İbrahim Karagül sordu: Aslında kim rahatsız? Karargah mı Aydın Doğan mı?
Doğan Grubu için "28 Şubat'tan bu yana hiç değişmediler, hiçbir zaman değişmeyecekler" iddiasında bulunan İbrahim Karagül, "Bu yüzden tehlike hala orada duruyor!" dedi.
Yeni Şafak gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, "Kim
rahatsız? Karargah mı, Aydın Doğan mı, yoksa millet mi?" diye
sordu...
Hürriyet'in manşetinin aslında bir tür "muhtıra özlemi" olduğunu
belirten Karagül, "...hala böyle cümleler kurabiliyor oluşları, son
dört yıldır ardı ardına gelen çokuluslu müdahalelerin ön
hazırlıklarını andırmaktadır" ifadelerini kullandı.
Doğan Grubu için "28 Şubat'tan bu yana hiç değişmediler, hiçbir
zaman değişmeyecekler" diyen Karagül, "Bu yüzden tehlike hala orada
duruyor!" uyarısı yaptı.
İşte İbrahim Karagül'ün bugünkü yazısı...
KİM RAHATSIZ?...
Hürriyet gazetesinin Cumartesi günü “Karargah Rahatsız"başlığı ile
verdiği mesaj, biraz ürkekçe, biraz korkakça görünse de aslında bir
tür muhtıra özleminin, vesayet umudunun hala devam ettiğinin
kanıtıdır.
Son derece tehlikeli, öfke uyandıran bu sinsice girişimin, 16 Nisan
referandumundan hemen önce ortaya çıkması dikkat çekicidir.
Özellikle 15 Temmuz gibi bir acıdan, o aşağılık işgal ve iç savaş
girişiminden sonra hala böyle cümleler kurabiliyor oluşları, son
dört yıldır ardı ardına gelen çokuluslu müdahalelerin ön
hazırlıklarını andırmaktadır.
Bu ürkek, utangaç mesaj kime veriliyor?
Türkiye'de hala millete karşı, milletin iradesine ve kararlarına
karşı, eski geleneklerin bazı çevrelerde devam ettiğinin, imtiyazlı
dar iktidar alanlarının korunması için çareler düşünüldüğünün, bir
takım hesaplar yapıldığının, bu hesapların bu tür başlıklarla
hissettirildiğinin, belli çevrelere utangaç mesajlar verildiğinin,
umut pompalandığının göstergesidir.
Bugüne kadar hemen her demokrasi dışı girişimi alkışlayan bu
çevrelerin, AK Parti iktidara geldiği günden bu yana içeriden ve
dışarıdan gelen müdahalelerin hepsine açık ya da örtülü destek
verdiği artık bir kamuoyu kanaatidir. 28 Şubat'ta hükümet yıkan
Aydın Doğan ve içinde bulunduğu iktidar çevresi, yine Doğan grubu
yayınları üzerinden 7 Haziran seçimlerinde de böyle bir iç politik
dizayngirişiminin ana üssü olmuştu.
Doğan'ın Demirtaş projesi, Türkiye'nin çektiği
sıkıntılar
“Karargah Rahatsız" başlığını görür görmez, 7 Haziran öncesi HDP ve
Selahattin Demirtaş üzerinden yürüttükleri, AK Parti'yi tek başına
iktidar olamayacak hale getirmeyi amaçlayan ve başarılı da
oldukları o proje geldi aklıma. Türkiye'yi büyük sıkıntıya sokan 7
Haziran sonrası siyasi belirsizlik tamamen Doğan grubu üzerinden
servis edilmişti.
HDP'ye destek, PKK'nın da Güneydoğu'daki hareket alanını
genişletmiş, kampanya AB ülkelerinin desteğiyle yürütülmüştü.
Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'ye karşı oluşturulan terör koridoru da
bu kampanya ile aynı projeydi. Güneydoğu'da teröre karşı verilen
ağır mücadele ve hemen arkasında başlatılan Fırat Kalkanı
harekatıyla projeler kesintiye uğratılabildi.
Bunun hesabını hiç vermediler
Ama söz konusu projelerin pazarlamasını yapanlara hiçbir şekilde bu
konuda sorular sorulmadı. Ekranlarda Demirtaş'a bağlama çaldırıp
liderlik pazarlamaları yapan bu grup, söz konusu kampanyadan
beslenen terörün ülkemize ödettiği bedelin, aldığı canların
hesabını hiç vermedi. 15 Temmuz saldırısını canlarıyla ödeyenler
gibi, terörle mücadele edenler de bu projelerin bedelini
Güneydoğu'da, El Bab'da canlarıyla ödediler.
Çünkü onlar, hem içeride hem dışarıda Türkiye'yi savundular, iki
bölgede de ülkemize yöneltilen o çokuluslu projelerle mücadele
ettiler. Doğan grubu, bu tür ulusal meselelerde hep başka bir
senaryonun içerideki pazarlamacısı olmuştur.
Ulusal güvenlik meselesi
Bu yüzden daha o günlerde onların iş tutuş tarzının “ulusal
güvenlik meselesi" olduğunu yazdım. 28 Şubat'ta oynadıkları kirli
rolü, aldıkları iç politikayı dizayn etme ihalesini birçokları
hatırlamıyor olabilir. Ancak 2003 yılından bu yana sivilleşmeye,
demokratikleşmeye, millet iradesine karşı hep başka senaryoların
içinde yer aldılar, hep vesayet oraklarının temsilcileri oldular,
hep çokuluslu müdahalelerin yanında yer aldılar. İçerideki
imtiyazlı iktidaralanlarını korumak için ülkeyi yakacak adımlar
atmaktan çekinmediler. Çokuluslu vesayetin içerideki uzantıları
olmaya talip oldular çünkü.
Erdoğan'ı tasfiye etmek, AK Parti'yi bitirmek
için
AK Parti iktidarını devreden çıkarma, başlatılan büyük dönüşümü
sabote etme, Erdoğan'ı tasfiye etme yolunda hiç tereddüt etmediler,
her girişimde bir şekilde rol aldılar. Bu uğurda ABD'den gelen, AB
başkentlerinden gelen senaryolara talip oldular. Bu uğurda FETÖ'ye
de, HDP'ye de destek verdiler. Erdoğan'ın ve AK Parti'nin, milleti
arkasına alarak başlattığı büyük dönüşüme karşı oluşturulan
cephelerin tam merkezinde yer aldılar.
Kısa bir yakın tarih özeti yapan herkes, bu grubun köklü dönüşüme
ayarlı bütün çabaların karşısında durduğunu, Türkiye'nin yüzyıllık
mücadelesine karşı içeriden ve dışarıdan servis edilen her projede
yer aldığını görecektir. Erdoğan'ın ve AK Parti'nin milleti
arkasına alan tarih yürüyüşüne karşı oluşturulan içerideki ana
cephe olduğunu görecektir.
Kimse bu kuru tehditleri yutmaz
15 Temmuz'da gösterdikleri tavır belki iyimser bir hava oluşturdu.
Bir sempati dalgası oluştursa da bu başlık, hala aynı yerde
durduklarına işaret ediyor. O gecenin bilinmeyenleri çok fazla. Kim
neyi, ne kadar biliyordu. Kim hangi şartlarda ne tür pozisyonlar
aldı, bunu zaman gösterecek. Şahsen ben bu konularda uzun vadeli
düşünürüm, hangi çevrenin hangi iktidar alanı üzerinde durduğunu
esas alırım. 15 Temmuz öncesi, yaklaşan tehlikenin
algılanamamasının nedeni işte bu bakışı ihmal etmektir.
“Karargah Rahatsız" başlığı, Türkiye kamuoyunun ezici bir
çoğunluğunda çok ciddi rahatsızlık oluşturdu. Korkuya değil, öfkeye
neden oldu. 15 Temmuz direnişinden sonra, kendilerini tankların
önüne atanlardan sonra, günlerce meydanlarda nöbet tutanların,
ülkeyi bekleyenlerin gözlerinde öyle bir korku yok artık. Kurşunlar
karşısında bir adım gerilemeyenlerin, bu üstü örtülü tehditleri
yutmayacağı ortadadır. Kimse yanlış bir hesaba girmesin, kimse bu
tür beklentilere girmesin, hayaller kurmasın.
Tehlike hala orada duruyor!
Açık oynamaktan korkanlar, sinsi ve örtülü mesajlarla, imalarla
birilerine gözdağı vermeye girişmesin. Cumhurbaşkanlığı Sistemi
referandumundan hemen önce, Hürriyet gazetesinde yer alan bu
başlığı biz, Doğan Grubu'nun darbeler tarihiile birlikte
değerlendiririz. Herkes öyle yapıyor.
Bu başlıktan sonra Doğan grubunun medya üzerinden nasıl bir iktidar
gücü kullandığı, bunu ne amaçlarla yaptığı, eline fırsat geçerse,
azıcık sırtı sıvazlanırsa neler yapabileceği bir kez daha düşünülür
umarım. 28 Şubat'tan bu yana hiç değişmediler, hiçbir zaman
değişmeyecekler.
Bu yüzden tehlike hala orada duruyor!