Hüseyin Gülerce: Hocaefendi için söylenenler, yürekleri parçalıyor!
Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce bugünkü yazısında seçime az bir süre kala Türkiye'nin o havadan uzak olduğunu cemaat-hükümet kavgasına odaklandığını belirtti...
İşte Hüseyin Gülerce'nin "Hizmet’te tavan-taban meselesi..."
başlıklı o yazısı:
Adaylar belli olmasına rağmen Türkiye, seçim sath-ı mailine bir
türlü giremiyor. Çünkü “hükümet-cemaat” tartışması bitmiyor.
Bu topraklarda ilk defa yaşanan ve makul büyük çoğunluğu üzen,
tedirgin eden bambaşka bir durumla karşı karşıyayız. Sayın
Başbakan, Hizmet hareketinin manevî önderi Muhterem Fethullah Gülen
hakkında çok ağır ithamlarda bulunuyor. “Örgüt lideri” son
suçlaması... Bir de “abiler-ablalar” eklemesi var.
Dikkat çekici husus şu: Devlet içinde, devlete alternatif “paralel
yapı” hakkında davalar açılacağı ama ima yollu, ama aleni
söylenirken, Hizmet tabanına iltifatlar, övgüler yapılıyor. Bu
masum insanların, o “paralel yapı”dan ayrı tutulmasının altı
çizilmek isteniyor.
Belli ki, Hizmet hareketinin bünyesi, o kadar istihbarata rağmen
bilinmiyor, anlaşılamıyor. Örneği olmayan bir gönüllülük temelli
hareketin, dışarıdan anlaşılması elbet kolay değil. Bu hareketin
içindeki insanlar, tavan-taban diye ayrılmıyor. En kestirmeden
söyleyeyim; taban, Muhterem Gülen’e olan muhabbet ve hürmetin
bağları ile bağlı. Hem “örgüt lideri” deyip hem de tabanı “uyarma”,
karşılığı olmayan, tam tersine tabanı, bütün Hizmet hareketini en
çok rahatsız etmenin yolu…
Kaldı ki, tabana yapılan “uyarılar”, başka hamlelerle, tabanı
çileden çıkarıyor. Sıralayayım:
Bir; Muhterem Gülen’e yapılan her saldırı, tabandaki milyonların
her birine saplanan hançer gibi. En fazla acı, en fazla yaralanma,
Sayın Gülen’e yönelik saldırılardan kaynaklanıyor.
İki; yurtdışında 160 ülkedeki, milletimizin değerlerinin sergi
salonu gibi tanıtım yapan, gönüllü Türkiye lobilerinin en büyük
hazırlayıcısı Türk okullarının değeri unutuluyor. Büyükelçiler
toplantısında, “Paralel yapıyı, görev yaptığınız ülkelerde
anlatın.” talimatı, sadece Hizmet tabanına değil, Türkiye’ye
vurulmuş ağır bir darbedir. Bu günler gelir geçer, her şey
unutulabilir ama yurtdışındaki çilekeş, fedakâr, gariban
gönüllülerin bağrında açılan yara kapanmaz, bu yapılan asla
unutulmaz… Diyelim –arsa- birilerinin kabahati olmuş, dili, ayağı
sürçmüş, hukuk içinde onlara gereken cezayı verirsiniz. Ama yokluk
ve sıkıntılar içinde kahramanlık destanları yazan, Türkiye’nin
yurtdışındaki en büyük değeri okullarımızın; alnı ak, başı dik
bugünün alperenleri öğretmenlerin, onlara destek olan işadamlarının
ne kabahati var?