İBB'nin fonladığı gazetecileri anlama kılavuzu
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
Küsmek, sevdiğini söyle demektir.
Hadi anla demektir.
Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır.
Yani, diyeceğim o ki:
Ben sana küstüm!
Mavi gözlü dev şairimiz Nazım Hikmet, küslüğü bu dizelerle anlatmış sırdaşlar.
Ben de size bugün bir küslük hikayesi anlatacağım.
Anlatacağım ancak benim hikaye bu dizelerdeki gibi romantik değil.
Medyada yaşandığı için duygulardan arınmış bir pragmatizm öyküsü…
Pek de benzeri görünmeyen bir medya patronu, aylardır medya kulislerini sallıyor.
Emekçiye zulüm mü dersiniz, her detaya karışıp yöneticileri bezdirmek mi…
Yerlerde sürünen maaşlar mı?
Aylarca yazdım.
Amma her medya patronu gibi o da tüm egosuyla alttan alta yaşanan isyanı görmedi.
Kulaklarını tıkadı, yoluna baktı…
Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’ndan bahsediyorum yoldaşlar.
Mahiroğlu belli ki tek bir şeyde mahir: Her şeyi kendi yönetmek istemesi!
İşte bu nedenle de maşallah kanalına yönetici dayanmıyor.
Son birkaç yıl içerisinde nice GYY’ler, spikerler, ara kademe yöneticiler kanalla yollarını ayırdı ya da kızağa çekildi.
Fakaaat sektör küçük… Eleman bulmak artık çölde su bulmak gibi bir şey…
Hele ki o paralara çalışan yönetici bulmak imkansız!
İşteeee tüm bu nedenlerle Mahiroğlu çareyi küstüğü ya da küstürdüğü herkesle barışmakta bulmuş.
Öyle ki çok sert kavgalar ettiği Suat Toktaş’ı yeniden GYY’lik koltuğuna oturttu.
Kanalı bir süre yöneten Bengü Şap yeniden sahalara döndü.
Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, yerel seçim öncesi İmamoğlu ve ekibi tarafından iyiden iyiye fonlanan Halk TV, seçimlere daha güçlü girmek derdindeymiş.
Mahiroğlu da işte asıl olarak bu nedenden ötürü küslüklere bir son vermek istemiş.
Yani bu karar tamamen duygusal (!)
Fakat özellikle Toktaş’ın dönüşü, İmamoğlu’nu destekleyen değişimci gazeteciler arasında büyük bir rahatsızlığa neden olmuş.
Nedeni de Toktaş’ın Kılıçdaroğlu döneminde CHP’nin Meclis grubunun basın danışmanlığını yapmış olması.
Anlayacağınız seçim öncesi kendini toparlamak isteyen Halk TV yine karışmış durumda.
Bakalım rekabet bir kenara mı bırakılacak?
Yoksa Caferoğlu’na karşı bir isyan mı başlayacak?
Yakın zamanda kokusu çıkar…
İMAMOĞLU KESENİN AĞZINI AÇTI: MEDYAYA PARA AKITIYOR
Hazır yukarıda bahsetmişken, başka bir konuya da ayrı bir başlıkla değineyim müsaadenizle.
İktidar medyası artık konsolide olmuş durumda.
Yani iktidar açısından seçim öncesi konvansiyonel medyaya yatırım yapacak pek bir hal ortada yok.
Sadece gözlemlerime göre yerel seçim öncesi sosyal medyaya büyük bir yatırım yapıyor.
Asıl hareketlilikse muhalif medyada yaşanıyor.
Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, İmamoğlu ve Murat Ongun, kesenin ağzını iyiden iyiye açmış durumda.
Halk TV’ye fon vermenin yanı sıra, farklı mecralardan muhalif kimlikli pek çok gazeteciye de yüklü ödemeler yapıldığı iddiası var.
Dikkatle izleyenler anlayacaktır.
Örneğin Ak Parti'nin İstanbul İBB adayı Murat Kurum bir açıklama yaptığı anda o muhalif görünümlü 'fonlanmış gazeteci'ler hemen sosyal medyada yazmaya başlıyor.
"Zaten Kurum, güçlü aday değil", "TOKİ'de de yapamadı", " Murat Kurum'da İmamoğlu paniği" gibi ifadelerle paylaşımlar yapan bu gazetecilerin İmamoğlu aşkı belli ki, paha biçilemez...
O isimlere dikkat edin koro halinde, Ongun bunlara ne sufle verirse Murat Kurum aleyhine paylaşımlar yapıyorlar.
Ongun’un bu isimleri türlü şirketler üzerinden fonladığı, yapım faturası altında pek çok gazeteciye yüklü ödemeler yaptığı iddia ediliyor.
Bu yapım firmalarının bazılarının başındaysa eski gazeteci, yeni belediyeciler var.
Öyle rakamlar konuşuluyor ki, dudağınız uçuklar.
Bu meseleyi önümüzdeki haftalarda daha çok yazacağım ama şimdilik özetle şu kadarını diyim:
Yandaşı… Candaşı…
Vallahi ülkede gazetecilik kalmadı.
DEMİRÖREN’DE YOLSUZLUKLARIN ÜZERİNİ KİM ÖRTÜYOR?
Biz yazıyoruz…
Onlar yalanlıyor…
Sonra belge koyuyoruz…
Bu sefer yalanlayamadıkları için bilin bakalım ne yapıyorlar?
YAYIN YASAĞI GETİRTİYORLAR.
Yoldaşlarım, medya aleminin en güzide sitesi Medyaradar, bir süredir Demirören Medya ile adeta köşe kapmaca oynuyor.
Belgesiyle, kanıtıyla, bilgi vereniyle uzun süredir yaptığımız haberler tek bir şeyi gösteriyor:
DEMİRÖREN MEDYA’DA TUZ KOKMUŞ.
Yazım yine bir yayın yasağına kurban gitmesin diye üzülerek çok detay veremiyorum.
Amma sırdaşlarım takip etmişsinizdir Medyaradar’ın haberlerini, adı Demirören Medya’da kurulan yolsuzluk çarkına bulaşan isimlerden biri geçtiğimiz günlerde gönderildi.
Gönderildi ancak görünen o ki, o isim kurban seçilmiş!
Çünkü çarkın asıl başında bulunan ismi, daha evvel uyuyan prenses diye seslendiğim Meltem Demiören koruyormuş.
Kendisi etrafında dönen yolsuzlukları görmediği için uyuyan prenses demiştim.
Meğersem SESSİZ PRENSESMİŞ.
Görüyor, duyuyor, biliyor ancak üzerine yatıyormuş.
Fakat keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre sonunda kardeşi Yıldırım Demirören bu belgeleri görünce, olan bitene dair izahat istemiş.
Ve az evvel bahsettiğim isim kurban olarak seçilerek gönderilmiş.
Ancak sayın Yıldırım beye seslenmek istiyorum.
Çarkın asıl başı yandan yandaaaaan orada duruyor.
Kardeşinizse ısrarla onu koruyor.
Bakalım nereye kadar?