İclal Aydın'ın büyük dramı! "3 defa hamile kaldım ama..." - Sayfa 14

- Ne dedi o doktor? - Annemin beyninde doğuştan ya da sonradan oluşan bir hasar varmış. Bu hasar nedeniyle, kırklı yaşlarında vücudun ve beynin yaşlanmasıyla hızlanan hastalığı alzheimer gibi seyrediyordu. Tedavisi yoktu. 'Bu hastalık hastanın değil, ailenin hastalığı artık. İyi bir takım olmalı, iyi paslaşmalısınız. Bu tabloya göre büyük ihtimalle çocukluğunuz zor geçmiştir, şefkatli bir anne olamamıştır anneniz' diye başladı ve bütün hayatımızı masanın üzerindeki tomografide belli yerleri göstererek anlattı: 'Duygusal dünyasında anneniz 13 yaşına kadar büyümüş bir kız çocuğu. Siz 14 yaşında, ondan bir yaş büyükmüşsünüz!' diye bitirdi. O gün ne ağladım, 'Annem hastaymış meğer. Annem beni seviyormuş aslında!' diye. Sonra nasıl büyük pişmanlık, nasıl büyük bir şefkat, nasıl büyük bir kabulleniş... Annemin hastalığı, annemle bizi kavuşturdu! Beni benimle buluşturdu. İlk defa iki kardeş, bir anne, can canayız.

1418
İclal Aydın'ın büyük dramı! "3 defa hamile kaldım ama..." - Sayfa 15

''AYNADA KENDİMİ BULAMIYORUM'' - Annen seninle mi yaşıyor? - Evet, kız kardeşimle Ankara'daki evi kapadık ve annemi yanıma getirdim. Önce çok üzüldü. Kahroldu evinin kapanmasına. Benim evin salonunda bir koltuğa oturdu ve on gün hiç konuşmadı bizimle. Anlıyordum onu ama yapacak hiçbir şeyimiz yoktu. Onu orada yalnız bırakamazdık. Mutfakta yemek yapıyordum bir gün. Onu mutlu edecek şarkılar çalıyordum. Sayıklar gibi konuşuyordu o günlerde. 'Hayat bize verdiği her şeyi, hepsini geri alıyor' diyordu mesela. 'Aynada kendimi bulamıyorum' diyordu. Ağladığımı görmesin diye boynuna sarılıyordum. Gözlerimin önünde unutuşa teslim oldu. Bir sabah uyandı ve bizi tanımadı annem.

1518
İclal Aydın'ın büyük dramı! "3 defa hamile kaldım ama..." - Sayfa 16

- Peki seni hatırlayamaması sende nasıl bir etki yarattı? - Kardeşim Hilal'le birbirimize sarılıp ağladık mutfakta. Arabada yan yanayken kafasını çevirip beni görünce her defasında şaşırıyor. Sevdiğin birini görünce sevinirsin ya, öyle bir sevinme. Bir yerden başka bir yere gidene kadar on-on beş kez seviniyoruz böyle. Geçenlerde kızımın çocukluğunu izliyorduk bir DVD kaydından. Ekranda kızım bebek, annem de sarışın, pek havalı bir kadın. Yanımdaki anneme baktım, boş gözlerle izliyordu ekrandaki insanları. Kapadım televizyonu. 'Kim bunlar?' diye sormuyorum artık. Boynuma sarılıyor, öpüyor, arabada yanında beni her gördüğünde baştan seviniyor ya... Kim olduğumun önemi yok, sevdiği biriyim demek ki. Onu hatırlaması yeter. Kendini bile tanımıyorsun bir gün. Sadece sevgiyi, sevdiğini hatırlıyorsun o kadar. Güzellik, çirkinlik, iktidar, şöhret, para, kariyer... Sonsuz bir unutuşun olduğu dünyada bunların ne kadar önemi olabilir ki?

1618
İclal Aydın'ın büyük dramı! "3 defa hamile kaldım ama..." - Sayfa 17

- Annenle baban bir daha hiç karşılaştı mı? - Annemi İstanbul'a getirdikten sonra babam annemi görmek istedi. 35-36 yıl sonra ilk kez karşılaşacaklardı. Babam kapıdan içeri girdi ve annem baktı baktı, sonra kafasını çevirdi. Babam kendini tutamadı, ağlamaya başladı. Annemi başka odaya aldım, 'Tanıdın mı, kim bu?' diye sordum. 'Yan sınıftaki oğlan, bana mektuplar yazıyor. Amma yaşlanmış!' dedi. Yıllarca birlikte yaşadığı, evlendiği, iki çocuk doğurduğu adamı unutmuş... İlk romanım 'Bir Cihan Kafes'in ardından gelen 'Unutursun', annemin hayatı üzerinden Türkiye'nin son yetmiş-seksen yılının unutuşlarına, yenilgilerine ve güzel günlerine bir saygı duruşu. 'Bir Cihan Kafes', 'Unutursun' ve sonuncu romanım 'Üç Kız Kardeş' sürpriz bir şekilde birbiriyle bağlantılı.

1718