anne olduktan sonra. Yani bir
kırılma noktasından ziyade beni büyüten ve dünyayı daha zengin
görmemi sağlayan bir debi değiştirme diyebilirim.
Annelik gerçekten hep söylenildiği gibi dünyanın en
kusursuz duygusu mu?
Annelik çok güzel bir duygu… Belki çok klişe evet ama öyle… Ben de
yıllarca, “Hiçbir duygu bu kadar abartılmamalı” diye düşünüyordum.
Ama hakikaten bu duygunun tarifi yokmuş. Tabii ki zaman zaman
insanı isyan ettiren, sabrını taşıran tarafları var. Ama günün
sonunda başınızı yastığa koyduğunuzda –ki bu çok zor- içinizi “İşte
mutluluk buymuş” dedirten tuhaf bir huzur dolduruyor. En azından
benim bugüne kadar yaşadıklarım içinde bunun karşılığı olan bir
duygu yok.
Her kadın yaşamalı mı size göre?
Tabii bu söylediklerim her kadının muhakkak bu hissi tatması
gerektiği anlamına gelmez. Her hayat bir su ve her suyun bir akışı
var. Bazı akışlar o tarafa gitmeyebilir. Ve öyle de çok mutlu ve
üretken olabilir insan.
Mutlu Tönbekici koruyucu anne oldu. Bir kadın doğurmadan da
bu duyguları hissedebilir mi sizce?
Hissedebilir.
Mutlu, sevdiğim bir arkadaşım. Onunla da konuştum bu konuyu. Önemli
olan başından itibaren bir canlıya gereken emeği, şefkati ve sabrı
gösterebilmek. Zaten anne olmak ‘emek’ demek. Evlat edinen ya da
koruyucu anne olanların emeği de onları kesinlikle anne yapar.
Tanıdığım pek çok yeni anne fazlasıyla asabi. Siz o dönemi
nasıl atlattınız?
Zaman zaman zorlayıcı tarafları oluyor tabii. Bir kere 6 saat
kesintisiz uyumanın insan hayatında ne kadar önemli olduğunu
anlıyorsunuz. Çünkü eğer süt veriyorsanız 2,5 saatten fazla uyku
uyuyamaz hale geliyorsunuz. Bu da bütün metabolizmayı altüst
ediyor. Hayata karşı direnciniz düşüyor. Benim de bazı zamanlar,
özellikle geceleri hassaslaştığım oldu.
Etrafınızda kimler var yardım için?
Biz şöyle bir karar aldık. Aile büyüklerimiz bebeklerin mecburi
ihtiyaçlarını karşılamak için değil de onları sevmek ve kaliteli
zaman geçirmek için bir arada olsunlar. Bunun için de bir yardımcı
aldım. Sadece pazar günleri tek başıma bakamadığım için annem
destek kuvvet olarak geliyor. Rasim’in ailesi zaten İzmir’de.
Dolayısıyla istediğimiz birlikte olduklarında sıkıntılarını değil,
güzelliklerini, kokularını, büyümelerini paylaşsınlar.
Elif Şafak’ın romanındaki gibi ‘Siyah Süt’ sendromunu yaşamadınız
anladığım kadarıyla…
Hamilelik dönemimde yaşadım bu
sendromu. “Yepyeni bir yola giriyorum, çocuklarım olacak ve bunun
geri dönüşü yok. Özgürlüğüm kısıtlanacak, yaratıcılığım körelecek,
bütün dünyam bu iki küçük varlık olacak” gibi endişelere ve
karamsarlığa kapıldığım zamanlar oldu. Ama onları görünce dünyayı
çok daha kolay anlayacağını anlıyorsun.
İki bebekle birden uğraşmak nasıl?
Matematik olarak hesapladığımda kârdayım. Ayrı ayrı doğursam 80
haftada iki çocuğum olacaktı. Erken geldikleri için 34,5 haftada
iki bebeğim oldu. Ama çok zor tabii… Çok daha yoğun zaman
harcamanız gerekiyor. İkisi aynı anda acıkıyor mesela.
Babalık sonradan gelişirmiş. Rasim Bey’de gelişti mi bu duygu?
Nasıl bir baba oldu.
Çok gelişti hakikaten. Bu kadarını beklemiyordum. Fiziksel
ihtiyaçlarını karşılaması gibi bir beklentim yok. O konuda el
becerisi de yoktur zaten. Altlarını değiştirmiyor ve doyurmuyor ama
muhteşem bir iletişim kuruyor. Ağlamaktan çıldırdıklarında onun
kucağına veriyoruz ve anında susuyorlar. Bana yapılabilecek en
büyük katkı bu.
Yoğun çalışan anne-baba olarak bundan sonra hayatı nasıl
planlayacaksınız?
Hayat hakikaten de değişecek. Rasim de ben de çok yoğun
çalışıyoruz. Dolayısıyla zamanı iyi kullanmak önemli. Stüdyom
İkitelli’de olduğu için hafta içi karşıya taşınacağız. En önemli
değişim bu. Mecbur kalmadıkça program yapmıyoruz. Bizim için en
güzel program evde.
CNN Türk’te yayımlanan ‘Dört Bir Taraf’ gibi ağır bir
programdan sonra gündüz kuşağına geçmek konusunda neler
söylersiniz?
Hayat su gibi akıyor ve bu akışın içinde başka yerlere varmak
istiyorsun. Ben de daha önce yaptığım işlerle besleyebileceğim
farklı bir iş yapmak istedim. Siyaset hayatın ta kendisi ve kaynağı
toplum. Ben de yıllardır bu kaynaktan kopmadan ve ondan beslenerek
siyaset üzerine yazıyorum. İşte bu program sayesinde o kaynağın
merkezine inebileceğim. Dolayısıyla benim kulvarımı çok daha
zenginleştirip bir bütün haline getirecek bir açılım bu.
‘Dört Bir Taraf’ da devam edecek ayrıca.
Nasıl bir format bekliyor izleyiciyi?
Program 9 Eylül’de başlayacak ve 10.00 ile 12.00 arasında ekranda
olacağız. Farklı kesimlerden sesini duyurmak isteyen, mağdur olmuş,
kadınlar, gençler, yaşlılar yani bir derdi olan ve anlatmak isteyen
herkesi dinleyeceğiz. Ayrıca onlar için çareler de üreteceğiz.
Uzmanlar bize yol gösterecek.
Müge Anlı’ya rakip olacağınız söyleniyor…
Müge kendi kulvarında çok başarılı bir televizyoncu. Birtakım
benzerlikler olabilir ama ben bu kıyaslamayı doğru ve haklı
bulmuyorum. Zaten bizim formatımız cinayet çözmek değil, toplumsal
sorunları ekrana taşımak şeklinde olacak.
Tutmazsa diye endişeleniyor musunuz?
Çok büyük bir endişem yok ama “Acaba tutacak mı” diye bir soru
tabii ki var kafamda.
BAŞBAKAN ARAYIP TEBRİK ETTİ
Politika yapmayı düşünüyor
musunuz?
Bugüne kadar hiç düşünmedim. Hayat, belli olmaz ama şu an yaptığım
şeyden çok mutluyum.
Başbakan’la iyi bir diyaloğunuz olduğunu biliyoruz. Teklif
gelmedi mi?
Hayır gelmedi. Ama görüştüğümüz noktalarda iyi bir diyaloğumuz var.
Kızlar doğduktan sonra da aradı. Tebrik etti. Ben karnım
burnumdayken Afrika gezisine gitmiştim. İkizlerden birine isim
bulamadığımızı öğrendiğinde Ayşe Betül demişti. Ben paylaştırdım
isimleri. Sağ olsun Başbakanımız çocuklar doğduktan sonra da hem
beni hem Rasim’i aradı. Ziyarete de gelmek istediğini söyledi.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN