'HÜSEYİN ÜZMEZ'LE FATİH ALTAYLI ARASINDAKİ FARK NE?..' TARAF YAZARINDAN ÇARPICI BİR KARŞILAŞTIRMA!..
Fatih Altaylı'nın 24 Kasım tarihli "Ordu neyi korur?" başlıklı yazısına sert çıkan Taraf yazarı Yıldıray Oğur, ilginç bir analiz yaptı.
Belki biri bir şey der, meslek büyükleri, medyanın ayar üstatları kalemlerini konuşturur diye bekledim. Ama üzerinden günler geçti. 10 gün oldu. O edepsizlik hiçbir şey olmamış gibi hâlâ yerli yerinde duruyor. Markar Esayan"ın yazısı, Kadınların Medya İzleme Grubu"nun (MEDİZ) açıklaması dışında ne medyadan, ne sivil toplumdan, ne de basın kuruluşlarından güçlü bir ses çıkmadı.
Farkına mı varılmadı henüz yoksa "Deliye taş atma döner kafana vurur" şiarından mı hareket ediliyor bilmiyorum.
Ama büyük bir medya grubunun başında olan ve yakında bir de iddialı bir gazete çıkarmaya hazırlanan Fatih Altaylı"nın 24 kasım tarihli Ordu Neyi Korur başlıklı yazısı Türkiye"nin en çok girilen sitelerinden www.habertürk.com"da öylece durduğu, bu kişi de hiçbir şey olmamış gibi memleket meseleleri üzerine atıp kesmeye devam ettiği sürece kimsenin susmaya hakkı yoktur.
Edepsizliği çoğaltmak istemem ama hiç okumayanlar için yazıdan kısa bir bölüm, karşı karşıya olduğumuz şeyin cinsi hakkında bir fikir verecektir. Şöyle demiş hazret:
"O gün o programa katılanlardan olsaydım, Türk Ordusu"na saldıran hanımefendiye tek bir soru sormak isterdim.
Hanımefendi o ordu aslında neyi koruyor biliyor musunuz?
Ne yanıt vereceğini bilmiyorum. Büyük ihtimalle demokrasiden, ordunun siyasete müdahalesinden, Güneydoğu"dan falan söz ederdi.
Bense ona çok kısa bir yanıt verirdim.
Hanımefendi belki farkındasınız, belki değilsiniz ama o ordu sizin bacak aranızı da koruyor."
"Peki, beyefendi ordu sizin nerenizi koruyor" diye sormak artık düzeysizlikte düzey değiştirmiş biri için ne ifade eder bilmiyorum.
Bu ilk vakası da değil çünkü.
Bir zaman insan hakları savunucusu Eren Keskin için "Bu kadını ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim" demişti.
Yıllar önce üniversite kapısında gösteri yapan başörtülü kadınlara "fahişe" demişliği de var, daha yakın zaman da "Yolda önümü kesen başı örtülü bir bayan bana; Büyüklerimiz başörtülülerin okullara, üniversitelere girmesi için uğraşıyorlar. Lütfen programınızda bu talebi dile getirin. Biraz da başörtülülerin kötü yola düşmelerini engellemek için uğraşsınlar. Ekonomik güçlükler nedeniyle para karşılığında fuhuş yapan başörtülüler tanıyorum, dedi" gibi saçmalamışlığı da.
Altaylı"nın tacizlerden nasibini almak için ille de "rejim düşmanı kötü kadın" olmak da gerekmiyor. Yıllardır "ne zaman adam olacağını tartıştığı", görünen o ki bir sonuç da alamadığı köşesinde bir vakit Kemalist bir yazar için ""Başyazarla yatarak yazar olunmayacağını anladığımız zaman" da demekten de çekinmemişti.
Sırtını orduya, oraya buraya yaslayıp kadınlara hakaret etmek mertliğe ne kadar yaraşır bilinmez ama karşımızda artık perdesi yırtılmış, başına bir şey gelmedikçe de edepsizlik sınırını daha aşağıya çeken biri olduğu açık. O ne milliyetçi ne Kemalist ne de başka bir şey aslında. Tek ideolojisi de şımarıklık ve çağdaşlık sosuna bandırılmış vahşi bir ataerkillik.
Vicdan sahibi biri için Fatih Altaylı"nın yıllardır kadınlara dönük, sessiz kalındıkça dozu artan bu cinsel tacizleriyle Hüseyin Üzmez"in o kız çocuğuna yaptığı arasında niyet düzeyinde pek bir fark yok.
Onun imkânları geniş, Hüseyin Üzmez"inkiler dar, o kadar.
O yüzden onun tacizi göstere göstere oluyor, Üzmez"inki mahalle arasında. Onun tacizi siyasal, Hüseyin Üzmez"inki cinsel. O "ilk gördüğüm yerde bu kadını taciz edeceğim" diyecek kadar rahat ve güçlü, Hüseyin Üzmez, kuytuda, saklıda, zavallı insanları kandırarak işini halledecek kadar korkak ve güçsüz.
Ama ona karşı ses çıkarmak kolay değil. Hüseyin Üzmez gibi kolay bir lokma değil.
Hele de bugün. Tam da uzun zamandır dükkân açılmayan mahalleye dükkân açtığı bugün. Medyada işten çıkarmaların başladığı, ikiye bölünmüş medyanın alternatifsizliğe mahkûm ol