İCLAL AYDIN'IN AYRILIĞI KISA SÜRDÜ!..'NE ZAMAN DÖNERİM HENÜZ BİLMİYORUM' DEDİ,1 HAFTA SONRA DÖNDÜ!..
Bir hafta önce, "Uzun yorucu bir yıldı. Ne zaman dönerim, bilmiyorum" diyen Vatan yazarı İclal Aydın, yazılarına başladı.Aydın, bugünkü köşesinde neden döndüğünü anlattı.
1-0
O bana bakıyor, ben ona... Sigarasını dudadığına götürüp, derin bir nefes çekiyor ve dumanı havaya savurturken bir gözünü kısıyor. Sağ kolunu masaya doğru uzatmış, avcu ile masayı kavramış sol eliyle sigarayı tutarak "güçlü olan benim" mesajı geçiyor.
Karşısında son derece güvenli duruyorum.
Oyununa asla gelmeyeceğim.
Çünkü daha önce de yaşadık benzer şeyler.
Her defasında o kazandı ama bu tur benim olacak.
Önümdeki kahve fincanını iki elimle kavrıyor, sırtımı döner sandalyenin arkalığına dayıyor, derin bir nefes alarak açılışı yapıyorum.
"Dört" diyorum çenemi kaldırmayı da unutmayarak.
"Ne!" diyor sinirle, "Delirdin mi sen!"
"Hayır" diyorum, "Ben dört istiyorum."
"Mümkün değil" diyor sigarasını sinirle tablaya bastırarak.
"Ama hakkım" diyorum hafif bozuk.
"Olabilir ama imkânsız" diye bir sigara daha yakıyor. Offf, belli ki çok kararlı, hayatta "4" vermeyecek.
Oysa ben "8" istemeyi bile düşünüyordum.
Kahve fincanımı masaya bırakıp, "peki 3 olur mu?" diye soruyorum.
"Olmaz!" diye kestirip atıyor.
"E, oluru ne bunun peki?" diye soruyorum şaşkınlıkla.
"1" diyor kısaca. Bir! 1 ya...
Bu sefer ben ağlamaklı oluyorum.
"Yaaaaa... İmkânsız ama. Yapamam. Yetmez ki bana. Lütfen ama, iki olsun bari."
"Hayır 1 olacak."
Maçı kaybetmek üzereyim. Bunu defalarca yaşadık onunla. Ama ilk kez her şey benim lehime görünüyordu. Kabul etmesi an meselesiydi. Telefondaki sesi çok iyi gelmişti. Hatta "haklısın, keyfine bak" demişti. Ama miktar konusunda konuşmamıştık.
İş pazarlığa gelince her şey değişiyor tabii!
***
Öne doğru eğiliyor. O kazandı!
"Bir hafta hiçbir şey yazmazsın. Ondan sonra bak, sana izin veriyorum, nereye gidersen git, bana haftada bir yazı yolla. Hiçbir köşe yazarı öyle dört hafta, beş hafta izin yapamaz. Ne demek en az dört hafta senelik izin? Devlet dairesi mi burası? Git bir hafta kafanı dinle. İki hafta da yazı sayısını azaltıyorum işte. Az yazı yaz. Sonra işine kaldığın yerden devam et. Süper formül. Ben kaç yıldır tatil yapmıyorum be!"
"Evet, o zaman gideyim ben."
"Eh, iyi, hadi iyi tatiller..."
***
Yayın Yönetmenim Tayfun Devecioğlu ile aramda geçen izin pazarlığı yine onun zaferiyle sonuçlandı.
Sonuçlandı ve "Ne zaman dönerim henüz bilmiyorum" yazımın mürekkebi bile kurumadan dönmüş bulundum.
Ben bir şey anlamadım ki bu bir haftadan.
İstanbul´dan kaçabilmem bir haftayı buldu zaten.
Üstelik öyle bir yerdeyim ki insan üç hafta sadece üzerinde düşünmek, en az iki ay da yazmak ister yani.
Neyse, pazarlıklı izin tarifesine göre bir dahaki yazım haftaya olacaktı ama yine Tayfun Devecioğlu haklı çıktı. "Yazmak istersin zaten, canın ister, duramazsın" demişti. Bu yüzden bundan sonraki yazımı cumartesi günü için hazırlarım, önümüzdeki hafta da normal düzene geçeriz herhalde. Yani "gerçekten bir süre şalteri indirmek istiyorum" isteğime olumlu yanıt gelmişken pazarlıkta nasıl bu kadar başarısız oldum bilemedim...
Eh, arada bir oluyor işte.
Şimdi izninizle kızım beni bekliyor. Keşfedilmeyi bekleyen şahane bir taş evler kasabası var dışarıda. Hem pizza yiyeceğiz, hem fotoğraf çekeceğiz. Üstelik kızım modacı olmaya karar vermiş. Çok mutluyum!