Hüseyin Yayman: Öcalan’ı verdiler, Gülen’i aldılar, Erdoğan’ı hapsettiler!
Türkiye için 3 kritik tarih. Biri Abdullah Öcalan, biri Fethullah Gülen bir diğeri ise Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili...
Vatan Gazetesi'nden Hüseyin Yayman "Öcalan’ı verdiler, Gülen’i
aldılar, Erdoğan’ı hapsettiler!" başlığıyla kaleme aldığı köşe
yazısında günümüz Türkiye'sine ışık tutacak 3 kritik tarihi
hatırlattı.
14 Aralık'ı araştırmadan önce bu 3 tarihin öneminin anlaşılması
gerektiğine vurgu yapan Yayman'ın deyimine göre yazılanları
okudukça 'vay be' diyeceksiniz!
İşte Yayman'ın bugünkü yazısı:
"Bugün yaşananları anlayabilmek için 15 yıl geriye gitmek
gerekiyor. Aksi takdirde kısır döngüden çıkamayız. ‘28 Şubat bin
yıl sürecek’ denilen günlerde zamanlaması manidar gelişmeler oldu.
Bu olaylara siz tesadüf de diyebilirsiniz. Ancak her tecrübeli
Türkiye vatandaşı baktığında ‘vay be’ diyecektir. Bakın 1999
kışında neler yaşanmış...
- 15 Şubat 1999 Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildi.
- 22 Mart 1999 Fethullah Gülen ABD’ye gitti.
- 26 Mart 1999 Tayyip Erdoğan Pınarhisar cezaevine girdi.
BU KADAR TESADÜF FİLMLERDE OLUR
Türkiye ilginç bir paranteze sokuluyordu. Bu kadar tesadüfün üst
üste gelmesi ancak filmlerde olabilirdi. Bir de ülkemizde
yaşanabilirdi. Öcalan’ın ABD tarafından Türkiye’ye verilmesini
dönemin Başbakanı Bülent Ecevit “Öcalan’ı neden verdiler anlamadım”
demişti. Öcalan’ın ülkeye getirilmesi Bülent Ecevit’e seçim
kazandırıp başbakan yaptı. Fakat aynı dönemde ilginç bir gelişme
daha oldu. Öcalan’ı Kenya’dan alıp Ecevit’e teslim eden ABD bunun
karşılığında Gülen’i istedi.
Öcalan-Gülen takası mı yapıldı?
Sonuçları üzerinden bir okuma yapıldığında ABD’nin Öcalan’la
Gülen’i takas ettiği görülüyor. Öcalan’ın teslim edilmesinden
yaklaşık bir ay sonra Fethullah Gülen istihbarat oyunlarıyla
korkutuldu ve ABD’ye gitmesi sağlandı. Gülen’in neden başka bir
ülke değil de ABD’yi tercih ettiği üzerinde dikkatlice düşünmek
gerekiyor.
ABD TÜRKİYE'Yİ DİZAYN EDİYOR
Gülen’in ülkeden ayrılmasından dört gün sonra başka bir gelişme
daha oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı okuduğu şiir
yüzünden Pınarhisar cezaevine girdi. Sanki bir görünmez el ülkeyi
yeniden dizayn ediyordu. Bu dizayn ilk meyvesini 18 Nisan 1999
seçimlerinde verdi. DSP birinci parti oldu ve hükümeti kurma
görevini aldı.
ABD FETHULLAH GÜLEN'İ NEDEN KABUL ETTİ?
Ecevit başbakanlık görevini aldı ama ortada hala cevaplanmayan
sorular var. Gülen’in bizzat şahsına dua ettiği Ecevit, Gülen’in
ABD’ye gitmesi konusunda hiçbir açıklamada bulunmadı. Öcalan’ı
teslim eden ABD, acaba Gülen’i neden kabul etti. Amacı neydi?
Bilmiyoruz. Ancak bazı akıl yürütmelerde bulunabiliyoruz.
1999 KOMPLOSU AYDINLANIR MI?
İşte önceki gün yaşanan olayları doğru analiz edebilmek için 1999
Şubat soğuğunun aydınlanması gerekiyor. Aksi halde yapılan tüm
yorumlar eksik kalacaktır. Türkiye’nin iktidarı ve muhalefetiyle
ağaca değil, ormana bakması gerekiyor. Ülkede iktidar
değişikliklerine neden olan bu olayların arka planında kim var ve
bu güçlerin amacı ne?
Meseleye Gülen-Erdoğan ilişkisi üzerinden bakanlara ise şu
hatırlatmada bulunmak isterim. Aslında bu ilişkinin gizemi
Erdoğan’ın şu cümlesinde saklı ‘Ne istediler de vermedik.’
Gerçekten de Gülen, Erdoğan’dan ne istedi. Erdoğan bu talebe neden
olumsuz cevap verdi ve ‘kazan-kazan koalisyonu’ niçin bozuldu?
"ÖNCE BU SORULARA CEVAP VERİN"
Son tahlilde politik bir parti gibi davranmak isteyen ve iktidara
talip olan bir ‘dini/sivil hareket’ var. Sorun tam da bu noktada
ortaya çıkıyor. Bir gönüllüler hareketi neden bu kadar mülki
idarede, yargıda, emniyette, askeriyede örgütlenir. Amacı ne
olabilir? Kendilerine rakip olarak gördükleri yapıları neden tek
tek tasfiye etmek isterler. Önce bu sorulara cevap verin, sonra 14
Aralık operasyonunu konuşalım...
GÜLEN HAREKETİNE GÖNDERME
Gülen hareketinin sadece Ahmet Şık’tan değil, Hanefi Avcı, Türkan
Saylan, Soner Yalçın, Kuddusi Özkır, Nedim Şener, Tuncay Özkan ve
ismini burada sayamayacağımız sayıda insandan ‘haklarını helal
etmelerini’ istemeleri lazım. Özellikle de hayatlarını ve
geleceklerini çaldıkları askerlerden. Gülen hareketinin isimlerle
sınırlı bir özür değil, topyekün bir özeleştiri vermesi
gerekiyor."